İSTANBUL RESİMLERDE ANI OLARAK KALMASIN

Büyük yıkıma neden olan korkunç depremin üzerinden üç hafta geçti. 20 yılı aşkın süredir AKP iktidarının toplumda açtığı yaraların, deprem felaketiyle daha da derinleşmesine, içinden çıkılamaz hale gelmesine asla izin vermemeliyiz. Nitekim, malum kesim trollerinin kendilerinden görmedikleri AHBAP’ı ve diğer sivil toplum kuruluşlarını hedef alarak “kardeşlik havasını” bozma çabalarının toplumda itibar görmeyip, tepki toplaması olumlu bir gelişme.

Toplumun her kesimi depremin açtığı yaraları sarmak, acıları biraz olsun dindirmek için canla başla çalışmaya devam ediyor. Depremle birlikte ortaya çıkan “dayanışma ruhu”nun hız kesmemesi gerekiyor. Enkazlar tamamen kaldırıldıktan, yakınları kaybetmenin acısı kalplere gömüldükten sonra da “dayanışma ve kardeşlik ruhu”nu devam ettirmek, toplum sağlığı için de önemli. Bunun için topluma yol gösterici kesimler arasında yer alan sanatçılara da önemli görevler düşüyor.



İşte bu çerçevede Türk çağdaş resminin dünyaca ünlü ismi Devrim Erbil, mart ayının ilk günlerinde İstanbul-BKM’de yakın ressam arkadaşlarıyla birlikte, depremzedeler için bir sergi açacak. Sergide resimlerin çoğunluğu Devrim Erbil eserlerinden oluşacak ve eser satışından elde edilecek gelirin tamamı depremzedelere bağışlanacak. Bu sergiye önem veren Devrim Erbil, bu nedenle Ankara’da yapılacak Art Ankara Sanat Fuarı’na katılamayacak.

Erbil, ülke olarak yaraların sarılmasında sanatın iyileştirici rolünün önemli olduğu düşüncesinde. Sanatçı, yıkılan yerler yeniden inşa edilirken, kentlerin sanatla donatılmasının, çağdaş eserlerden oluşan müzeler kurulmasının toplumun acılarını unutmasına katkı sağlayacağını düşünüyor. Sanatın toplumu hem birleştirdiğini hem de mutlu ettiğini vurgulayan Erbil, depremden etkilenen özellikle Hatay ve Adıyaman’daki tarihi ve kültürel yapılar onarılırken sanatçılardan destek alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Erbil, bu çerçevede kendisine düşen bir görev olursa, seve seve katkı sağlamaya hazır olduğunu da belirtiyor.

Resimle ilgilenen herkesin bildiği gibi depremin tehdit ettiği İstanbul, Erbil’in en çok talep gören çalışmaları arasında yer alır. Erbil’in, genelde insan ruhuna coşku veren mavi, kırmızı ve turkuaz renklerle donattığı İstanbul çalışmalarında sadece kent topoğrafyasının izleri yansıtılmaz, aynı zamanda şehrin tarihsel kimliği da ön plana çıkarılır. Kuşlarla bezenmiş, Galata’sı, Süleymaniye’si, Ayasofya’sı, Sultanahmet’i, Haydarpaşa’sı, köprüleri ve bitip tükenmeyen daha çok birçok konu kaynaklarıyla İstanbul güzellikleri Erbil’in tuvallerine yansır. Erbil, Zeynep Bilgehan’la yaptığı söyleşisinde İstanbul’da özellikle sevdiği yerin eski yarımada olduğunu belirtirken, bu kente tarihi dokuların neyi temsil ettiğini de şöyle anlatır:

“Orada (eski yarımada) Orta Çağ’ın İstanbul’unu Ayasofya, Osmanlı’yı Sultanahmet Camisi ve Cumhuriyet dönemini de arkadaki köprü temsil eder. Sultanahmet bölgesi gençliğimden beri belleğimdedir. Oradaki yapılarla bambaşka duygulara kapılırsınız. İstanbul belli yerlerinde 100, 200 yıl önceyi, belli yerlerindeyse Batı’nın büyük kentlerini yaşar.”

Sanatçının böyle tarif ettiği İstanbul’un için insan açıkça, “İstanbul’un Erbil’in tuvallerinde bir anı olarak kalmaması için gerçekten bu megakenti tehdit eden depreme karşı hazırlıklarımıza çoktan başlamamız gerekirdi” demeden edemiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi