Mehmet Şandır
YERLİ VE MİLLİ HASTALIK (!)
Zamanıdır; seçime gidiyoruz ya…
Siyaset sahnesinde transfer sezonu açıldı.
Siyasetin eski hastalığıdır; milletvekili transferi ile oyun kurmak…
Türk filmi…Yerli ve Milli…
Bu filmi birçok defa seyretmiş olsak da heyecan yaratıyor, gündem oluyor; günlerdir televizyon programlarında bu konu tartışılıyor.
Sahneyi AKP ve Mehmet Ali Çelebi açtı.
CHP’den milletvekili seçilen eski asker, FETÖ mağduru, Atatürkçü, Kemalist Mehmet Ali Çelebi önce Memleket Partisi kurucusu olmak için CHP’den ayrıldı, sonra buradan da ayrılarak geçen hafta AKP’ye transfer oldu. AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan 3 çocuk yapmalısın talimatını da alarak törenle ampul rozetini yakasına taktı.
Mehmet Ali Çelebi başarılı bir Türk subayı olarak FETÖ’nün savcıları tarafından Ergenekon davaları kapsamında, 41 ay cezaevinde yattı ve sonunda hakkında iddia edilen tüm suçlardan beraat etti. Muhterem babasını, oğlunun suçsuz olduğunu anlatmak için TBMM koridorlarında muhatap aradığı günlerde tanımış ve yardım etmek istemiştik.
O dönemde AKP kapıları Sayın Çelebi’ye duvar olmuş kapanmıştı.
Mehmat Ali Çelebi, “Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyetimizin neferi, Atatürk’ün askeri, Türk Milletinin sesi olarak yoluma Cumhur İttifakı çatısı altında AK Parti’de devam edeceğim” demektedir.
Bu sözler tam bir tiyatro oyunu repliği, tam bir siyasetçi nutku, tam bir tükeniş resitalidir. Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve Türk Milliyetçisi olmakla övünen Mehmet Ali Çelebi’ye sormak gerekir; gittiğin kapı bu değerlere açık mı? Burada bu değerlerin mi siyaseti yapılmaktadır? Bu değerlerin sahibi, savunucusu olmakta samimi isen neden MHP değil de AKP, madem Cumhur İttifakı’nda siyaset yapmak, kimsesizlerin kimsesi olmak istiyorsun bu, MHP’de mümkün değil mi?
Tercih ve takdiri ilkesel değil duygusal(!) hasbi değil hesabi olduğu görülüyor. Siyasi geleceği için hesap yapması hakkıdır ancak bu değerler üzerinden güzellemeler yapması yakışmamıştır.
Aslında bu sözler, bir anlamda Sayın Çelebi’nin “kaybettiklerinin” veya terk ettiklerinin itirafıdır. Ergenekon davasının savcısı olmakla övünen yeni genel başkanının emrinde bu değerleri nasıl koruyacağını ileriki günlerde izleyeceğiz.
Mehmet Ali Çelebi olayı, Sayın Çelebi’nin tercihi ve takdiri değil AKP’nin milletvekili transferi olayıdır, senaryosu AKP’ye ait olan “Tekmili birden tam bir Türk Filmi; Yerli ve Milli…”
Meclis koridorlarında anlatılan hikaye başka…
RTÜK’e seçilecek bir üye için AKP’nin bir milletvekiline ihtiyacı bulunuyormuş, RTÜK’teki bir üyeliğin İYİ Parti’ye geçişini önlemek için böyle bir oyunu sahneye koymuş. Böylece yeni bir seçim(!) daha kazanmış olacaktı; rakibin kalesine bir gol daha atmış olacaktı, her seçimi “ben kazanırım” iddiasını güçlendirmiş olacaktı…
Olacaktı ama olmadı, evdeki hesap çarşıya uymadı!
Bir Molla Kasım (!) bu oyunu bozdu.
Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba, 2004-2014 yılları arasında Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı, 2015 seçimlerinde AKP’den Şanlıurfa milletvekili ve 2017-2018 yıllarında da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı olarak görev yapmıştır.
Büyük bildiği ve istifa ederken şükranlarını sunduğu AKP yöneticilerine derdini anlatmaktan ümidini keserek yanlışlara ve yanlış adamlara isyan etti; milletvekilliğinden ve AKP’den istifa etti.
Bu onurlu bir davranıştır ve ülke için hayırlı olmuştur. Mehmet Ali Çelebi olayının çirkinliğini bu değerli davranışı ile dengelemiştir. Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba’yı kutluyorum.
Sayın Akşener’in Sayın Fakıbaba’yı ikna ederek yeniden siyasete dönüşünü sağlaması ve AKP’nin RTÜK kurnazlığını önlemiş olması önemli ve değerli bir sonuç olmuştur.
Önümüzdeki süreçte buna benzer filimleri daha çok seyreceğiz.
BENCE
“Zaman su gibi akıyor”.
Su gibi akan zamanı birlikte yaşıyoruz.
Birlikte yaşadığımız zaman nehri içinde karşılıklı etkileşerek zamanla benliğimizin ötesinde bir başka kimlik kazanır; sosyalleşiriz, toplum oluruz, millet oluruz.
Siyaset, birlikte yaşamanın aracıdır, senaryosudur, hikayesidir ve insan için yapılmaktadır. Siyasetin öznesi insandır, özelde vatandaştır.
Kimimiz seyirci kimimiz oyuncu; sahneye konulan ve bizim için oynanan siyasetin tarafı olmak/aktif katılımcısı olmak mecburiyetindeyiz. Katılımcı demokrasi ancak böyle kurulur. 21. Yüzyıl Türk asrı veya Türkiye Yüzyılı olacaksa siyaset, toplumsallaşmalı ancak ilkeli ve ahlaklı yapılmalı…
Sayın Bahçeli’nin Türk siyasetine kazandırdığı bir ilke olarak “siyaset, şartları olgunlaştırmak için senaryo yazmak ve oyun oynamak değildir. Toplumsal dinamiklerle olgunlaşan şartların yüklediği sorumluluğu hiçbir hesabın içine girmeden yüklenmektir.”
Önce ülkem sonra partim ve daha sonra ben diyen bir anlayış…
Ancak, Cumhur İttifakı’nın gerekçesi olan “Beka Davası” ilkeli ve ahlaklı siyesetle mümkündür!