Mehmet Şandır
“YETER SÖZ MİLLETİNDİR”
Seçimin tarihi belli oldu; 14 Mayıs 2023.
14 Mayıs Türkiye’nin tarihinde bir kader noktasıdır;
73 yıl önce, Türk halkı, YETER SÖZ MİLLETİNDİR diyerek 27 yıllık kurucu iktidarı sandıkta değiştirmiş; çok partili demokrasiye geçmişti.
Tarih tekerrür edecek mi?
Geleceğimize karar vereceğiz; Türk Halkı’nın sağduyusuna ve siyasi aklına güvenmeliyiz; en doğrusuna karar verecektir. Milletin kararına herkes saygı duymalıdır.
Öncelikle sistemi tartışmalıyız. Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile devam mı edeceğiz ya da parlementer sisteme geri mi döneceğiz? Önemli olan husus seçilecek cumhurbaşkanının kişiliğinden önce yönetim sistemi konusunda milletin tercihi ve kararı olacaktır;
Başkanlık veya parlementer sistem; sonuç bir rejim tercihi ve kararı olacaktır.
Türkiye’yi yönetmesi için ya BİR KİŞİ’Yİ seçeceğiz; Geleceğimizi/Türkiye’yi ona emanet edeceğiz ya da 600 üyeli TBMM’sine, ondan çıkacak iktidar ve muhalefete emanet edeceğiz.
Bundan dolayı bu seçimlere “kader seçimi” denilmektedir.
Seçilecek Cumhurbaşkanı, Devlet’in başıdır; tüm kurumları ve bürokrasiyi yönetecektir.
Cumhurun başıdır; tüm vatandaşların sağlığından, geçiminden, güvenliğinden huzurundan sorumludur.
Başkomutandır; Türk Silahlı Kuvvetlerine ve tüm güvenlik güçlerine komuta edecektir.
Yürütmenin başıdır; bütçeyi ve hazineyi yönetecektir. Bakanlıklar üzerinden hizmetleri ve yatırımları, Merkez Bankası ve Hazine üzerinden ekonomiyi yönetecektir.
İktidar partisinin başıdır; Yasamayı(TBMM) yönetecektir. Ayrıca istediği konuda Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile yeni kurallar koyabilecek ve yeni bir düzen kurabilecektir.
HSK üzerinden Yargı’yı yönetecektir; adaleti tesis edecektir.
Dışişleri Bakanlığı üzerinden dış ilişkileri ve diplomasiyi yönetecektir.
MEB ve YÖK üzerinden eğitimi yönetecek, gelecek nesilleri yönlendirecektir.
Kısacası, Anayasa’nın 104. Maddesinde 20 madde halinde “görev ve yetkileri” tanımlanan cumhurbaşkanı, toplum hayatındaki tüm alanlarda belirleyici ve kural koyucu olacaktır.
Soru şudur!
Bir kişiye bu kadar çok konuda ağır yük ve sorumluluk yüklemek hak mıdır, doğru mudur?
Bir kişye bu kadar yetki ve güç vermek rasyonel midir, faydalı mıdır?
Bu aşırı güçün ve bu kadar çok yetkinin millet adına denetimini kim veya hangi kurum ve de nasıl yapacaktır?
Millet adına yetki kullanan Anayasal kurumlar arasında dengeyi kim nasıl ve neye göre sağlayacaktır?
Cumhurbaşkanı, TBMM’ne karşı sorumlu değildir, güvenoyu almak zorunda değildir. Yasama’nın Yürütme üzerinde gensoru denetimi yoktur. Meclis, hükümetin sunduğu bütçeyi onaylamazsa Cumhurbaşkanı doğrudan bütçe hazırlamak yetkisine sahiptir. Ayrıca istediği konuda cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir; kural koyabilir ve teşkilat kurabilir.
Demokrasilerde kuvvetler ayrılığı esasdır; Yasama, yasamanın içinden çıkacak olan Yürütme ve bağımsız Yargı “denge ve denetim” içinde toplum adına yetki kullanırlar. Anayasa ve kanunlarla bağımsızlıkları tanımlanmış basın ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile ortak akıl oluşturulur. Devlet, herkesin ve her kurumun ortak iradesi olur.
Tüm yetki ve gücün tek elde toplanmasına imkan ve fırsat veren sistemler sonunda bir korku iklimi yaratmaktadır; Çevremizde adı demokrasi olan, adı cumhuriyet olan, anayasası, yargısı olan bir çok ülke var; herşeyi, hatta ekonomik zenginliği de var ancak halkının huzuru yok korku hakim, herşeyden önemlisi özgürlüğü yok…
Bu ülkelerde Saray’ın çevresi, örgütlü azınlıklar (mafya, tarikatlar) ve dışgüçlerin işbirlikçileri (FETÖ gibi) devlet içinde parelel devlet yapılarına kolayca dönüşmekte; siyaset onları onlarda siyaseti beslemektedir.
BENCE
Doğada kontrol edilemeyen güç nasıl yıkım getiriyorsa siyasette aşırı güç birikimi de toplumu felakete sürükleyecektir.
Ayrıca Türkiye, bir kişinin aklı ile yönetilemeyecek kadar büyük bir ülkedir.
Bu sistem, zamanın ruhuna aykırıdır ve Türk Milleti’nin bağımsızlık karekterine terstir.
FETÖ darbe teşebbüsü sonrasında ve terör örgütlerinin bir yılda 1532 vatandaşımızı katleden yoğun saldırıları karşısında Sayın Bahçeli, 2016 Ekim ayında, “Türkiye çok ciddi bir beka sorunuyla karşı karşıyadır” diyerek halk oyu ile seçildiği gerekçesi ile bağımsızlığını unutan Cumhurbaşkanı’na “Anayasa çiğnenmekte ve suç işlenmektedir” “ya hukuk içinde kal ya da mevcut duruma uygun hukuk kur” çağrısında bulunmuştu. “Gücünü toplumdan ve hukuktan almayan” bir iktidarın terör karşısında güçlü olamayacağını bunun da bir beka sorunu oluşturacağını toplumun dikkatine sunmuştu.
Süreç böyle başlamış ve bugünlere ulaşılmıştır. O günlerde tehditlere tedbir olarak getirilen Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi bugün demokrasi ve milli birliğimiz için tehdide dönüşmekte; Devletle milletin arasındaki bağ hızla kopmaktadır.
Sistem yeniden gözden geçirilmeli öncelikle milletin birliğini tehdit eden %50+1 OY sistemi değiştirilmelidir. Seçimler bu fırsatı verecektir.
Karar ve sorumluluk Millete aittir.