Vatandaş ne alacağını şaşırdı

Aslında ne yazacak söz kaldı ne konuşacak. Bu enflasyon denen menem şeyi dünyada düşürmek isteyip de düşürememiş bir tane ülke yok. Şimdi hemen “Biz varız” diyeceksiniz eminim, esas sorun da bu ya zaten acaba biz düşürmek istiyor muyuz?

“Enflasyon mu faizden, faiz mi enflasyondan?” tartışmasına girmeden sağından solundan geçip kafama takılanları şöyle bir sereyim ortalığa.

Normal ekonomilerde faiz zaten doğal olarak enflasyondan yüksek olur.

Neden?

Elde ettiğim faiz beni hem enflasyona karşı korusun hatta bir miktar da getiri sunsun bana.

Enflasyonun üstünde olan faize de “Reel faiz” diyoruz. İnsanoğlu bunun pozitif olmasını tercih etse de biz eksi 60 puan olmasına adapte olmaya çalışıyoruz.

Baksan Merkez Bankası politika faizi yüzde 14 ama Hazine’nin iki yıllık borçlanmasının maliyeti yüzde 26.

Hali hazırda %70’i de sollayan enflasyon yıl sonunda inşallah yüzde 60’lara inecek.

Beklenti o yönde ve TÜİK verisi ile. Yani enflasyon kadar getiri bulamayan vatandaş kendisini enflasyon belasından koruyacak başka ürünlere yönelmeye çalışıyor doğal olarak.

Yeni oyuncağımızın adı “Süper Bono” olabilir.

Süper Bono demek aslında vadesi ve getirisi belli. Bugünün ikliminde de kısa vadeli yüksek faizli bono. Yaşı yetenlerin aklına Tansu Çiller’in geldiğini biliyorum. Haliyle Nureddin Nebati’nin Tansu Çiller ile görüştüğü haberleri benim gibi sizi de şaşırtmamıştır.

Bir başka senaryo ise yeni finansal ürünümüzün enflasyona endeksli olabileceği düşünülecek olursa burada mevduatlardan çözülme beklenebilir.

Ama esas soru burada uygulanacak olan faiz nasıl hesaplanacak?

Bugünün enflasyonu düzeyinde olmasını beklemek pek de akıllıca değil, olsa olsa enflasyon beklentisi ile ilişkilendirilebilir.

Bu ürün Borsa’ya gelecek, satış da cepte hatta bence.

Baskılanmış haliyle dövizin geldiği noktalar ortada. Enflasyona ezilmek istemeyen vatandaş ne bulsa onu alıyor.

Yetiyorsa parası ev alıyor.

Olmadı arabaya yöneliyor.

Daha olmadı buzdolabı alıyor.

Hiçbir şey bulamayan erzak ve temizlik malzemesi alıyor.

Çünkü biliyor ki bugün almazsa yarın daha pahalı alacak. Yani harcamak en iyi tasarruf haline geldi.

İşin bir de masanın diğer tarafında oturanı var. Mesela siz banka olsanız kredi verip onun faizini mi gelir yazmak istersiniz? Yoksa enflasyona endeksli bir bono alıp kasanıza koymayı mı tercih edersiniz? Üstelik kredinin ödenmeme riski var.

Kur korumalı mevduatta zaten var 885 milyar TL. Döviz kurunda yaşanan her artış haliyle Hazine’ye yük getiriyor. Çıkarılacak olursa bu Süper Bono ya da “Enflasyona Endeksli Ürün” Hazine’ye bir yük daha getirecek.

Sonuçta elbette bu bahsi geçen ürünler ancak geçici çözümler olabilir.

Sorun erteleme, günü kurtarma.

Asıl yapılması gereken bu bonolor çıkarılıp ateşin üzerine su atılırken, gerekli yapısal önlemleri içeren, üç belki dört yıl sürecek bir acı reçete dönemine girilmesi.

Kemerlerin sıkılması, üretim modelinin ithalata bağımlılıktan kurtarılması, taşa toprağa yatırım yerine, yatırımın gelecek nesillerin de önlerini görebilecekleri şekilde atılması.

Teşhis doğru konur, tedavi doğru uygulanırsa, iyileşmenin hızla gerçekleştiğini göreceğiz.

Oldukça genç, dinamik, bir nüfusumuz var.

Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcut.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi