Emre Özpeynirci
Otomobiller neden yok satıyor?
6 ay sonunda yüzde 42,35’e ulaşan resmi enflasyon, kurların çıktığı seviyeden inmemesi, global zamlar ve üstüne dünya rekortmeni vergilerle birlikte son 2-3 aydır ‘otomobil’ yeniden en önemli yatırım aracı haline geldi. Neden gelmesin ki! 1 Ocak’tan bu yana ortalamada otomobil fiyatları yüzde 50’nin üzerinde arttı. Enflasyon karşısında bu kadar artış yaşayan başka bir yatırım aracı varsa çıksın ortaya. Sonuç olarak otomobil alan veya bu dönemde bulan şanslı azınlık hem kullanıyor hem de elindeki paranın değerinin artmasını sağlıyor.
Bir de üstüne üstlük arz, tedarik sıkıntılarına bağlı talebin çok altında kalınca, otomobil bulan ‘altın’ bulmuş gibi davranıyor. En ucuz otomobilin 500 bin TL’ye dayandığı bir ortamda, satışlar tamamen ‘duygusal’ sebeplerle artıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi ‘yok satıyor’.
EN İYİ 5. HAZİRAN
Bu gelişmeler ışığında haziran ayında otomotiv pazarına baktığımızda geçtiğimiz yıla göre yüzde 1 artarak 80.652 adede yükseldiğini görüyoruz. 80 bin adet deyip geçmemek lazım çünkü tarihteki en iyi 5’inci haziran sonucundan bahsediyoruz. Yani neredeyse 1 milyon aracın satıldığı 2017’i yakalamış durumda. Aynı dönemde yatırım aracı olarak muamele gören otomobil satışları ise pazardın üstünde %2,8 artarak 64.134 adede ulaştı.
Çok net alanların yüzde 80’inin yatırım amaçlı, yüzde 20’sinin ise şu an için ihtiyaç uzun vadede yatırımı düşünerek aldığını söyleyebilirim. Düşünün markalar istedikleri adette araçları alsalar demek ki 100 bin adetle tarihin en iyi haziran sonuçları bile gelebilirdi.
YAZIN RÖLANTİYE ALINIR
Ama şöyle de bir gerçek var; otomotiv markaları yılın ilk yarısını iyi sonuçlarla ve pazar payıyla kapatmak için ciddi uğraşlarla haziranda alabildiği ne kadar araç varsa alıp, satmış durumda. Temmuz itibarıyla tatile girip, eylüle kadar kendilerini rölantiye alırlar. Yani agresif bir şekilde araç bulmak için uğraşmazlar. Bu da mayıs ve hazirandaki temponun temmuz-ağustosta düşebileceği anlamına geliyor. Ama tabi ki yine de belli olmaz.
Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) raporuna göre hem haziranda hem de ilk 6 ayda toplam pazarda yerli üreticilerin üst sıralarda olduğunu görüyoruz. Yani Fiat, Renault, Ford, Toyota ve Hyundai gibi Türkiye’de fabrikaları olan markaların kısmen ithallerden daha ucuz modelleri en çok satılan araçlar olmuş.
KÜÇÜK VE YERLİ TERCİH
Diğer taraftan otomobilleri yatırım olarak olarak alsak da düşen alım gücüne bağlı paramız ancak yerli ve küçük otomobillere yetiyor. İlk 6 ay sonunda B sınıfı yani küçük sınıf otomobillerin payı geçtiğimize yıla göre %34 artarak, %29’dan %40’a çıkmış. Yani satılan her 100 otomobilin 40’ı ucuz ve küçük otomobil olmuş. Toplam araç satışlarında yerli payı ise yüzde 48’i aşmış.
Başka çarpıcı bir sonuç ise ilkel ÖTV matrah sisteminde kendisini gösteriyor. Enflasyonist ve dalgalı kur ortamında fiyatlar sürekli arttığı için ne yazık ki her satılan 100 otomobilin 90’ı %80’lik ÖTV dilimine girerken, sadece 7’si %70’lik ÖTV diliminde yer almış. Bu da yüzde 45,50 ve 60’luk dilimlerde ne yazık ki hiç otomobilin kalmadığını gösteriyor. O zaman sormak lazım, “Hiç otomobil yoksa bu matrah dilimleri neden var?”
SONUÇ olarak otomotiv sektörü tarihin en tuhaf dönemini yaşıyor. Fiyatların tarihin en yüksek seviyesine ulaştığı bir dönemde otomobiller yok satıyor. 2001 krizinden bile daha büyük bir krizin içindeyken gerçekten durum gelecek adına oldukça düşündürücü.