MİNİK KİTAP KURTLARI NE OKUSUN?

Nehir Gibi Konuşurum

New York Times tarafından 2020’nin en iyi resimli kitabı seçilen ‘Nehir Gibi Konuşurum’ Kanadalı şair Jordan Scott’un kendi kekemelik deneyiminden yola çıkarak anlattığı bir hikâye. Bir çocuğun iletişim kurmaktaki güçlüğünü ve yalnızlığını anlatan kitabın çizimleri Hans Christian Andersen adayı, ödüllü çizer Sydney Smith’e ait.  Schneider Aile Kitap Ödülü’nün de sahibi olan eser Türkiye’de Kırmızı Kedi Çocuk Yayınları tarafından basıldı. Kitabın Türkçe çevirisini Şair Gonca Özmen yaptı.

Cin Ali Çözümlü Alfabe

Çocukluğumuzun ilk çizgi kahramanı, pek çok çocuğa okumayı öğreten Cin Ali Çözümlü Alfabe’yle raflarda. Okumaya yeni başlayanlar için çıkarılan Çözümlü Alfabe alıştırmalı bir kelime oyunu. Çarkları çevirerek sırasıyla harfleri, heceleri ve kelimeleri öğrenen çocuklar, daha sonra cümle kurmaya ve hikâyeler oluşturmaya başlayacak.

Şimdiki minikler için ufak bir bilgi: Cin Ali, Rasim Kaygusuz’un çocuklara okumayı kolayca öğretmek ve sevdirmek için hazırladığı hikâye kitaplarının çizgi karakteri. Cin Ali kitaplarının çizimleri ise Selçuk Seğmen tarafından yapılmıştı. 1968 yılında yayınlanmaya başlayan Cin Ali hikâye kitapları birçok kuşağa okumayı öğretti.


Sen, Ben, Elma Ağacı

Çocuk edebiyatının sevilen yazarı Sevim Ak yeni kitabı ‘Sen, Ben, Elma Ağacı’ ile çocuklarla buluşuyor. Kitapta Bilgin ve Musa’nın arkadaşlığına tanık oluyoruz. Bilgin’in en büyük kâbusu; sayılardır ancak ailesi onun devamlı başarılı olmasını ister. Adına yakışır bir şekilde adeta bir bilgin gibi davranması gerekir ama o bu isteklerden kaçmak, saklanmak ister. Bir gün sınıfına yeni bir çocuk gelir. Musa savaşı yaşamış, evinden ve ailesinden uzaklara sürüklenmiş bir çocuktur ama yaşam sevinciyle doludur. Bu iki arkadaş birbirlerinin hayatlarını nasıl etkileyecek? Yanıtı Sen, Ben, Elma Ağacı’nda.

Çocuklar için otuzdan fazla kitap kaleme alan Sevim Ak’ın eserleri çeşitli dillere çevrildi. Çocuklara onların dünyasından bakan yazar, yeni kitabında anlattığı arkadaşlık öyküsüyle bir yanda insanları yuvalarından eden savaş gerçeğini, diğer yanda ailelerin beklentileriyle yorgun düşen çocukların mutsuzluğunu anlatıyor.  Çocuklar kadar büyüklerin de okuması gereken bir eser.

Geceden Kaçış

Hangi çocuk uyumak ister? Aileler için uyku, çocuk büyütürken en zorlu süreçlerden biridir. Şimdi de uyumamak için icat çıkaran bir çocuğun hikâyesini okuyoruz. İrlanda hükümeti tarafından çocuk edebiyatı alanında liyakat madalyasına değer görülen Eoin Colfer’ın kaleme aldığı Geceden Kaçış, yapacaklarını bir güne sığdıramayan bir kızın zamana karşı verdiği yarışı anlatıyor.

Kitapları 25 milyondan fazla satan ve 40 dile çevrilen yazarın   Geceden Kaçış kitabı, Tudem’in, okumaya isteksiz ve okuma güçlüğü çeken çocuklar için özel olarak hazırladığı “SEN de OKU” koleksiyonunda yer alıyor.

Kahramanımız Mercan, “büyük” yetenekleri olan bir mucit. Günlerini, laboratuvar ortamında geliştirdiği Yedek İp TutucuKlozet Kapağı Sensörü ya da Şenlik Topu gibi hayatı kolaylaştıracak ilginç icatlar tasarlayarak geçirir. Küçük kızın tüm sorulara ve sorunlara kendince çözüm önerileri vardır ancak uyku problemini bir türlü çözemez.  Bir günün içinde, kafasındaki düşünceleri hayata geçirebilmeye yetecek kadar saat olmamasından yakınır, durur. Bunun için ne yapıp edip kendisini yatağa gitmekten kurtaracak fikri bulmaya kararlıdır.

PEN Şiir Ödülü Alova’ya

Her yıl 21 Mart Dünya Şiir Günü bağlamında sunulan PEN Şiir Ödülü'nü bu yıl Erdal Alova kazandı.  PEN Yazarlar Derneği, Erdal Alova’ya sunduğu ödül ile ilgili olarak, "İnsanlığın çok boyutlu macerasını kadim zamanlardan geleceğe kuşatan şiiri için PEN Şiir Ödülü'nü sevgiyle, saygıyla ve şükranla Erdal Alova'ya sunuyoruz" dedi.

Alova'nın kaleme aldığı 2021- Dünya Şiir Günü Bildirisi:

"İnsan ozanca/şairane barınır bu dünyada," der büyük Alman şair Hölderlin. Bir tek satır yazmayan, şiir sanatından haberi olmayan insan teki "ozanca yaşar." Teknolojinin, sömürünün, gözü doymazlığın bütün saldırılarına karşı doğadan, her zaman "ağır basan" yaşam güdüsünden, insanoğlunun barışçıl yöneliminden kopmama çabasıdır bu. Ve bu direngenlik binbir giziyle, duygusal, duyusal dolaşımıyla, bir yeraltı ırmağı gibi sessizce, kendini ele vermeden akıp gider insan soyunun olağanüstü serüveninde.

"Şair dediğimiz insan teki bütün bu olağanüstü deneyimi dile getiren sanatçıdır. Tıpkı hem suda hem karada yaşayan bir kurbağa gibi, hem toplumda hem toplum dışında yaşayan amfibik bir varlıktır. Sürekli olarak insanoğlunun arkaik döneminin tarihsel büyütecinden, o Altın Çağ'dan yaşadığı dönemi izleyen şair "en uyanık gayretle gördüğü düş"lerinde insanın kendinin efendisi olduğu, yabancılaşmanın ortadan kalktığı, insan varlığının kendini doğanın etkin/edilgen bir parçası olarak gördüğü o Kadim Çağ'ı hatırlatır okura. Bunu yaparken olanca malzemesini Evrensel Dölyatağı'ndan sağlar.

"İşte, Şiir Sanatı ve onun etkin öznesi olan şair, Sappho'dan, Homeros'tan, Yunus'tan bu yana, durup dinlenmeden bu kutsal çalışmasını sürdürürken, insanı yeniden insanla buluşmaya çağırır.

"Bu yüzden, "şiir öldü", "şiir geriledi" gibi anlamsız çıkışlar ancak duyarsızlıkla, bilgisizlikle açıklanabilecek yargılardır.
Şairler susmadıkça şiir ne ölür ne de geriler. Ancak, zaman zaman gölgelenir, araya giren parazitler yüzünden; sesi zor duyulur ya da tam anlaşılmaz. Günümüzde bu parazitlerin en güçlüsü görsel saldırganlıktır. TV'siyle, bill-board'larıyla, reklam endüstrisiyle, toplumu yanılsamaya sürükleyen programlarıyla, söz konusu saldırı kapitalizmin yürüttüğü bir abrakadabra harekâtı, iflah olmaz bir tamahkârlık gösterisidir. Ve bu korkunç yanılsamanın gölgesi altında kalan, Şiir'in o kadim sesi, o şairane/ozanca yaşama biçimi tehdit edilmekte, giderek, tümüyle ortadan kalkma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.

"Ama ne zarar! Dünya şairleri susmadıkça, gerçekçilikten kopmadıkça, bu haksız yanılsama, bu amansız saldırı ortadan kalkacak, Şiir'in gümrah sesi insanoğlunun her türlü yabancılaşmadan kurtulduğu, kendine yeniden kavuştuğu o yeni Altın Çağ'a dek sürecek, ondan sonra da yeni arayışlarla varoluşunu sürdürecektir."

Amin Maalouf Empedokles’in Dostları

Amin Maalouf’un yeni romanı “Empedokles’in Dostları” çıktı. Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan kitap Ali Berktay’ın çevirisiyle karşımızda. Romanlarıyla olduğu kadar deneme kitaplarıyla da ilgi çeken Maalouf, “Empedokles’in Dostları”nda distopik bir dünya resmediyor. Okuyucuyu Platon’un mağarasından çıkarıp “Empedokles’in Dostları”yla tanışmaya davet ediyor.

Atlas Okyanusu kıyısındaki küçük Antioche adasının yalnızca iki sakini vardır: Orta yaşın verdiği olgunlukla sessiz bir hayat sürmek isteyen Alec ile yazdığı ilk romanının yakaladığı başarı sonrası her şeyi ardında bırakan esrarengiz Ève. Birbirlerinden uzakta, kırılgan yalnızlıklarının tadını çıkaran bu iki insanın yolu bir gün elektriğin, telefonların, televizyon yayınlarının, internetin, kısacası her türlü iletişim aracının etkisiz hale gelmesiyle kesişir. Gerçeğe ulaşma imkânı kalmayınca fısıltı gazetesi işlemeye başlar: Gezegen bir nükleer felaketin eşiğindedir, Amerika küresel ölçekte bir terör saldırısına maruz kalmıştır, insanlığın hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmeler artık insanlığın sonunu getirmiştir. Tüm dünya bu söylentilerle çalkalanırken, kendilerine “Empedokles’in Dostları” diyen, son derece gelişmiş bir teknolojiye ve tıp bilgisine sahip bir grup gizemli insan bu karmaşaya son vermek üzere çıkagelir. Alec bu insanların kim olduğunu öğrenmeye çalışırken, içinde yaşadığımız dünyanın çelişkileriyle de yüzleşmek zorunda kalır.

Şıpsevdi                                                                                                                  Hüseyin Rahmi Gürpınar

Klasik Türk Edebiyatı eserlerini okuyucuyla buluşturan İş Bankası Yayınları, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şıpsevdi kitabıyla 50. esere ulaştı. Gulyabani, Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç, Mürebbiye, Efsuncu Baba kitaplarıyla geniş halk kitlelerinin severek okuduğu Hüseyin Rahmi Gürpınar, edebiyatımızın benzeri az bulunur şahsiyetlerinden. Kitaplarında İstanbul yaşamının özel inanışları, toplumsal ve ekonomik eşitsizlikler, kadın erkek ilişkileri gibi konular halkın özgün konuşma biçimleri korunarak, bazen gülünç, bazen hüzünlü olarak işlenir. Döneminin en çok okunan yazarıdır. Çoğu roman olmak üzere öykü, tiyatro, makale ve eleştiri türünde altmışın üzerinde kitabı bulunmaktadır.

Şıpsevdi kitabında ise yazarın amacı halkı güldürmektir. 1901’de “Alafranga” adıyla tefrika edilen kitap sansürün hışmına uğrayarak yarım kalmış, 1909’da Şıpsevdi adıyla yeniden yayınlanmıştır. Hüseyin Rahmi romanında Batı özentisi tiplerin en meşhurlarından birini, Meftun’u yaratmış, üslubundaki yüksek mizahı ve felsefeyi bugünün okuruyla buluşturmuştur.

Pandeminin Düşürdüğü Maskeler

Osman Elbek – Kayıhan Pala

 “Hastalık, ölüm, maske, karantina, el yıkama, dezenfektan, mesafe, eve kapatılma, suçlama, yeniden suçlama, her konuda hep suçlama ile geçen ve kimi zaman nefessiz bırakan koskoca bir yıl...” Hepimiz için 2020 felaketlerle dolu bir yıl oldu. Osman Elbek ve Kayıhan Pala salgınla birlikte kabusa dönen yaşamlarımızı mercek altına aldı. Pandeminin Düşürdüğü Maskeler kitabında tedirginlikle geçen ilk bir yıl analiz ediliyor ve pandeminin yüzümüze vurduğu eşitsizliklere dikkat çekiliyor.  

Dünyayı ağına alan bu virüs nedir ve nereden çıktı? Salgının Türkiye’deki gelişme seyri nasıldı, hangi kırılma anları yaşandı? Salgın koşullarında sağlık sistemi ve sosyal güvenlik kurumları ne yaptılar, ne yapamadılar? Bakanlık ve Bilim Kurulu, nasıl bir işlev gördü? Hekim meslek örgütleri salgın karşısında nasıl tutum aldı; sağlık çalışanları nasıl etkilendi? Maske, hijyen, mesafe gibi bireysel önlemlerin, pandemiden çıkış stratejisi olarak aşının hükmü nedir? Salgını baskılama uğraşı, nasıl, toplumu ve siyasal alanı baskılamaya bahane oldu? Bu ve daha pek çok soruyu etraflı bir şekilde ele alan Pandeminin Düşürdüğü Maskeler, “pandeminin yüzümüze vurduğu eşitsizliklere dikkat çekiyor.

Osman Elbek ve Kayıhan Pala’nın, Türk Tabipleri Birliği’nin bilimsel birikim ve alan deneyimini yansıtarak hazırladıkları derlemede bu iki hekim-yazarın yanı sıra, Özlem Kurt Azap, Eriş Bilaloğlu, Ergün Demir ve Güray Kılıç, Yücel Demirer, Ümit Kartoğlu, Feride Aksu Tanık ve Cavit Işık Yavuz’un katkıları da yer alıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi