Mehmet Şandır
ONURLU DIŞ POLİTİKA
Madrid’de yapılan NATO liderler zirvesi, alınan kararlar ve muhtemel sonuçları itibariyle 21. Yüzyılın “kader toplantısı” olmaya adaydır.
AB, NATO ve G7 ülkeleri aralarına Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Kore, Endonezya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Senegal ve Kolombiya gibi devletleri de alarak ABD liderliğinde yüzyılın “Stratejik Konsepti’ni” belirlediler; Rusya ve Çin devletlerini doğrudan hedefe koyan bir cephe oluşturdular. Küresel zenginliğin yaklaşık yüzde 75’ini üreten bu cephenin savaş gücü olan NATO’nun genişlemesi ve güçlendirilmesi toplantının görünen en önemli gündemiydi.
Böylece yeniden iki kutuplu bir dünya düzeni ve yeni bir soğuk savaş dönemi başlatılmış oldu. ABD İmparatorluğu, tüm dünyaya özellikle de Avrupa’ya yani müttefiklerine hegemonyasını kabul ettirebilmek için bir “öteki” veya düşman yaratmak amacıyla “kontrollü kaos” projesini uygulamaya koydu. Rusya’nın yanına Çin’i de ekledi. 2010 da Lizbon’da yapılan NATO zirve toplantısında belirlenen stratejik konsept belgesinde “Rusya NATO’nun “stratejik ortağıdır” kararı iptal edildi.
ABD, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasını gerekçe göstererek dünyadaki tüm ülkeleri taraf olmaya ve savunma bütçelerini arttırmaya zorluyor. Mesele, bir “ticaret savaşı”, bir savunma refleksi veya değerler mücadelesi olmanın ötesinde farklı anlam ve amaçlar taşımaktadır.
Sovyet sisteminin dağılmasından sonra güç zehirlenmesine kapılan ABD ve kapitalist sistem kendi çöküşünü ertelemek veya gözlerden saklamaya çalışmaktadır.
“Her güçlü imparatorluk ne kadar güçlü olursa olsun bir gün mutlaka çöker” gerçeği bugünkü ABD’nin kaderi olacaktır. ABD, 11 Eylül saldırısından sonra “Önleyici Savaş Doktrini” ilan ederek, “ya benimlesin ya da düşmanımsın” tavrı ile özellikle müttefikleri için hatta tüm ulus-devletler açısından bir tehdit gücüne dönüştü. Bugün ABD karşıtlığı bu sebepten dolayı tüm dünyada zirve yapmıştır. Artık ABD dünya için bir güvenlik polisi/jandarması değil hukuk tanımaz zalim bir “gardiyan” ve “haydut” olarak anılmaktadır. Eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in ifadesi ile söylersek, “kurucu değerlerini terk eden” ABD’nin çöküşü mukadderdir.
Evanjelizm inancının “kaçınılmaz kader” ve “ilahi görev” anlayışı ile dünyaya düzen vermek iddiasındaki Neo-Con siyaset ve “Evanjelik Protestan Hıristiyanlar ile Yahudiler dışındaki insanlar Tanrı için önem taşımazlar” anlayışı öncelikle kendilerini ve de dünyayı bir felakete sürüklemektedir. Buna “Tanrıyı kıyamete zorlamak” diyorlar. “Büyük İsrail” hayali peşinde BOP ile Ortadoğu’yu yeniden tanzim etmek için Türkiye’ye rağmen PKK ile işbirliği yapması, uluslararası anlaşmalara rağmen
EGE’yi, Avrupa’yı ve Güneydoğu Asya’yı mayın tarlasına dönüştürmesi uçurumdan önceki “son düzlük koşusu” mahiyetindedir.
Sayın Mehmet Seyfettin Erol’un tespitlerine göre, ABD’li düşünürler, ”ABD’nin sonunun yakın olduğuna ve hiç beklenmedik bir anda, hızlı bir şekilde çökebileceğine işaret etmektedir. Diplomasi adlı kapsamlı kitabın yazarı ABD Eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, tehlikenin büyüklüğünü, Rusya ile savaşmanın çok yanlış olduğunu ve savaşa derhal son verilmesi gerektiğini son Davos toplantısında haykırmaktadır.
Kısacası NATO Liderler Zirvesi, tüm insanlık için bir kader toplantısıdır.
Böyle bir süreçte Türkiye’nin, daha doğru ifadesiyle Sayın Cumhurbaşkanı’nın terör örgütlerine destek verdikleri ve savunma sanayi ürünlerinde Türkiye’ye ambargo uyguladıkları gerekçesiyle İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmalarını yani NATO’nun genişlemesini VETO etmek iddiası tabii ki havada kalmıştır ve bir iç politika şovuna dönüşmüştür.
NATO genişleyecek ve ABD İmparatorluğunun başta Avrupa olmak üzere dünyanın üstüne çökme teşebbüs devam edecektir.
Daha önce Yunanistan ve Fransa’nın NATO’ya dönüşlerine koyduğumuz veto gerekçesinde talep ettiğimiz hususlarda verilen sözlerin yerine getirilmediğini unutmadığımızı bizzat Sayın Cumhurbaşkanı söylememiş miydi?
“Bunları artık biz yutmuyoruz. Türkiye’ye karşı şahsiyetli bir duruş bekliyoruz. Türkiye’nin duruşundan taviz vermeyeceğiz” diyen Sayın Cumhurbaşkanıdır.
Ne oldu da vetoyu ilk günden kaldırdık?
BENCE
NATO toplantısında başta Türkiye olmak üzere toplantıya katılan ülkelerin hepsi Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle “orta sahada top çevirmiştir” ancak golü ABD atmıştır.
Türkiye, orta sahada top çevirerek Türkiye ile top gibi oynanmasının önünü şimdilik kesmiştir. Ancak gerisini getirmesi gerekmektedir. Mesele müttefiklerin terör örgütlerine verdiği desteğin kesilmesi ise “kediye kedi demek” cesareti gösterilmelidir; muhatap ABD’dir.
Yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve tarih yeniden yazılıyorsa Türkiye kendi kararını kendisi verebilmelidir. Coğrafyamızın stratejik değerini bilmeliyiz; Türkiye, Doğu’nun batısı, Batı’nın doğusudur. Türkiyesiz her iki blokta de eksik kalır. Diklenmeden dik durabilmeliyiz.
“İttifaklarımızdan” vazgeçmeden çıkarlarımızı ve öncelikle güvenliğimizi merkeze alarak değişken ittifaklar kurabilmeli ve bağımsız/esnek bir dış politika takip etmeliyiz; “onurlu dış politika” budur.