Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

Topaç

Yakışıksız benzetmeler pek kolay havalara atılıp tutuluyor. Birbirlerini uzun yıllardır tanıyan adeta birbirlerinin ciğerini bilen gerçek ve tüzel kişiler çocukluğumuzun masum oyuncaklarını müstehcen bir malzeme haline getiriveriyorlar ve milyonlarca yurttaşın duyacağı şekilde kullanıyorlar. Alkış aldıkları sürece devam edecekler.

Biz kardeşimle topacımızın dökülen boyalarını elimizdeki kuru boyalarla yenilerdik. Hızla döndürdüğümüzde oluşan renk geçişlerini kaçırmamak için hemen yere çömelirdik. Hoşumuza giderdi. Topacın gittikçe yavaşlamasıyla şekillerin, renklerin sakinleşmesini kendi sakinliğimize katardık. Sonra bir daha, baştan. Bir döngü. Bitmeyiş.

Çocukluğumuzun 80 kadar yıl öncesinde de topaç çeviriyordu çocuklar. Bu defa Allatini Köşkü’nün bahçesindeydiler. Köklü Allatini ailesinin beşinci kuşak çocukları… Topaç çevirdiklerini nerden mi biliyorum? Bilmiyorum. Ama ahşap bir topaç milattan önce 2000’de Tutankamon’la birlikte mezarının içine konduysa, yine milattan önce 1250’de bu defa Çin’de bir mezarın içine konduysa bu oyunun 1900’lü yılların başında Georgio Allatini ve ailesinin yazlık olarak kullandıkları Allatini Köşkü’nün bahçesinde ya da anneleri kızmadıysa, köşkün çocuklara ayrılmış oyun odasında oynanmadığını kim iddia edebilir…

Basında çıkan haberden Koç Holding’in kültürel yatırım kapsamında Selanik’te bulunan Allatini Köşkü’nü alma düşüncesinde olduğunu öğrendik. Halihazırda Makedonya Valiliği olarak hizmet veren binayı Yunanistan devletinin satışa çıkardığını da okuduk. Koç Holding olur da binayı alırsa Türk-Yunan İlişkileri Enstitüsü olarak kullanılacağı söyleniyor. Allatini Köşkü gündeme giriyor gibi olunca hemen yanında II. Abdülhamit’in 1909 yılında bu köşke sürgüne gönderildiği konusu yer aldı. Ülke olarak bizim bu köşkle ilgili tarihi bilgimiz II. Abdülhamit ve ailesinin (ki 30 küsur kişi kadar) köşke, 3 sene ev hapsine gönderilmesiyle sınırlı.

1898 yılında (uluslararası kaynaklarda 1888 olarak geçiyor) ve barok stilde inşa edilmiş bu köşkün sahibi Georgio Allatini’dir. Un fabrikaları, yel değirmenleri, tütün işi vs derken aile beş nesil boyunca Selanik’in yerel tarihi içinde yerini almıştır. Selanik’te bugün bile Allatini adını duymayan yoktur. Çok kişiye iş imkanı sunmuştur, bu aile. Sanatsal faaliyetlere sponsor olmuştur, okul yaptırmıştır, yerel yönetime ait binalar inşa ettirmiştir. İtalyan kökenli Yahudilerdendir, Allatiniler. Aile ağacında en eski kol doktor Lazaro Allatini’ye ve 1770’lere uzanır. Toskani’de (İtalya) doğan, Floransa’da tıp eğitimi alan Lazaro Allatini 1796 yılında Selanik’e gelmiş ve 5 kuşak boyunca kalmıştır. Doktorluk yaptığına dair bir kayıtla karşılaşmadım ancak “aile işini yapmak üzere” Selanik’e yerleştiğini okudum.

1796’dan 1911’e kadar ve kesintisiz 115 yıl Selanik’te yaşayan Allatiniler için dönüm noktası o yıl Osmanlı-İtalyan savaşının çıkmasıdır. Ailenin tüm üyeleri İtalyan tebaasıdır ve Selanik’i terk etmeleri istenir. 1909 yılında II. Abdülhamit’in geçici ikametgahı olmadan az öncesinde aile yazlık olarak kullandıkları Allatini köşkündeki eşyalarını boşaltır. 1911 yılına gelene kadar Selanik merkezindeki evler de boşaltılmış, aile yadigarı eşyalar aile üyeleriyle birlikte aralarında Marsilya, Paris, Londra olmak üzere Avrupa’ya dağılmıştır. Selanik’te kalmayı sürdüren bazı aile üyeleri ve onların çocukları yaklaşık 30 yıl sonra II. Dünya Savaşı sırasında Auschwitz ve Birkenau Toplama Kamplarında öldürülecektir.

Dolayısıyla, 1909’de II. Abdülhamit ev hapsi cezasını çekmek üzere Allatini Köşkü’ne getirildiğinde içeride bir iki döşek, bir uzun koltuk dışında eşya yoktur. Eşya ve yatak sorunu devrik padişahı korumakla görevli askerler tarafından çözülmüştür nasılsa… Koca köşkün odaları padişahın hanımları, hizmetliler, çocukları hatta belki torunlarıyla dolmuştur.

Allatini köşkünün bahçesine çıkmış mıdır, çocuklar? Bence çıkmıştır. Topaç çevirmişler midir… Hem de II. Abdülhamit’in kendi eliyle tahtadan oyduğu topaçları…

Bir ve tek gerçeklik insan gerçekliğidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi