Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

HESAPLAŞMA ZAMANI

Geçen hafta erken seçim ihtimalini gündeme getirmiştim.

İktidar partileri sözcüleri, seçimlerin zamanında yapılacağını tekraren ifade etmiş olsalar da bir hafta süresince çok sayıda gazeteci, televizyon yorumcusu, köşe yazarı, siyasetçi hatta iktidar yanlısı bilinen bazı köşe yazarları erken seçimin gerekliliğini yazdılar, konuştular.

Özellikle dış politikada ülkemiz aleyhine gelişen kuşatmaya karşı güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç olduğunu bunun için de seçimin bir an önce yenilenerek ülkeyi yönetenlerin toplumla bir güven tazelemesi yapmasını gerekli gördüğümü ifade etmiştim.

Siyaset dilinin sertleşmesi sokakta/toplumda ayrışma ve kamplaşmayı çatışma boyutuna taşımaya başladı. Hayat pahalılığı insanımızın psikolojisini bozdu; sabırlar taşmak üzere…Bu kış “karakışa” dönüşmeden seçime gitmek ülke ve iktidar siyaseti için bir “çıkış yolu” olabilir.

Ayrıca aday olduğunu açıklayan Sayın Erdoğan’ın üçüncü defa aday olabilmesi için seçimin öne alınması ve yenilenmesi konusunun bir Anayasal zorunluluk olduğunu hatırlatmıştım.

Ve nihayet, “Bir sonuç olarak, zamanında veya erken bir tarihte seçim sandığı halkın önüne konulacak ve toplum kendi geleceğini kendi kararı ile belirleyecektir, bundan korkmaya gerek yoktur. Aklın ve demokrasinin gereği de budur” diyerek kanaatimi belirtmiştim.

Aklın yolu tektir; ülkenin içinde bulunduğu durum ve muhtemel gelişmeler bir erken seçimi zorunlu hale getiriyor. Bu benim samimi düşüncem; bunu ifade etmek bir siyasetçi olarak ülkeme/topluma duyduğum sorumluluğun gereğidir; erken seçim Türkiye’yi rahatlatacak ve muhatapları nezdinde güçlendirecektir.

Zamanında veya erken, genel seçimlerin mutlaka yapılacağı varsayımı ile bu hafta da yeni bir konuyu huzurlarınıza getirmek istiyorum.

Seçim süreci başlamıştır.

20 yılını dolduran AKP iktidarı seçim öncesinde artık bir muhasebe yapmalı ve toplumla helalleşmelidir. Aslında seçimler, siyasetçiler ve siyasi partiler için bir İBRA aracıdır. Seçim süreçleri, iktidarların yaptıklarının ve yapamadıklarının hesabını topluma açık yüreklilikle anlatabilmek imkanıdır. Daha da önemlisi bazı konularda eksik bilgi vaya kasıtlı saptırmalarla oluşan istifamları, ithamları, suçlamaları açığa çıkarmak ve meselenin gerçeğini anlatabilmek fırsatı verecektir.

Çok doğrudan söylersek; ülkeyi yönetmek için yetki aldığı topluma hesap vermek siyasi iktidar için zaten bir zorunluluktur; bundan kaçmak olmaz. Bunun en uygun zamanı da seçimler öncesidir. Hesap sormak da bir vatandaş olarak bizim hakkımız ve geleceğe karşı sorumluluğumuzdur. Bu anlamda bir dost olarak AKP yöneticilerine tavsiyem, kesintisiz 20 yıllık iktidarlarının doğrularını yanlışlarını, yanılgılarını özellikle de yolsuzluk iddiası ile tartışılan konuları anlaşılır bir dille topluma anlatmalıdırlar; yaptıkları ile övünmeden ve geçmişle mukayese etmek kurnazlığı yapmadan…

Bu dönemde yapılan özelleştirmeler sürekli olarak tartışılmıştır.

Türktelekom’un özelleştirilmesi meselesi ile söze yol açalım, bir grizgah yapalım.

14 Kasım 2005 tarihinde %55 hissesi OGER Telekomünikasyon A.Ş.’ye 6 milyar 550 milyon dolara deviredilerek özelleştirilen Türktelekom, 23 Ekim 1840 tarihinde Osmanlı Posta Nezareti adıyla (PTT) kurulmuş, yaklaşık 90 milyar dolar değerinde bir mülkiyete sahip dev bir milli ve stratejik kuruluştur. Özelleştirme mülkiyeti değil işletme hakkının 21 yıl süreyle devredilmesidir. Amaç, eskiyen alt yapıyı ve teknolojiyi yabancı sermaye ile yenilemektir. Devir bedeli üç taksitle nakit ödenmiştir; Bakiye 4,3 milyar dolar 2007 yılında Türktelekom’un %55 hissesi teminat gösterilerek Türk bankalarından alınan kredi ile ödenmiştir. OGER, aldığı krediyi zamanında ödeyememiş; 2018’de BTK’nın ve Rekabet Kurumu’nun onayı ile kredi veren 26 bankanın kurduğu Levent Yapılanma Yatırm A.Ş’ye uhdesindeki telekom hisselerini devir etmiştir. Geçenlerde LYY, 4,75 milyar dolar + faize karşılık aldığı hisseleri 1,65 milyar dolar bedelle Türkiye Varlık Fonuna devir etti. Bilinmeyen bir çok konunun olduğu bu özelleştirmenin kısa hikayesi budur.

SORULAR;
1- O tarihte piyasa değeri 8.20 milyar dolar olan Türktelekom’un %55 hissesi hangi teminat karşılığında OGER’e devir edilmiştir. Özel bir siyasi insiyatif kullanılmış mıdır? Neden OGER?

2- OGER firması 13 yılda kaç dolarlık alt yapı yenilemesi yapmış ve ne kadar KAR etmiştir? Bu kardan herhangi bir vergi alınmış mıdır?

3-Türk bankalarının 3.1 milyar dollar batık kredisi nasıl telafi edilecektir?

4-Bu özelleştirmeden ülkenin çıkarı ne olmuştur?

BENCE
20 yıl içinde 200’den fazla özelleştirme işlemi yapılmıştır. Her birinin benzer hikayeleri vardır ve bu sorulara muhataptır. Hepsi için bir kar/zarar hesabı yapmanın zamanı gelmiştir.

Siyasi iktidar hesabı seçim sonrasına veya ahirete bırakmamalıdır.

Şimdi hesaplaşma zamanı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi