Aytuna Tosunoglu
KALİTE
İnsani yetilerin yaratıcı biçimde gerçekleştirilmesi yaşam kalitesini belirler. Yalnız ve izole iseniz bunu başarmak zor olabilir diyeceğim ama aklıma bunun her zaman doğru olmayabileceğini getiren biri geliyor… Yaşam kalitesi dediğimiz şey toplumsaldır. Birbirimize örnek oluruz. Karl Marx mealen diyordu ki, kendini gerçekleştirmek sözgelimi bir kuartet serisini dinlemeyi ya da bir şeftalinin tadını çıkartmayı da kapsar. Mutluluk bir kendini tatmin etme meselesidir.
Eğer mutluluk bir zihinsel durumsa büyük oranda insanın maddi koşullarına bağlı değildir. Yıkıcı bir depremde yıkılan binadan ailenin bütün üyeleri sağlam çıktıysa mutluluk nedenidir. Okul tatilinde çocuklarınla birlikte kayak yaptığın beş gün de öyle… Örnek düzlemi birbiriyle ilgisizdir ve hatta biri diğerinin üstünde tahakküm kuracak düşünsel şiddeti barındırır ancak niteliksel bağlamda duygusu aynıdır. 2023 yılında bir kentte yıkılacağından emin olduğunuz binalarda insanları oturmaya hala mecbur bırakıyorsanız emin olun, ateş sadece düştüğü yeri yakar. Gerisi politikadır.
Kendini gerçekleştirmek kazandığın parayla kış tatili yapmakla, kayak yapmakla, çocuklarınla şakalaşmakla olabilir. Ya da bir bütün paranın içinden vergi vermek yerine araya sıkıştırılan bir vakıf aracılığıyla bir başka ve ideolojik vakıfa bağış yapmak da olabilir. Yaşam kalitesini ortaya koyan budur. İki durumda da bir kendini iyi hissetmek vardır. Biri hayatın hırgüründen zaman çaldığı içindir diğeri herkesi enayi yerine koyduğu içindir. Halkın cebinden çalıyordur, çünkü. İçinde politikanın olduğu hiçbir şey mutluluk vermez. Hayatın hırgüründen zaman çalmak verir, ama.
Hayat ne gizemlidir ne de görkemli… Basit ve anlaşılırdır. Hayatın anlamı bir sorunun çözümünde olamaz fikrimizce. Ancak belli bir şekilde yaşama meselesi olabilir. İnsanın yetenek ve kapasitesinin özgürce gelişmesi yaşam kalitesini de belirler. Yukarıda örneklediğimiz iki durumdan hareketle; birinde özgürce sarılmalar, sevgi tezahürleri vardır, diğerinde hayır işleme karşılığında maddi çıkarlar elde etme.
İnsanın kendine uygun bir hayatla harmanlayabileceği tüm veriler zaten vardır, buradadır. Tüm mesele seçmesinde, seçtiklerini birbiriyle karıştırmasındadır. Hakkıyla elde edilmemiş para peşinde olan için olanaklar dizisi sınırlıdır. Her imkân iktidar ve çevresine kümelenmiş çıkar gruplarının bir arada oluşundadır. İçinde bir akışkanın sürekli dolaştığı kapalı devre boru sistemi gibidir bu gruplar. Kapalı devrenin dışına itilmek kadar sistemin çökertilmesinden de ödleri kopar.
Sonuç olarak, halktan toplanan paranın devlete vergi olarak gitmesi gereken miktarı özel bir vakıfa hibe olarak gidebilir. Ve bu sadece bir defa mı olur? Vergi kaçırmak ile vergiden kaçınmak arasındaki farkın sanki varmış gibi gösterilmesi, bir dil oyunu bilmecesiyle kulaklarımıza bırakılması da yapan için bir kendini gerçekleştirmedir. Enayi yerine konmamız ise bir politikadır.
Halkın, hapishanede sulu boya resim yapan, öyküler yazan, kamuoyuna ve “altılı masaya” rasyonel sorular sorup cevabını veren “eski” başkanlardan haberi olsun. Onların kendilerine uygun bir hayatla harmanlayabileceği veriler kapalı devre değildir.
Hayat ne gizemlidir ne de görkemli…
Kalitesini belirlemek bize kalmış. Zamanın içinde ham olarak duran ve bizim onu yaratmamızı, şekillendirmemizi bekleyen şey işte. O, şey. Bu kadar basit.