Serap Durusoy
Geliyor Gelmekte Olan
Bu hafta ekonomi yönetiminden yine çok olumlu mesajlar aldık. Sayın Cevdet Yılmaz, Meclis Genel Kurulu’nda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin görüşmelerinde yaptığı konuşmada, 2025'te enflasyonun OVP'de ve enflasyon raporunda ilan edilen seviyelerle uyumlu gerçekleşeceğini belirtti. Doha Forum 2024'e katılan Sayın Şimşek ise "Akıllı Ekonomiler Çağında Rekabet Edebilirlik" başlıklı panelde yaptığı konuşmada, "Türkiye, küresel olarak önemli bir üretim üssü haline geldi." diyerek, yapay zekâ teknolojilerine hazırlık için önemli yatırımlar yaptıklarını anlattı. Sayın Şimşek KOBİ’lerin asıl önemli sorunu olan finansmana erişim sorununu göz ardı ederek kilit konunun KOBİ'lerin dijitalleşmesi olduğunu belirtti. Ekonomi yönetiminde sevinç yaratan önemli bir gelişme de kuşkusuz risk priminin 250 baz puanın altına düşmesi oldu. Daha fazla faiz ödemek dışında bir faydası olmayan risk primine yönelik olarak Şimşek "İyileşen risk primimiz sayesinde dış finansmana erişim kolaylaşırken dış finansman maliyeti de düşmektedir” şeklinde bir açıklamada bulundu.
Bu tabloya bir de her ne kadar kapsayıcı ve kompozisyonu dengeli olmayan bir büyüme olsa da enflasyona pozitif katkı veren bir büyümenin gerçekleşmesi, cari açıktaki düşüş, kontrol altına alınan döviz de eklendiğinde bütün bu makro veriler yabancı yatırımcıya ve finans kesimine olumlu yansırken düşük ücretlilere ve sabit gelirlilere hiçbir olumlu etkisi yok.
*****
Ayrıca salı günü açıklanan işsizlik ve sanayi üretimi verisi de geçmiş aylara göre tutarlılık göstermekle birlikte işsizlik sorununun yapısal bir sorun olduğu gerçeğini değiştirmedi. Buna rağmen Sayın Şimşek “Sanayi üretimindeki daralmaya rağmen işgücü piyasası dayanıklılığını sürdürüyor” açıklamasında bulundu. Ancak zamana bağlı eksik istihdamın 1,9 puan artarak yüzde 27,6 seviyesine çıkması durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Öte yandan işsizlik oranının erkeklerde yüzde 6,5 iken kadınlarda tam bir katı yüzde 12,5 olması işgücü piyasasındaki cinsiyet ayrımcılığı konusundaki ısrarın sürdüğünü de gösteriyor. İşgücüne katılım oranının erkeklerde yüzde 72,4 iken kadınlarda yüzde 34,4 olması ise kadın emeğinin ev eksenli işlerle sınırlandırıldığını ortaya koyuyor. Yani kadın ve kadın emeği emek piyasasında görünmez olmaya devam ediyor.
*****
Hal böyle iken salı günü başlayan Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantıları da gündemdeki yerini korumakta. İşveren tarafını temsil eden sivil toplum kuruluşlarından TÜSİAD, asgari ücret için makul bir seviye belirlenmeli yorumunu yaparken, MÜSİAD asgari ücrette yüzde 25’in üzerinde artışın doğru olmadığını ifade ediyor. Hükümet kanadından gelen açıklamalara bakılacak olursa Sayın Cumhurbaşkanı “Ülkemiz üzerine ağır bir yük getirmeyecek bir anlayışla komisyon çalışmalarını yürütecek” değerlendirmesinde bulunurken Sayın Yılmaz “Asgari ücrette talepleri karşılayacak bir yaklaşımın gözetileceğini düşünüyorum” yorumunu yaptı.
DİSK ise yoksulluk sınırının yarısı kadar bir ücretin belirlenmesini öneriyor.
Salı günkü toplantıda herhangi bir rakam konuşulmadığı kamuoyuna yansıdı. Anlaşılan toplantı tanışma niteliği taşıdı. İşçi tarafını temsil eden TÜRK-İŞ ikinci toplantıda da rakam vermeyeceğini belirtirken işveren, tarafını temsil eden TİSK’in “Önceliğimiz hep birlikte enflasyonla mücadeleye destek vermek olmalı yönündeki açıklaması oldukça manidar.
Görüldüğü üzere birbirinden farklı açıklamalar ve senaryolar olmasına rağmen tek bir talep var ki o da ortalama ücret haline gelen ve enflasyon karşısında eriyen asgari ücretin, insani yaşam koşullarını ağlayacak bir seviyeye çıkarılması. Komisyonun en zayıf tarafını oluşturan işçi kesimi yapılacak toplantılardan arzu ettiği rakamı alabilecek mi hep birlikte göreceğiz. Ancak her ne kadar erimeyi azaltacak bir rakam verilse de ezilmeyi azaltmayan bir artış olacağını şimdiden tahmin etmek zor değil. Yani geliyor geliyor gelmekte olan.