Kaya Türkmen
Karar bizim
Seçimlere az kaldı. Üç, bilemedin beş ay. Bu ülkenin vatandaşları olarak aklımızı başımıza devşireceğiz ve ona göre oyumuzu kullanacağız üç veya beş ay sonra.
Ya bu zifiri karanlığın devam etmesine izin vereceğiz ya da duruma el koyup ülkemizin hak ettiği aydınlık geleceği inşa etmeye başlayacağız.
Karar bizim.
Bugünkü rezil düzenin değişmesini istiyorsak Akape’ye de, reisine de “Artık yeter” demeli, bu iktidardan kurtulmalıyız.
Bunu başardığımızda neler olacak hayal edelim:
Ülkenin kanını emen soygun ve yağma düzeni sona erecek. Beşli çeteler, adrese teslim ihaleler, kupon arazilerden sağlanan imar rantlarının yandaşlara peşkeş çekilmesi, milyon dolarlarla ölçülen rüşvetler, komisyonlar, yüzdeler, ayakkabı kutularına, çikolata paketlerine istif edilen paralar ülke gündeminden düşecek. Yol, köprü, tünel, havaalanı projeleri, soygun düzeninin elverişli araçları olmaktan kurtarılacak. İhale yasası iki yüz, imar yasası iki bin kez değiştirilmeyecek. Hileli ihalelerle satılan devlet malları bir süre sonra çok daha yüksek fiyatlara devlet tarafından geri alınmayacak. Yolsuzluk haberlerine yayın yasağı getirilmeyecek. “Para devletten çıkmıyorsa yolsuzluk değildir” demeyecek devletin en yetkili kişisi. “Yolsuzluğa hırsızlık denilemez” herzelerini yumurtlamayacak iktidarın gözde fetvacısı.
Asgari ücretliler kiralarını ödeyemezken, çocuklar düzgün beslenemez ve bu nedenle boyları uzamazken, işçiler, memurlar, emekliler domates alırken bile kırk kez düşünürken, öğrenciler maddi imkânsızlık nedeniyle okulu bırakmak zorunda kalırken, insanımız derin yoksulluğa gömülmüşken, sınırsız saray harcamaları, örtülü ödenek savurganlığı, birileri yatağa aç girerken birilerinin lüks araçlarda pudra şekeri çekmeleri son bulacak. “İnsanımız kuru ekmeğe mahkûm oldu” sözüne “Kuru ekmek yiyorlarsa demek ki aç değiller” diyen canlılar evlerine dönecek.
Bu iktidar gidince hukuk devleti geri gelecek. Yargı bağımsızlığa kavuşacak. Savcı ve yargıçlar yürütmenin tepesinden talimat almayacaklar. Savcılar kendi özgür iradeleriyle soruşturma açabilecek, yargıçlar “Bana ne yaparlar?” korkusu duymadan hukuka ve vicdani kanaatlerine göre karar verecek, görülen bir davanın ortasında başka yere tayin edilmeyecekler. Anayasaya da Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına da saygı duyulacak. AYM’nin kapatılması gibi ayıplı öneriler dillendirilemeyecek. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına saygı gösterilecek. Bizi “ırgalayacak” o kararlar. “Al papazı ver papazı” düzeni, “Bu can bu tende oldukça” rejimi sona erecek.
İstanbul’u iki kez aldığı için duyulan kin nedeniyle Büyükşehir Belediye Başkanına entipüften soruşturmalar, tırışkadan davalar açılmayacak. Küçücük çocukların tecavüzcüleri “çocuğun rızası vardı” denilerek serbest kalmayacak. Kadına karşı şiddetle, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle etkin mücadele edilecek. Başkentin ortasında işlenen cinayetler iktidar müttefiki üzülmesin diye unutturulmayacak.
TBMM “Şahsımın” noteri olmaktan kurtarılacak. Milletvekillerinin sorularına cevap verilecek. Muhalefetin önergeleri sırf muhalefetten geliyor diye reddedilmeyecek. Devletin bütçesini Meclise bir memur değil, yürütmenin başı sunacak. Cumhurbaşkanına, TBMM Başkanı dururken bir devlet memuru vekalet etmeyecek. Cumhurbaşkanı Meclisin kabul ettiği kanunu bir gece yarısı imzasıyla yürürlükten kaldıramayacak.
Basına, ifade özgürlüğüne, muhalif düşünceye uygulanan baskılar, yasaklar kalkacak. Ne iktidarı eleştirmek dezenformasyon yasalarıyla engellenecek, ne de muhalefete çamur ve iftira atmak amacıyla devlet parasıyla sosyal medya trol orduları görevlendirilecek.
Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin olmazsa olmaz koşulu laikliğin düşmanı siyasal İslam’a “dur” denilecek. Tarikatların, cemaatlerin sahip oldukları sınırsız başıboşluk ortadan kalkacak. Cemaat yurtlarında, din taciri vakıflarda, denetimsiz Kur’an kurslarında meydana gelen rezilliklere göz yumulmayacak. Bebek yaşta çocukları, kızları oğlanları istismar eden sapıkların peşine düşülecek. Mağdur çocuklara mahkemede “Zevk aldın mı?” diye sorulmayacak. Cüppeli, takkeli, fesli, şalvarlı şarlatanların kılığımıza kıyafetimize, yediğimize içtiğimize, okuduğumuza dinlediğimize karışan, kadın düşmanı, özgürlük düşmanı, uygarlık düşmanı, Atatürk düşmanı fetvaları duyulmaz olacak. Şeyhülislamlığa dönüşen Diyanet İşlerine çeki düzen verilecek.
Cumhuriyetin tahrip edilen kurumları yeniden ayağa kaldırılacak. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Merkez Bankası, TÜİK, TRT, Anadolu Ajansı, Ziraat Bankası, Halkbank ve daha onlarcası iktidarın maşaları olmaktan kurtulacak, Sermaye Piyasası Kurulundan, Rekabet Kurumuna, RTÜK’ten Kamu İhale Kurumuna kadar bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurumlar asıl işlevlerine kavuşturulacaklar.
Bu iktidarı değiştirdiğimizde Soylu içişleri, Bozdağ adalet, Yanık aile bakanı olmayacak. Nebati ve “Benim alanım ekonomi” diyen kim varsa ellerini ekonomiden çekecekler. Fuat Oktay da, Devlet Bahçeli de, Ömer Çelik de, Yeliz de, Özalan da, Külünk de, Taşkesenlioğlu da hayatımızdan çıkacaklar.
Cumhuriyetimizin kurucularına “Ayyaş”, özgürlükleri için gösteri yapanlara “Sürtük”, farklı kökenli vatandaşlarımıza “Yahudi dölü”, “Affedersiniz Ermeni”, “Affedersiniz bunlar Alevi”, anası ağlayan çiftçiye “Ananı da al git”, şehide “Kelle”, ana muhalefet partisine “CHP demek tezek demektir” denmeyecek artık.
Bu iktidar gittiğinde insanlarımız nefes almaya başlayacak, kurtuluşu ülkeden kaçıp gitmekte aramayacak.
Güneş yeniden doğacak, bahar gelecek, umut çiçekleri açacak dört bir yanda. Her şey çok güzel olacak. Karar bizim...