Bizi yüzüncü yılda şampiyonluğa ulaştıran MİRCEA Lucescu ile karşı karşıya gelmek inanın pek hoş değil.
İlk yarı başladığında önümde Beşiktaş forması giymiş sarışın kız çocuğu ki sonradan da adının Zeynep olduğunu öğrendiğim bebek, YouTube’dan Barbie izliyordu.
Tribünleri dolduranlar heyecanlı, ritimli bir Beşiktaş bekliyordu. Buna kulak veren kramponlar zaman zaman heveslerimize yanıt verdilerse de zaman zaman kibirli paslaşmaları yahut son vuruşlarıyla asabımızı bozdular.
Gedson Fernandes bitmeyen enerjisi ile “uşaklar sakin olun,” dedi. Abuabakar “doluyorum ben, sabredin,” dediyse de tribününün o büyük gürültüsü yerini mırıltılara bıraktı.
Müsabakanın ikinci yarısı başladığında Beşiktaş’ın iştahının açıldığını, rakibini ciddiye aldığını gördük.
Zeynep, Barbie oyununda bir ara ara verirken “ne bağırıyorlar?” dedi ama kolumu sıkarak golün geleceğini bildirdi.
Beşiktaş uzun zamandır bu kadar gol kaçırmamıştı.
Gedson’un enerjisi, Muleka’nın sataşması bir yerde yetmiyordu. Ama Beşiktaş Şenol Güneş’in de dokunuşlarıyla zaman zaman kendine gelse zaman zaman da kendinden geçse Beşiktaş gibi oynamadı.
Sonuçta ilk maçta alınan 3-2’lik galibiyetin rahatlığını bozmak isteyen iki krampon vardı,Gedson ve Aboubakar. Onur tüm bu çabaya kalbini koysada Necip canını versede o aritmetik sorun Beşiktaş’ın Dinomo Kiev karşısında farka gitmesine engeldi.
Beşiktaş turu aldı,sevenlerini memnun etti ama yeter mi ?
Bence yetmez bütün potansiyeliyle ligi de Avrupa’yı da kadrosuyla domine edecek bu kadro sevgili olmalı.