Uğur Ergan
Mehmet Güler'in soyut şöleni
1990’lı yılların sonuna doğru Hürriyet Gazetesi’nin Avrupa merkez ofisinin bulunduğu Frankfurt’ta çalışırken, önümüze gelen Almanya kaynaklı kültür sanat haberlerinde iki Türk sanatçının açtığı sergiler öne çıkardı: O dönem Berlin’de yaşayan Hanefi Yeter ile Kassel’da yaşayan Mehmet Güler.
Ankara’daki Arda Sanat Galerisi’nde geçen hafta açılan Türk soyut resminin önemli isimlerinden Mehmet Güler’in sergisi bu nedenle beni heyecanlandırdı. Almanya’daki Türk ressamların açtıkları sergilerin haberlerini yazarken, ne kadar zorlandığımızı hatırladım. Güler’in soyut çalışmalarını yorumlamak bugün de benim için çok zor. Ama imdadıma Güler’in daha önceki sergileriyle ilgili hazırlanmış, Arda Sanat’ta bulduğum kitap ve kataloglar yetişti. Kitapları karıştırırken gördüğüm, Güler’e ait bilgilerin ve resimlerin önemli bir kesiminin toplandığı “Barışçıl Kuşatma” isimli katalog heyecanımı daha da artırdı. Çünkü kataloğun önsözünü yazanın Yüksel Pazarkaya olduğunu görünce, bir an için Almanya yıllarıma geri döndüm. Pazarkaya, o zaman Almanya’da yaşayan Türkler arasında “Köln Radyosu” diye bilinen Batı Alman Radyo-TV Yayın Kuruluşu’nun (WDR) Türkçe servisinin başındaydı. Önemli gelişmeler olduğunda ben de bu radyo için sesli haber yapar, çoğunlukla da yayına canlı bağlanırdım. Ne günlerdi diye içimden geçirdim. Pazarkaya’nın önsözünden bir bölüm: “Mehmet Güler’in resmi, Anadolu insanından ve doğasından, Anadolu’nun saklı ve açık kaynaklarından doğmuş, bu kökeninden hiç kopmaksızın Almanya’da serpilmiş ve oradan dünyaya açılmıştır. Uluslararası sergiler, koleksiyonlar, kitaplar ve kataloglarla kendini her yerde kabul ettirmiştir. Gerçek sanatın, sınır ötesi büyük ırmaklar gibi, yereli evrensele dönüştürmek olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.”
Söz konusu katalogda sanat eleştirmeni merhum Kaya Özsezgin de, Güler’in eserlerine nasıl bakmamız gerektiğini özetle şöyle anlatmış: “Mehmet Güler’in yapıtlarına egemen olan sanatsal biçimlendirme modelinin çağdaş nitelikli, ama sanatçının kendine özgü arayışlar çerçevesinde geliştiğini söyleyebiliriz. Kuşkusuz bu model, onun arkasındaki Batı kökenli sanatsal oluşumlardan bağımsız değildir. Ama bu bağımlılık faktörünü, kendi kimlikselliği adına asgari düzeylere indirecek çabaların içinden kopup gelmiş olması, onun resmine değişik bir açıdan bakmamızı zorunlu kılmaktadır (...) Orta kuşak olarak tanımlayabileceğimiz sanatçı grubu içinde yer alan Mehmet Güler’in resimlerini biçimlendiren olgusal etkenler, bu kuşağın çalışma yöntemleriyle örtüşebilecek yorum özelliklerini içerdiği gibi, uzun yıllar yurtdışında yaşıyor olmanın sanatçıya kazandırabileceği görgü ve bilgi ayrıcalıklarıyla da ilgilidir.”
Peki Arda Sanat’ta sergisi 24 Kasım’a kadar sürecek olan Mehmet Güler kimdir? Bunu da katalogdan alıntılayalım:
“1944 yılında Malatya’da doğan Güler, 1965 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümünü bitirdi. Çeşitli öğretmen okullarında resim öğretmenliği ve mezun olduğu Gazi’de asistanlık görevinde bulundu. Milli Eğitim Bakanlığı’nca açılan Avrupa sınavını kazanarak ihtisas için Almanya’ya gitti. Bu ülkede Kassel Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenimini tamamladı. 1976 yılında Türkiye’ye dönen Güler, yeniden Gazi’de çalışmaya başladı. Bir yıl sonra ise yaşamını serbest sanatçı olarak sürdürmek üzere yeniden Almanya’ya gitti. Güler, 1977 yılından bu yana Kassel kentinde yaşamını sürdürüyor. 130’dan fazla kişisel sergi açan, grup sergilerine, bienallere, trienallere ve çok sayıda uluslararası sanat fuarına katılan sanatçının, dünyanın birçok müzesinde, Almanya’da federal parlamento ile değişik eyaletlerin parlamentoların koleksiyonlarında eserleri bulunuyor.”