Kaya Türkmen
Yeni anayasayı kim yapacak?
Bugünkü “şahsım rejimini” kuran Anayasa değişiklikleri, TBMM tarafından 20 Ocak 2017’de 339 oyla referanduma sunuldu. Gizli oy kullanılması gerekirken, AKP’liler oylarını göstererek kullandıklarından oylama usul bakımından sakattı, hukuka aykırıydı. Fire korkusuyla AKP’li milletvekillerine parti yöneticileri tarafından baskı yapıldığı ve oylarını göstermeye mecbur bırakıldıkları yönünde kuşkular oluştu. Öyle ya, 10 AKP milletvekili karşı oy verse teklif reddedilecekti.
Referandum ise, daha da büyük hukuksuzluklara sahne oldu. Olağanüstü hal koşullarında düzenlendi. Oylama devam ederken YSK’ya talimatla aldırılan kararla mühürsüz oylar geçerli sayıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim şeklini altüst eden Anayasa değişiklikleri baştan sona şaibeli bir yöntemle ve yangından mal kaçırır gibi geçirilirken, itiraz edecek gibi olana “Atı alan Üsküdar’ı geçti” denildi. Yani yargıya “itiraz kabul etmeyeceksiniz” emri verildi…
Cumhur İttifakını oluşturan partilerin ve taraftarlarının, biraz empati yapıp, muhalif kesimin hissiyatını anlamaları ve yönetenlere duyduğu güvenin ne denli zedelendiğini görmeleri gerekir. İktidara muhalif olan vatandaşlarda görülen “Bunlara güven olmaz, bunlardan her şey beklenir” duygusu böyle bir süreçte oluşmuştur. Bugün milyonlar “Bunların gitmemek için denemeyeceği hiçbir şey yoktur. Seçim de yapmazlar. Yapsalar da hile yaparlar. İrademizi çalarlar” diye düşünüyor. Bu durumun iktidar için övünülecek bir tarafı olmasa gerek.
Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi denilen bu hileyle doğmuş rejime bu nedenle daha baştan duyulan kuşku ve alerji, rejimin uygulamalarıyla zaman içinde iyice pekişti.
Yurttaşlarımızın ezici çoğunluğunda Devlet hayatının tüm yetkilerini tek bir şahsın keyfi uygulamalarına bağımlı kılan bu sistemin en kısa zamanda terk edilmesi gerektiğine yönelik bir anlayış birliği oluştu.
Cumhur İttifakını teşkil eden siyasi partiler bu gerçeği görmek istemiyorlar. Kraldan çok kralcı MHP, geçtiğimiz hafta, 100 maddelik Anayasa taslağının ana hatlarını açıklarken, amaçlarının mevcut sisteme “sahip çıkmak, ilke, kural ve kurumlarıyla yaşamasına hizmet etmek” olduğunu söyledi.
Basında yer alan bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla, “alayı burada” MHP taslağı, mevcut rejimin en fazla göze batan ve dillendirilen aksaklıklarına makyaj niteliğinde çözümler öneren bir metin.
Temel hak ve özgürlükler konusunda herhangi bir şey var mı? Bilmiyoruz. Duymadık. Zaten MHP’den beklemeyiz.
AKP de bir çalışma yapıyormuş. Onlarınki de “Reis’in yetkilerini daha ne kadar artırırız da işimize bakarız” çabasını yansıtacaktır şüphesiz. Bir de muhalefete “Gelin beraber yapalım Anayasayı” diyorlar.
Anlamadınız herhalde. Bu ülkenin ezici çoğunluğu bugünkü ucube rejimi istemiyor. “Gelin bu rejimi daha da şahane yapalım” çağrılarınız gülünç oluyor.
Anlamadığınız bir şey daha var: Bu ülkenin ezici çoğunluğu Türkiye’nin geleceğinin tasarlanmasında sizin rolünüz olmasını istemiyor. Mafya liderlerinin dava arkadaşlarıyla, “Anayasa Mahkemesi derhal kapatılmalıdır” diyenlerle, “AYM’nin kararına saygı duymuyorum” diyenlerle, “bence suç” diyenlerle yol yürümek istemiyor. Anlayın artık. Ve gölge etmeyin…
Anayasayı değiştirmenin zamanı değil zaten. Bugünkü TBMM halkın eğilimlerini yansıtmaktan uzak. Anayasa yapma görevi ilk seçimde oluşacak yeni meclisin olacak.
Halkın ezici çoğunluğu da, bugünkü iktidar ittifakının dışında kalan bütün siyasi güçler de, yürürlükteki rejime karşı. Ve onu değiştirmeye kararlılar. Oluşturulmasını istedikleri yönetim şekline de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyorlar.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem konusunda ilk önce Selahattin Demirtaş, temel ilkelere ilişkin kişisel önerilerini açıkladı. Herkese ilham verebilecek çok değerli bir ilkeler dizisi. (T24, 17 Ağustos 2020)
Ardından Gelecek Partisi kendi çalışması hakkında bazı ipuçları verdi.
Diğer muhalefet partilerinin de bu konuda bir hareketlilik içinde olduklarını biliyoruz.
Ve sonunda ortak bir Türkiye projesi etrafında buluşmalarını diliyoruz. Seviniyoruz. Umutlanıyoruz.
Herkesin Bayramı kutlu olsun.