Kaya Türkmen
Güzelim memleketimi ne hale getirdiniz
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları temel insan haklarından yararlanma konusunda dünya ülkelerinin en arka sıralarına düştü marifetinizle.
İnsan hakları ölçümlerinde yerlerde süründürüyorsunuz canım ülkemi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına uymuyorsunuz. Hak ihlallerinde Avrupa Konseyi’nin 38 ülkesi içinde ilk sıradayız. Kurucusu olduğumuz konseyden atılmamız an meselesi.
Yargıyı iktidarınızın tetikçisine çevirdiniz. Hakimleri, savcıları kapıkulu yaptınız. Şak diye emrediyorsunuz, tak diye yerine getiriyorlar.
Siyasi rakiplerinizi saf dışı bırakmak için her türlü kumpası, komployu, manevrayı yapıyorsunuz. Suçlar icat ediyorsunuz. İftira atıyorsunuz. Mahkemelerinizde süründürüyorsunuz.
Şiir okuduğunuz için mağdur etmişti devlet sizi. Bugün siz devlet oldunuz, suçsuz insanları hapislerde çürütüyorsunuz. Ne suçu olduğunu bile bilmeyen insanlar yıllardır tutuklu. Kamuoyu Demirtaş’ı biliyor, Kavala’yı tanıyor. Daha kim bilir niceleri var hücrelere tıktığınız.
Sivil toplumu ve sosyal medyayı tehdit olarak görüyorsunuz. Sansür yasaları kabul ediyorsunuz. Yayın yasakları getiriyorsunuz. İnterneti kesiyorsunuz. Gerçekleri dile getiren basının sesini kısıyorsunuz. Basın özgürlüğü sıralamasında Sınır Tanımayan Gazeteciler ülkemizi 180 ülke içinde 149. sıraya koyuyor.
Gösteri yapanları dövüyorsunuz. Gaz sıkıyorsunuz suratlarına. Kadınları saçlarından sürüklüyorsunuz. Doktorları, öğretmenleri, öğrencileri tutukluyorsunuz. Hakaret ediyorsunuz, küfrediyorsunuz. “Sürtük”” diyorsunuz, “çürük” diyorsunuz. Takkeleriyle, cüppeleriyle laik cumhuriyetin sokaklarını kirleten güruhlara ise alan açıyorsunuz. Gözü dönmüş lgbti karşıtları serbestçe höykürüyorlar nefret söylemlerini meydanlarda.
Dinini öğrensin diye tarikat yuvalarına, diyanet yurtlarına emanet edilmiş çocukları istismar eden sapıklara, ırz düşmanlarına sınırsız hoşgörü gösterirken, lgbti bireylerin aile yapımıza tehdit oluşturduğunu söylüyorsunuz.
Yobazlık, bağnazlık, irtica kanser gibi yayıldı. Cemaatleri, tarikatları baş tacı ettiniz. Taleplerini kendinize görev ediniyorsunuz. Anıtkabir’in yolunu bilmeyen çakma şeyhülislamınız bir gün New York’ta, ertesi gün Saraybosna’da, başka bir gün Paris’te. Fetvalar veriyor “Baldız helal” diye. “Karını sms’le boşayabilirsin” diyor sitesinde.
İşe alımlarda yandaşları kayırıyorsunuz. Yazılı sınavlarda en yüksek puanları da almış olsalar mülakatlarda eleniyor sizden olmayanlar.
Hiçbir yerde liyakati gözetmiyorsunuz. Bakan atarken bile. Soylu’nun içişlerine, Çavuşoğlu’nun dışişlerine baktığı bir ülke oldu burası… Ekonomi Nebati’ye, Adalet Bozdağ’a emanet! Yimpaş’çı da muavin…
Terlikçiyi, rüşvetçiyi büyükelçi, emir erlerinizi vali yaptınız. Cumhuriyetin bütün kurumlarını bozdunuz, soysuzlaştırdınız.
Pis siyaset, çirkin siyaset yapıyorsunuz. Muhalefete mensup belediye başkanlarını baltalamak için elinizden geleni ardınıza koymuyorsunuz. Çamur atıyorsunuz. İftira atıyorsunuz. Topladıkları yardım paralarına el koyuyorsunuz. Buldukları dış kredileri onaylamıyorsunuz. Projelerine taş koyuyorsunuz.
Yoksullaşıyoruz. Her geçen gün tabağımızdan bir lokma eksiliyor. Çocuklarımız yeterli beslenemiyor, boyları uzamıyor. İnsanımız çürük çarık topluyor pazar çöplüklerinden.
Okula giden çocuğuna 20 lira harçlık bile veremiyor çoğumuz. Beslenme çantaları boş yavrularımızın. En fazla bir havuç, belki bir salatalık…
İnsanlar elektrik, su, doğal gaz faturalarının altında eziliyorlar. Eti, balığı, tavuğu unuttular. Kuru fasulye bile lüks oldu.
“Enflasyon sebep, açlık sonuç” diye feryat ediyor insanımız. Ülkeyi bir ekonomist idare ediyor diye şükür mü etsinler?
Gençler yarınından umudunu kesti. Doktorlar kaçıyorlar sıra sıra. Mühendislerimiz, bilim insanlarımız, bütün parlak beyinlerimiz kapağı yurt dışına atma derdinde. Onları gönderiyor, çoban ithal ediyoruz.
Mültecilerle doldurdunuz Türkiye’yi. Üç milyon mu, beş milyon mu, dokuz milyon mu belli değil. Geldiler ve gitmeyecekler.
Konserleri, festivalleri yasaklıyorsunuz. “Yaşam tarzımıza karışıyorsunuz” dendiğinde “Bu kararlar yaşam tarzına müdahale değil aksine vatandaşlarımızın yaşam tarzını ve güvenliğini korumak için alındı” diyor bakanınız pişkin pişkin.
İş cinayetlerinde dünya şampiyonu yaptınız ülkemizi. İnşaatlarda, tersanelerde, madenlerde can veriyor işçiler. “Kaderdir”. “Kader planıdır”. “Fıtrattır”. “Bunlar hep olacaktır” diyorsunuz, “Bunlar bir daha olmayacak” sözünü bekleyen vatandaşa.
Uyuşturucu kaplamış ülkeyi baştan başa. Haftada 5 bin satıcı veya imalatçı yakaladığınızı söylüyorsunuz. Yalansa çok ayıp. Doğruysa çok vahim.
Kıyıları, ormanları, yeşil alanları talan ediyor, yandaşlarınıza peşkeş çekiyorsunuz. Üç kuruşluk altın için, kömür için ormanı, zeytinliği katlediyorsunuz. Geleceğimizi yok ediyorsunuz.
Hırsızlığı, rüşveti, komisyonu yaydınız pandemi gibi. Vatandaşın parasıyla doldurdunuz ayakkabı kutularınızı. Kupon arsalar gözlerinizi kamaştırıyor, başınızı döndürüyor.
Dünya Mutluluk Endeksi diye bir ölçüm var. Orada 146 ülke içinde 112’nci sıradayız. Dünyanın iklim ve tabiatı en güzel, doğal kaynakları en zengin, toprakları en verimli ülkesi olan Türkiye’nin vatandaşları mutluluk sıralamasında 112’nci. Utanmıyorsunuz.
Dünyada yakın tarihin yetiştirdiği en büyük devlet adamına düşmanlık ediyorsunuz. Devrimlerine gıcıksınız. Halifeliği kaldırmasına deli oldunuz. Harf devrimine hâlâ sövüyorsunuz. Kadınları eşit birey yapan hamleleri bir türlü sindiremediniz içinize.
Haktan, hukuktan, adaletten, milletten, gerçeklikten koptunuz. Ülkemi bu hallere düşürdünüz.
Sizi hiçbir zaman hayırla anmayacağım.