Uğur Ergan
RESMİN MİZAH HALİ
Bu hafta da Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı ARTANKARA’da eserlerini ilginç bulduğum bir sanatçıdan bahsetmek istedim. Aslında sanatseverler bu “ilgi çekici” eserlerle ARTANKARA’da iki yıldan beri tanışıyor.
İstanbul merkezli Artget’le çalışan Alpay Aksayar’ın “efe” giysili figürün başrolde olduğu son dönem eserleri, izleyiciyi mizahın, vurdumduymazlığın, umursamazlığın, bir şekilde eğlencenin hakim olduğu bir dünyaya sokuyor.
Fuar sırasında çoğunlukla genç sanatseverlerin elinde Alpay Aksayar’ın eserlerinin tanıtıldığı kataloğun olduğunu gözlemledim. Katalogta sanatçının “Başıbozuk” serisiyle ilgili bir yazı da mevcut. Bu yazıdan bir bölüm:
“Alpay Aksayar karakterleri, çoğunlukla sakin tonların hakim olduğu atmosferde tam tersi çok renkli görünüşler içindedir. Resmini oluştururken kurgusal aklı ciddiye alan sanatçı, eserini seyirciyle yüzleştirirken tam tersi onun tüm kurgularını bozmasını talep etmektedir. Küçük aklıyla vadedilen cennette olduğunu zanneden insana karşıdan bakarak ona alaysı bir ifade ile ‘sen de gel buraya oyuna katıl’ der gibi keyfi yerindedir. Tüm bunları aklıyla kurgulayan bir insanın ciddiyetiyle değil, kendini mutlu olmaya adamış hedonistik bir karakter ifadesiyle yapmaktadır. Oynamayı seven, komik, ironik.”
PİŞMİŞ KELLE GİBİ SIRITAN TİP
Sanatçının efe tiplemesi, genelde sürekli gülümser bir yüz ifadesine sahip olsa da tavırları ve efe kıyafetleri içinde, gözünde üç boyutlu gösteren gözlükler, yanı başında kardan adam ve penguenlerin bulunduğu Antarktika gibi ulaşılması zor mekanlarla kimi zaman insanı gıcık eden bir kişilik olarak da karşımıza çıkıyor. Aksayar, bir söyleşisinde, çalışmalarında bu tip insanların dünyasında gezindiğini şöyle anlatıyor:
“Sanat tarihinin çöplüğünü kurcalamayı, didik didik etmeyi severim ve ellerimi kirletmekten çekinmem. Boş gezenin boş kalfası, bastığı yerleri bilmeyen, ellerinden hiçbir iş gelmeyen, mayaları bozuk, pişmiş kelle gibi sırıtan adamların dünyasında gezinmeyi ve o dünyada pire için yorgan yakan adam olmayı severim. Zayıflıkların, basitliklerin, oyun ve eğlencelerin resimlerimde ortaya çıkması için uğraş veririm.”
TEMEL ÖGESİ MİZAH
Aksayar mizahi bir dille kurduğu dünyasında ironiyi, hicvi resim sanatının temel ögelerini kullanarak kendine has resimler yapan bir kişi. Tuvalin başına oturduğunda sanatçı nelerden ilham aldığını, “Avamlıktan, kötü fıkralardan, eşek şakalarından, komik kedi köpek videolarından, sokak röportajlarından, sosyal medya rezilliklerinden, sokaktaki dilden, argolardan, küfürlerden, popüler müzik kliplerinden, belgeselimsi içeriklerden, sarhoşlardan, cahillerden, çok önemli işler yaptıklarını sanan insanlardan” diye açıklıyor.
KENDİ BAŞIMA DAHA ÇOK ÖĞRENDİM
Peki kimdir Alpay Aksayar? 1986’da İstanbul’da doğan sanatçı, 2003’de girdiği Marmara Üniversitesi Resim Öğretmenliği bölümünden 2008’de mezun olmuş. Öğrenim yıllarıyla ilgili anılarını anlatırken, “Ben öğrenci olarak çok çalışkan bir öğrenci değildim. Ödevlerini eksiksiz tamamlayan, sürekli dersleri peşinde koşan biri olmadım ama okulun dışında resim alanında üretme iştahı olan çok çalışkan biri oldum hep” diyen Aksayar, kendi başına öğrendiklerinin okulun öğrettiklerinden çok daha fazla olduğunu söylüyor. Resmin bir sebat ve aşk işi olduğunu hiç bir zaman unutmadığını vurgulayan sanatçı, her daim üreten, üretmeden rahat edemeyen biri olduğuna dikkat çekiyor.