Aytuna Tosunoglu
EMCEY
Birbirine fena halde rakip iki soğuk içecek firmasından biri dünyada ses getiren reklam kampanyası için tuttu, şöhretinin doruğunda Michael Jackson’ı İnönü Stadyumu’na getirdi. Arkadaşım ve ben rakibin davetlisi olarak özel misafirler için ayrılmış locamıza oturduk. Konser daha başlamadı. Rakip sahadayız diye ağırdan alıyoruz, nezaket gereği bir-iki tanıdığa mesafeli selam veriyoruz. Çünkü biz öbür soğuk içecek firmasının çalışanıyız. Aramızda karar aldık; kendi firmamızı soğukkanlı, nazik ve biraz da “Bu da bir şey mi, satışlardan haber verin”, havasında izleyeceğiz! Çünkü bizim firma dünyanın her yerinde numero uno. Yerimiz, güzel. Kocaman sahne platformunu hafif yandan, açık, engelsiz görüyoruz. Stadyum, dolu.
30 yıl öncesinden bahsediyorum.
Derken, sahne ışık seline gömüldü, portakal kokulu dumanlar arasında yerin altından bir platform yükseldi ve karşımızda meşhur pozu, pırıltılı ceketi, çorabı, parmaksız eldiveniyle MJ! Stadyum çığlık çığlığa. Biz locadayız. Sessiz oturuyoruz. İzliyoruz. Müziğin devreye girmesiyle birlikte MJ meşhur dans figürlerinden birini yapıyor. Arkadaşım da ben de yerimizden otuz-kırk santim kadar sıçrayarak, büyülenmiş bir halde, tempoya uyarak dans etmeye, çığlık atmaya başlıyoruz; “I love you, Michael!!!” Efendi temsiliyet buraya kadarmış. Konser boyunca yerimize oturmadık. Saçlarımız terden yapıştı.
1993 yılının Eylül ayında, harika bir gecede MJ İstanbul halkını büyüleyip beş yıldızlı otelde onun için ayrılan süite döndüğünde yanında yaşı 7 ile 11 arasında değişen erkek çocukları var. Gece boyunca otelden ülkesiyle, ABD’yle görüşüyor. Çünkü iki hafta önce “Neverland” adını koyduğu ve misafir ettiği erkek çocuklarıyla birlikte yaşadığı çiftliğine polis baskını yapıldı. MJ kendisine sadık, ağzı sır tutan ekibiyle uzaktan zarar kontrolü yapıyor. Polis baskını sırasında MJ’in yatak odasında, kilitli tutulan bir yerde “bir şeyler” bulundu. Bulunanlar basına sızdırılmıyor. O zaman için olanlardan haberimiz yok, tabi ki. Rakip soğuk içecek firması da bilmiyor olmalı, çünkü konserler zinciri orta Avrupa’da, Asya’da devam etti.
Jackson ailesi çok para kazanmaya başladıktan sonra anne-baba dahil tüm ailenin birlikte oturacağı kadar büyüklükte bir malikaneyi satın almışlar. MJ ve Janet Jackson malikanenin ikinci katında kocaman iki süite yerleşmiş. MJ o zaman yirmilerindedir. Onun için ayrılmış daireye (süite) kendisinden başka kimse giremiyor. Yasaklamış, MJ. Annesinin anlatımına göre, yemeklerini bile tepsiyle kapı önüne bıraktırırmış. Evde insanın tüylerini diken diken eden bir nefret ve sevgisizlik ortamı var. Anne, açıkça MJ’den nefret ettiğini, iğrendiğini söylüyor özel sohbetlerinde. MJ’in odasına girebilen tek kişi -sadece üç, beş defa- kız kardeşi Janet oluyor. Odada gizli kasa görünümünde ve birkaç anahtarla açıldığını düşündüğü bir yeri olduğunu söyleyen Janet, zaten. Ona göre MJ, anne-baba ve tüm kardeşleriyle oturduğu bu malikaneden kurtulmak istediğini, yalnız yaşamak istediğini çok defa kendisine ifade etmiş.
Derken, Paul McCartney ile birlikte “Say Say Say” isimli şarkıya müzik klibi çekmek için mekân bakarlarken (prodüksiyonu McCartney’in o zamanki karısı yapıyor galiba) bir çiftlik evinde karar kılıyorlar (Müzik klibinin videosu YouTube’da mevcut). MJ geniş bir arazisi olan bu çiftliği o kadar beğeniyor ki araya McCartney’i de sokarak çiftliği satın alıyor. Küçük çocukları kendisiyle yatak odasında zaman geçirmeleri için ikna edecek her tür oyuncak, lunapark, hayvanat bahçesi, kaydırmalı havuz vs ile doldurup adına “Neverland” diyor. MJ ailesiyle kaldığı malikaneden ayrılacağını kimseye söylemeyip, çiftlik inşaatını gizli gizli yapmış. Bir gün ailesine küt diye, “Ben gidiyorum”, demiş ve Janet’in anlatımıyla gizli kasasını da gizlice alıp gitmiş.
Amerikan polisi 1980’lerin son çeyreğinden 2003 yılına kadar Michael Jackson’un peşindeymiş, savcılık delil toplamaktaymış. Bu süre içinde çocuklarına tacizde bulunduğu ailelere milyonlarca dolar rüşvet vermiş. Rüşvet kabul etmeyip polise başvuranlar sayesinde mahkemeye çıkmıştı, hatırlarsınız. Gizli kasadan çıkanlar arasında poloroid makinayla çekilmiş çıplak erkek çocuk fotoları, erkek çocuk pornosu kasetleri, erkek çocuk cinsel organı fotoları, kullanılmış erkek çocuk iç çamaşırı varmış. İfade tutanaklarında tarifleri geçiyor, çocukların kimlikleri gizleniyor. Geçmişte bazıları konu hakkında konuşma olgunluğuna gelince basın karşısına çıkıp röportaj vermişti. Çoğu, ailelerinin susmak için MJ’den aldığı paralardan habersiz olduklarını söyledi…
Yetenek ve karizma kişiye aklımızın alamayacağı kadar para kazandırabilir. Sonra o parayı hastalıklı bir takıntıyı yerine getirmek, devam ettirmek için kullanmayı seçince yıllara dayalı bir devamlılık sağlamak mümkün. Bize kalan, mağdur edilmiş çocukların (şimdi hepsi kırklı yaşlarında) geçememiş acılarıyla empati kurmaktan öteye gidemiyor.
1993 Eylül’ünde, İnönü Stadyumu’ndaki konser MJ’in sahnede el ele tutuştuğu küçük çocuklarla “We Are The World” isimli şarkıyı söylemesiyle bitti.
Kötülük bu dünyada her yerde…