Mehmet Şandır
KEŞKE DEMEK YETMEZ!
“Keşke demeseydim o sözleri…”
Samimi bir pişmanlık ifadesi veya bir yanılgının itirafı…
Bu sözler, Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ’a ait; AKP Grup Başkanvekili olarak 2011 yılında TBMM’de Fethullah Gülen için yaptığı methiyeden bugün duyduğu pişmanlığı ifade etmek için söyledi. Bir devrin ve bir siyasetin “tarihi yanılgısı” için bir vicdan muhasebesi yapmakta ve 11 yıl sonra özür dilemekte ve pişmanlığını ifade etmektedir.
Bu itiraf, yalnız kendi adına değil başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm AKP kadrolarının Fethullah Gülen hakkında yaptığı övgülerin ve verilen desteklerin, “Ne istediğiniz de vermedik” sitemlerinin, “yeter dön artık, bitsin bu hasretlik” diye akıtılan gözyaşlarının sahipleri adına yapılmıştır.
12 Eylül 2011 tarihinde başta Yargıtay olmak üzere tüm yargı sistemini FETÖ’ye teslim eden Anayasa değişikliğine EVET demiş olmanın utancını Adalet Bakanı olarak günahını çıkarmaktadır. Anayasa değişikliğine hayır diyen muhalefet partilerini hainlikle suçlamış olmanın ve bugün Cumhur İttifakı’nda müttefik oldukları MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’yi “Hocaefendiyi tenkit etmek senin haddin mi” diye azarlamaya cüret etmenin mahcubiyetini ifade etmektedir.
Aslında, Sayın Bozdağ, “Bir devrin, bir siyasi kadronun ve bir siyasetin” yani AKP’nin, 20 yıllık iktidarın ve “yerli ve milli” siyasetin adına konuşmuştur. Bekir Bozdağ sıradan birisi değildir. AKP İktidarı’nın başından bu yana milletvekilidir. Genel başkan yardımcısı, genel başkanın Meclisteki vekili, üç ayrı dönemde adalet bakanı, başbakan yardımcısı, Adalet ve Anayasa Komisyonları Başkanı olarak görev yapmıştır. Yani Sayın Bakan bir görev adamıdır, tecrübeli siyasetçidir. Her sözü bilerek ve inanarak söylemiştir.
Sayın Bakan’ın keşke demeseydim diye hayıflandığı 2011 yılındaki konuşma şöyledir; “Fetullah Gülen, bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Bilge bir insandır. Bu ülkenin milli ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor. Her şeyi de açık. Devletin denetimi gözetimi açık; …çete diye hitap ederseniz ona karşı büyük bir haksızlık yaparsınız.”
AKP’nin yönettiği “Devletin denetimi ve gözetimi” altında bulunan FETÖ ve AKP’nin “Bilge insanı” 2016 yılı 15 Temmuz tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmaya hatta Sayın Cumhurbaşkanı’nı öldürmeye teşebbüs etmiş; Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alçakça bombalamıştır.
Sayın Bozdağ bu defa; “‘FETÖ terör örgütüdür’, ‘Fetullah Gülen terörist başıdır’, ‘Vatanımıza, milletimize, dinimize, devletimize ihanet etmiş hain oğlu haindir. ‘Bütün ekibiyle beraber Amerika’ya uşaklık yapıyor’ diye feryat etmektedir.
Bu taban tabana zıt iki açıklama aynı kişiye aittir.
Bu açıklamaların hangisi doğrudur?
En masum haliyle bu çelişki bir yanılgıdır.
Yanılgı, insana özel bir haldir, insani bir davranıştır. Bireysel anlamda, yanlışı doğru veya doğruyu yanlış sanma/zannetme olarak tanımlarsak masum ve makul görülebilinir. Ancak, uzmanlarına göre ülke yönetiminde yanılgının tarifi farklıdır; “elde var olan bilimsel ve üstün kanıtlara rağmen belli bir konudaki aksi görüşe duyulan güçlü inanç ve bağlılık” yanılgıdır ve yanılgının kaynağı bu “kesin inançlılıktır.” Yani, bilinenlere, ilme hukuka, teammüllere rağmen inatla tam tersi davranmanın sonucu uğranılan hüsrandır, pişmanlıktır yanılgı.
Var olan bilimsel kanıtlara rağmen aksi görüşe duyulan güçlü inanç ve bağlılık halinin yanılgının sebebi ve kaynağı olduğu gerçeği AKP İktidarı’nın yanılgılarının tam karşılığıdır.
AKP İktidarı, AB politikalarında yanıldı; AB’ye üye adayı olmaktan öte geçemedik, nerdeyse Annan Planı’na evet diyerek Kıbrıs Türklüğünü kaybediyorduk.
ABD ilişkilerinde yanıldı; 3 Mart tezkeresi Meclis’te ret edilmemiş olsaydı ülkemiz, Irak ve Suriye gibi ABD’nin işgaline uğrayacaktı.
BOP Eşbaşkanı olmak hayali peşinde takip edilen Suriye politikası yanılgıydı; ülkemiz sığınmacıların işgali altına düştü.
“Güzel şeyler olacak” diye başlattığı Çözüm Süreci yanılgıydı; iç savaşın kıyısından döndük, nerdeyse ülke etnik temelde bölünecekti.
“Naas var nas” diyerek uyguladığı ekonomi politikalarında yanıldı; ülkeyi borç ve faiz bataklığına sürükledi.
Her yanılgıdan sonra çok ağır bedeller ödedik.
Keşke olmasaydı ve öyle söylemeseydik veya “hakkınızı helal edin yanıldık” demek meseleyi çözmüyor. FETÖ’ye inanan/aldanan binlerce insan bugün Yargıda hesap veriyor.
Önemli olan veya bizi ilgilendiren konu şudur; Sayın Bozdağ’ı ve AKP’yi iktidarları süresince sürekli yanılgıya sürükleyen ve yanılgılarının kaynağı olan “güçlü inanç ve bağlılık” nedir?
BENCE
Bu sorunun cevabı çok sıkıntılıdır ve bugüne kadar verilememiştir.
Sayın Bakan’ın hayıflanması toplum vicdanını rahatlatmaya yetmeyecektir.