Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

SICAK, ÇOK SICAK…

Geçen hafta oldu.
Zaman bükücü bir güç ve hızla devinen kendi gündemimizden başımızı kaldıramadığımız için konuya pek ilgi göstermedik. Kanada ve ABD’nin bir kısmını sıcak hava dalgası vurdu. Güncellenmiş bilgiye göre sadece Kanada’da sayıca sekiz yüzü bulan insan sıcaktan öldü. Bilim insanları bu iklim değişikliğinin insan kaynaklı nedenlerden dolayı gerçekleştiğinde hemfikir. Biz yapıyoruz bu korkunç olayı… Konunun ciddiyetinin farkında olan sivil toplum kuruluşlarına, bilim insanlarına, çeşitli gruplara rağmen ülkeleri yönetenler, ülkeleri yönetenleri yöneten büyük sermayedarlar hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyor.

Benzeri daha önce görülmemiş bir şekilde, Kanada’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nin bir kısmında aşırı sıcak hava 49.4C dereceyi gördü. Böylesi bir sıcağa doğa da dayanamadı ve yer yer yangınlar çıktı. Geçmiş verilere dayalı istatistiklere göre bu denli yoğun bir ısı dalgasının meydana gelme olasılığı %0.1 olarak değerlendirildi (yazıyla yüzde sıfır nokta bir). Ama gerçekleşti, işte. Önümüzdeki haftalarda Türkiye’yi de içine alacak aşırı sıcak hava dalgası beklentisi var. Meteorolojik uyarıları yakından takip etmek gerekir.

Tıp doktoru yakınımdan bazı bilgiler öğrendim. Aşırı sıcak hava insanların ölümüne neden oluyor, tamam. Peki, ne oluyor da ölünüyor? Yaşı 70 ve üzeri olanları daha fazla etkilese de belli bir yaş grubu ön plana çıkmıyor. Kanada’da ve ABD’de meydana gelen ölümlerin çoğunun hipertermiden (yani vücut ısısının artmasından) olduğu öne sürülmüş. Anladığım kadarıyla vücudun ısı düzenleme sistemi dışardan gelen sıcak havayla şoka uğruyor ve sistem bozuluyor. Kendisini dengede tutacak mekanizma bozulunca iç sıcaklığımız gittikçe yükseliyor, içimiz haşlanıyor ve çöküyoruz. Aşırı sıcaktan ölümlerin nedenleri arasında yine ilk sıralarda gelen bir dehidrasyon konusu da var (su kaybı, susuz kalma olarak anlıyorum). Vücudun ısıya karşı savunması terlemekmiş. Hani su üreterek makinayı soğutmaya çalışmak gibi. Vücudun tükettiği ter yerine yeteri kadar sıvı özellikle su alınmazsa yine bir sistem çökmesi yaşanıyor. Susuz kalmamak her şeyden daha önemli. Bu sırada damarda akan kan kalınlaşıp pıhtı atma olasılığı yükseliyormuş. Bu durum kalp hastalığı olanlar için tam bir felakete dönüşebilir. Kalp rahatsızlığının farkında olmayacak kadar genç olanlar için de aynı şey… Aşırı sıcak havada cildin ısınması karşısında damar sistemi dokulara daha fazla kan pompalamak durumunda kaldığından kalp krizi geçirme olasılığı yükseliyormuş. Kardiyovasküler sisteme aşırı yük binmesi gibi. Doktor yakınım, “Bebekler sıcak çarpmasına karşı daha hassas olurlar” diyor. Çünkü ısıyı emecek yüzey alan olmasına rağmen ısıyı tüm vücuda yaymak ve denge yaratmak için fazla kütlesi yokmuş, bebeklerin.
Olay Kanada’da olmuş, bize ne demiyorsunuz, değil mi?
Durumun ciddiyetini anlayabilmek ve biraz da empati için kendi kendinize yapabileceğiniz küçük bir deney öneriyorum. Evdeki fırını 50C dereceye ayarlayın. İstenen sıcaklığa gelince fırının kapağını aralayıp kolunuzu fırın boşluğuna sokun, bir yere değmeden tutmayı deneyin. Bakalım ne kadar süreyle durabiliyorsunuz… Kazara fırının ızgarasına ya da iç duvarlarına eliniz değerse 50C derecenin ısıttığı yüzey size nasıl yansıyor, onu da tecrübe edebilirsiniz! (Vazgeçtim. Denemeyin. Yanarsınız.)

Bu basit deneyden sonra sera gazı emisyonlarında artışa neden olduğumuzu yani fosil yakıtları kullanmaya devam ettikçe atmosferi kendi elimizle bozduğumuzu anlatan yayınları, makaleleri takip edeceğinizi hayal etmek istedim. Başta kömür olmak üzere fosil yakıt tüketimini azaltacak ve sonra tamamen kaldıracak kararları, kanun tasarılarını destekleyen sivil toplum örgütlerine üye olduğunuzu hayal etmek istedim, bu pazar günü. Evlatlarımızın, torunlarımızın doğumunu, evlenmelerini, askere gitmelerini, dönmelerini sosyal medyada duyurup gururlanıyoruz hani. Bizi yönetenlere örgütlü olarak baskı kurmazsak biz ve sevdiklerimiz erken yaşta ölecek. Sistem değişikliğini dayatmak hiç bu kadar önemli hale gelmemişti.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi

Narin

28 Eylül 2024 Cumartesi 10:45