Mehmet Şandır
Nereye gidiyoruz?
BENCE; Biz eskiden böyle değildik. Türk toplumunun değer ekseni çözüldü, şirazesi şaştı. Kadınlarımıza, kız çocuklarımıza, hatta bebeklerimize “yapılanlar” ne kültürümüze ve töremize ne de inancımıza yakışıyor; böyle devam edemeyiz.
Sözün Özü; Bu bir toplumsal çürüme ve çözülmedir. en kısa sürede “fabrika ayarlarına” geri dönmeliyiz!
Devlet olarak, millet olarak birçok sorunumuz var. Yoksulluk, durdurulamayan hayat pahalılığı; mutfaktaki yangın bacayı sarmak üzere, gelir dağılımı adaletsizliği; sefaletle safahat aynı sokakta ateşle barut misali patlamaya hazır, sağlanamayan asayiş; sokaklar eli silahlı çetelerin işgali altında ve kapımıza dayanan savaş tehdidi; büyüklerimiz(!) tarafından önümüze konulan beka sorunu ve nihayet “Türkiye Yüzyılı” hayali. Sorunlardan kurtulabilirsek Kaf dağının arkasındaki cennet...
Ve coğrafyamızın jeopolitiğinin ve zamanın önümüze koyduğu küresel tehditler...
Büyük dağın büyük dumanı olur! Eyvallah ancak, neslimizin anacı kadınlarımızı, analarımızın/eşlerimizin onurunu koruyabilirsek: bu dağı aşarız!
BIÇAK SIRTINDA YAŞIYORUZ!
Son günlerde özellikle kız çocuklarına hatta bebeklere aile yakınlarının gerçekleştirdiği tecavüz ve cana kıyma haberlerini örnekleyerek bu köşeyi ve sizlerin huzurunu kirletmek istemem. Ancak, üst üste gelen bu tür olaylar insanın kanını donduruyor; “bu kadarı da olmaz” diye isyan ettiriyor. Her gün, hemen her televizyonun her haber saatinde bu tür haberlerle sarsılıyoruz. Çevremde birçok aile, okul çağındaki çocuklarına televizyon haberlerini artık izletmiyorlar.
Kadın ve çocukların erkek yakınları tarafından öldürülmesi sıradan hale geldi; “tesadüfen gelişen münferit olaylar” diye geçiştiremeyiz; bulaşıcı hastalık gibi hızla yaygınlaşıyor: sayısal ve oransal olarak artışı korkunç boyutlara ulaştı. İşin korkuncu, bu rakamlar basına yansıyanlar; duymadıklarımız, kuytu köşelerde kadınlara, kız çocuklarına hatta erkek çocuklara karşı ne kadar insanlık dışı eylemler yapılıyor, bilmiyoruz. SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ!
Sözü, "Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu" verilerine bırakalım. Bu raporlara göre, Türkiye'de 2017 ile 2023 yılları arasında şüpheli kadın ölümleri yüzde 82 artış göstermiş. 1.441'i son 7 yılda şüpheli ölüm olmak üzere ve 2010'dan bu yana gerçekleştirilen kadın cinayetleri ile 5.696 kadın, erkekler tarafından katledilmiş. 2024 yılının başından Ekim ayına kadar 296 kadın cinayeti işlenirken, bu 10 aylık süreçte toplamda 184 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuş.
Platformun, “Kadın cinayetlerinin artmasında Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi milat oldu” tespitini ciddiye almak durumundayız. Türkiye'nin sözleşmeden çekildiği 2021 yılında 280 kadın cinayeti yaşanırken, takip eden 2022 yılında ise kadın cinayetleri yaklaşık yüzde 20 artarak 334'e çıkmış…
Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmasından dolayı "İstanbul Sözleşmesi" olarak bilinen "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nin ilk imzacısı Türkiye olmuştu. Çok tartışılıyor ancak kadın cinayetlerindeki artışın sebepleri nedir, tedbirleri nedir bunlara cevap bulmak, Türkiye’yi yönetenlerin boynunun borcudur.
Türk toplumunu bu utançtan kurtarmak sorumlusu milliyetçi-muhafazakar İktidar Partisidir. Hz. Peygamber’in, “İnsanlar! canlarınız, mallarınız, namuslarınız mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur, dokunulmazdır” emrini hatırlatırım.
Ayrıca Platform’un şu tespiti de önemli; “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un uygulanmasında ‘cezasızlık algısı’ oluşturulması, kadına saldırıları özendirmekte veya caydırıcılığı kırmaktadır. 6284 sayılı kanun gereği hâkim tarafından verilen önleyici tedbir kararlarının (koruma kararı gibi) ihlâlinde ‘zorlama hapis cezası’ verilebiliyor. Bu zorlama hapis cezasına itirazın yolunun açılmaya çalışılması, bu yönde hukuki düzenleme yapılacağı haberleri ne yazık ki bu konuda derin endişelere sebep oluyor.”
ARTIK CAMBAZA BAKMAYALIM!
Cambaza bakacağız derken önümüzdeki çukura düşmek üzere olduğumuzu artık fark edelim. Gerçekten, insanımız ve toplumumuz böyle değildi. Son zamanlarda özellikle küçük çocuklara aile yakınları tarafından tecavüz edilerek ölümlerine sebebiyet verilmesi asla kabul edilemez. Münferit diye geçiştiremeyiz. Gün ortasında sokak aralarında kadınlara tecavüz teşebbüsleri vaka-i adiye olamaz. Bu insanlar Allah’tan korkmuyor, toplumdan utanmıyor, kanundan çekinmiyor. Bu çürümenin, çözülmenin işaretidir; yavaş gelişebilir ancak yıkılış aniden olur!
Sözün sonu; savaş tehdidi ile korkutulan ve “Türkiye Yüzyılı” hayali ile avutulan insanımızı, günün gündeminden uzaklaştıramazsınız. Mutfakta yangın vaaar! Kadınlarımızın canını ve onurunu koruyamıyorsunuz!