Kaya Türkmen
Kirlettik, kirlendik…
Adamın altında milyonluk otomobil. Açıyor camı, içtiği suyun şişesini fırlatıyor yola. Pet şişe. Pet, yani Polietilen Tereftalat. 400 yılda çözünüyor. Türkiye’de yılda 165 bin ton pet şişe üretiliyor. Bunun sadece 40 bin tonu geri dönüştürülebiliyor.
Her tarafı plastik kaplamış. Sandalyeler, masalar, leğenler, kovalar. Atılan bir plastik kovanın doğada çözünme süresi 1000 (bin) yıl.
Marketlerde peynirden marula, kuruyemişten çileğe her şey plastik ambalaj içerisinde. Temizlik malzemeleri, kişisel bakım ürünleri… Pazarda bile aldığımız her şey poşete giriyor. Bir plastik poşetin yok olması bin yıl.
Çevrede oluşturduğu görüntü kirliliği bir tarafa, rüzgâr ve akarsularla denize sürüklenen ambalaj atıkları deniz hayvanları için ciddi bir tehdit.
Dünyada yılda 320 milyon ton plastik atık çevreye atılıyor. Bunun 1,15 ila 2,41 milyon tonu denize dökülüyor. Yılda yüz milyon kadar deniz canlısı plastik atıklar yüzünden ölüyor.
Pasifik Okyanusu’nun ortasında Büyük Pasifik Çöp Girdabı adı verilen 1,6 milyon kilometrekare, yani Türkiye’nin iki misli büyüklükte bir plastik atık adası yüzüyor yıllardır.
Otomobil camından atılan pet şişe de orada. Dönüp duruyor…
Bütün dünya “Okyanusun ortasındaki bu felaketten nasıl kurtuluruz?” diye kafa yorarken, biz plastik atık ithal ediyoruz. Avrupa’nın atıkları, çöpleri Türkiye’ye geliyor.
Sadece plastik mi sularımızı kirleten? Ya akarsulara, göllere, denizlere karışan kimyasallar?
Konutlar, fabrikalar, termik santrallerin atıkları, kimyasal gübreler, zararlılarla mücadele ilaçları, sanayi tesislerinin atık suları… Bunların hepsi doğrudan doğruya veya dolaylı olarak canlı ve cansız varlıklara zarar veriyor. Bir atık su toplayıcısına dönüştürülen Ergene Nehri Trakya’ya ve Marmara Denizi’ne zehir saçıyor yıllardır.
Sularımız gibi havamız da kirleniyor. Isınmak için düşük kalorili ve kükürt oranı yüksek kömürler kullanılıyor. Küresel ısınmaya karşı dünya genelinde kömürden elektrik üretimi azaltılırken, 15 Avrupa ülkesi 2030’a kadar kömür kullanımını tamamen terk edeceklerini açıklarken, Türkiye’de kömür kullanım oranı giderek artıyor. Sanayi tesisleri için yanlış yer seçimi, baca filtresi, arıtma tesisi gibi gerekli tedbirlerin alınmaması, havayı solunmaz hale getiriyor. Çevre Mühendisleri Odasının raporuna göre 2020 yılında Türkiye’de hava kirliliği kaynaklı ölümler, pandemi kaynaklı olanlardan daha fazla.
Toprağımız kirleniyor. Sanayi atık sularından ve fabrika bacalarından çıkan zehirli gaz ve partiküller yağmurla toprağa düşüyor. Tarımda kimyasal gübreler, ilaçlar kullanılıyor, çevreye gelişigüzel çöp dökülüyor. Evsel atıklar, küçük işletme ve endüstri atıkları, ahır, mezbaha, kombina gibi yerlerin atıkları özellikle yerleşim birimleri ve civarında toprağı kirletiyor.
Müsilaj -Türkçesiyle deniz salyası- denilen olay, arıtılmadan denize boşaltılan sanayi atık sularından kaynaklanıyor. Marmara Denizi can çekişiyor. Yakında oksijen bitecek ve canlı kalmayacak balıkların göç yolu bu güzelim denizde.
Cumhurbaşkanı, müsilajı önlesin diye Çevre Bakanına talimat vermiş.
“Çevre dostu!” AKP iktidarının Çevre Bakanı müsilaj sorununu çözecekmiş. Talimatla…
Bir de eylem planı hazırlanmış… Ciltletip İnsan Hakları Eylem Planı ve diğerlerinin yanına koymalı. Zengin gösterir.
Maden ocakları açmak, HES’ler kurmak için habire Orman Yasasını değiştirip milyonlarca ağacı kesmeyecektiniz,
İstanbul›un akciğerleri olan Kuzey Ormanlarını, mega projelerinize feda etmeyecektiniz,
HES’lerinizle Meke’den Akgöl’e, Akşehir Gölü’nden Tecer Gölü’ne, Eber’e, onlarca gölü kurutmayacaktınız,
Kazdağları’nda, Cerrattepe’de, İkizdere’de ağaçları koruyacak, binlerce yıllık ormanları, zeytinlikleri yok etmeyecektiniz,
Termik santrallerin bacalarına filtre takma zorunluluğunu uygulatacaktınız,
Uzmanların “kumuna ayakkabıyla bile basmayın” dedikleri doğa mucizesi Salda Gölü’ne Millet Bahçesi yapacağız diye iş makineleriyle dalmayacaktınız,
2006 yılında çıkarılan Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği’ni 10 yıl rafta bekletmeyecek, 2016 yılında uygulamaya geçirdiğinizde mevcut atıksu arıtma tesislerine 2016’dan sonra yedi yıl geçiş süreci tanımayacaktınız ki biz de bugün size inanalım.
Gerçi her şerde bir hayır vardır… Bakarsınız bu müsilaj belası Kanal İstanbul inadını kırar.
Tabii sadece çevremiz değil kirlenen. Başka alanlar da var, kokuşmuş, çürümüş, pis kokuların geldiği.
Oraların temizlenmesi talimatını da halk verecek sandıkta…