Bir gün bir ülkede adım adım seçimlere yaklaşılıyormuş. Pek tabii olarak da siyasiler mitingler düzenliyor, vaatlerini sıralıyor, fikirlerini paylaşıyorlarmış. Liderler bir yandan partilerine ve kendilerine oy isterken bir yandan da karşıt görüşün ne derece yanlış olduğunu izah ediyormuş.
Buraya kadar klasik bir seçim öncesi hayat.
Biraz da ülkede neler oluyor ona bakalım.
Bu ülkede enflasyon almış başını gitmiş.
Ülkenin çoğu kaynağı satılmış.
Merkez Bankası'nın belirlemiş olduğu faiz, enflasyonun çok altında kaldığı için bireyler ellerinde avuçlarında ne kaldıysa dolara hücum etmiş. Haliyle dolar yerel para birimi karşısında yükseldikçe yükselmiş, arşa değmiş.
Kiralardaki artış öyle zıvanadan çıkmış ki önemli bir barınma sorunu ortaya çıkmış.
Yoksulluk oranı yüzde 40’ı aşmış.
2022 Ağustos’unda yüzde 78,5 olan enflasyon 2023 Ağustos’unda yüzde 115 seviyesine gelmiş.
Bu bir yıllık süre içinde önce enflasyonun üzerinde faiz artışı yapmamak konusunda direnen Merkez Bankası, faizleri 75’ler seviyesinde önemli süre oyalayıp sonrasında kademeli artış ve nihayet yüzde 97'den yüzde 118'e yükseltme kararı alıyor.
Ön seçim sonuçlarıyla birlikte yarışı kazanan aday açıklanınca o ülkede olanlar oluyor. Yerel para devalüe ediliyor ve yüzde 22 daha değeri yükseltilip 287 seviyesinden 350 seviyesine çıkarılıyor. Niye mi? Çünkü ön seçimleri kazanan liderin ekonomi konusunda enteresan çözüm önerileri var. Mesela zat-ı muhterem diyor ki seçilirsem Merkez Bankası'nı kapatacağım.
Vaatlerin arasında yeni oluşturulan kadın bakanlığını kapatmak, okullarda verilen cinsel eğitimi “geleneksel aileyi” yok etmeye yönelik bir girişim olduğu savı ile kaldırmak, kürtajı yasaklamak, LGBT karşıtlığı, silah satın alımını kolaylaştırmak hatta iklim değişikliğinin inkârı var.
Ha bu arada ülkeyi söylemedim değil mi Arjantin’den bahsediyorum canım.
Siz başka bir ülke mi sanmıştınız yoksa?