Uğur Ergan
Hangi bakan kazandı Ersoy mu, Sangiuliano mu?
Contemporary İstanbul’un (CI) yanı sıra Ankara’nın belli başlı galerilerinde geçen hafta açılan sergilerle, plastik sanatlar alanında da yeni sezon başladı. Gerçi kültür sanat yaşamına, Antalya Film Festivali’nin iptaliyle sıkıntılı bir başlangıç yaptık. Herkesin bildiğini burada tekrar anlatmama gerek yok. Ancak festivalin iptalinde, AKP hükümetinin Batı dünyasına “İşte bizim liberal yüzümüz” diye tanıttığı Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katkısı oldukça büyük. Zamanında FETÖ’yü devletin kılcal damarlarına kadar sokan AKP, bu konuda da zeytinyağı gibi su üstüne çıkıp sansürcü anlayışını uygulamayı sürdürdü.
Bakan Ersoy konuyla ilgili açıklamasında, “Tavrımız çok net. Bakanlık olarak kültür ve sanatın her daim destekçisiyiz. Ancak sanatın gücü kullanılarak terör örgütü propagandası yapılmasına, sanatın provokasyon unsuru olarak kullanılmasına da sonuna kadar karşıyız” dedi.
Ersoy’un “Bakanlık olarak kültür ve sanatın her daim destekçisiyiz” cümlesi dikkatimi çekti. Bir başka önemli gelişme üzerinden bakalım, gerçekten hep böyle mi?
Türk çağdaş resminin önemli isimlerinden Ahmet Güneştekin 27 Eylül’de “X hesabı”ndan şu duyuruyu yaptı:
“Güzel bir sanat haberini sizlere duyurmaktan gurur duyuyoruz! Venedik'in tarihi simgelerinden ve Rönesans yapılarından Palazzo Gradenigo’yu aldığımızı duyurmaktan mutluyuz. Bu 600 yıllık yapı artık ‘Güneştekin Art Refinery’ oluyor. Palazzo Gradenigo, Venedik aristokrasisinin en ünlü üyelerinden Gradenigo ailesi için inşa edilmiştir. Bu aile Venedik Cumhuriyeti’nin 24 kurucu ailesi arasındadır. Palazzo Gradenigo, büyük romanların da mekanı oldu: Henry James’in ‘Aspern’in Mektupları’ ile Gabriele D’Annunzio’nun James Joyce’tan övgü alan ‘Alev’ adlı eseri. Palazzo; yüksek camlı, aristokrat tarzda inşa edilmiş bir yapıdır. Şehrin en büyük ve en kalabalık bölgesi olan Castello’da yer alıyor. Venedik tersanesi, Santi Giovanni e Paolo Kilisesi, St. Zacaria Kilisesi, Castello Bahçeleri ve Venedik Bienali mekanları gibi mimari, sanatsal ve turistik alanlarla aynı bölgede. Müstakil bir Venedik yapısı olan Palazzo, altı katlı ve her kattaki büyük salonlarda 18. yüzyıl ressamlarına ait değerli fresk süslemeleriyle Venedik mimarisinin tipik özelliklerini taşıyor. Palazzo Gradenigo, Venedik Bienali’nin gerçekleştiği başlıca sergi alanlarından da biri. Asırlar boyu zamana tanıklık eden bu önemli tarihi ve zarif mekanın artık ‘Güneştekin Art Refinery’ olarak sanata değer katacağını düşünüyorum. Türkiye adına dünyaya sesimizi sanatla duyurmak için Güneştekin Vakfı'nın desteklediği genç sanatçılarımıza sergi ve tanıtım imkanı da sağlanacak Palazzo'da. Sanat dünyasına ufuk açması dileğiyle bu heyecanı sizlerle paylaşmaktan mutluyuz.”
Güneştekin’i Venedik’e götüren sürecin perde arkasını geçen hafta Ertuğrul Özkök “10 Haber”deki köşesinde ayrıntılı şekilde yazdı. Merak eden, açıp okuyabilir. Özkök’ün yazısından anlıyoruz ki, aslında Güneştekin’in öncelikli hedefi, doğup büyüdüğü Batman’da bölgesel bir müze kompleksi yaratmakmış. Hatta bunun için Türkiye’nin ve dünyanın en önemli mimarlarından Emre Arolat bir proje hazırlamış. Güneştekin bu proje için 4 yıldır çalmadık kapı bırakmamış ama ne yazık ki, devletten yeterli bir heyecan ve destek sağlayamamış. Durum böyle olunca araya Venedik projesi girmiş ve Batman projesi ikinci plana itilmiş.
İtalya gibi kültür ve sanatın beşiği olan bir ülke, Güneştekin’in projesine olumlu bakmasa, Venedik’in tarihi bir binasının alınabilmesi mümkün olabilir miydi? Asla olamazdı.
E o zaman soralım, şimdi kim kazandı?
“Bakanlık olarak kültür ve sanatın her daim destekçisiyiz” deyip, Güneştekin’in Batman projesi için bir şey yapmayan, yapamayan ya da yaptırılmayan Bakan Ersoy mu, yoksa sağcı İtalyan hükümetinin gazeteci kökenli Kültür Bakanı Gennaro Sangiuliano mu?
Batman ve yöresinin mi böyle bir projeye ihtiyacı olurdu, yoksa karnavalı, film festivali, sanat bienali ile yıllardan beri dünyanın en önemli kültür sanat merkezi olan Venedik’in mi?
Haftaya Ankara ağırlıklı sanatsal etkinliklerde buluşmak üzere…