“DÜNYANIN MAKAMIYLA GURURLANIP İNCİTME İNSANI, ZAMANIN SÜLEYMAN’I OLSAN BIRAKIRSIN SARAYI”

Şair, yazar aynı zamanda İstanbul Oyuncak Müzesi’nin kurucusu Sunay Akın kitaplarında edebi bir kazı çalışması yapıyor. Bu çalışmalar onu bazen çocuk edebiyatının önemli kalemi Gülten Dayıoğlu’nun sınıfına müfettiş olarak giren Reşat Nuri Güntekin’e, bazen tıp tarihine, kimi zaman Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarına, Bandırma Vapuru’na, kimi zaman da bir kentin tarihine yön veren Cemil Topuzlu gibi devlet adamlarına götürüyor. Sunay Akın edebiyat, kültür ve yakın tarihimizin arkeologluğunu yapıyor ve yaptığı kazılarla bizi yine şaşırtmaya devam ediyor. Buna Akın’ın anlatma heyecanı da eklenince satırları adeta onunla birlikte okumaya başlıyorsunuz.

Yazarın İstanbul’a kazandırdığı Oyuncak Müzesi biz yetişkinleri çocukluğumuza götürürken, çocuklara da hayal dünyasının kapılarını açan büyülü bir dünya. Sunay Akın’ın hayalleri sadece bu müzeyle de sınırlı değil. Son yayınlanan kitabı ‘Şiirli Yastık’ta da sözünü ettiği gibi bir cumhuriyet müzesi kurma hayali de var. Akın, okuyucularını Cumhuriyetin 98.yılında bağımsızlık mücadelesine emek veren, tarihin sayfalarına gömülü isimsiz kahramanlarla tanıştırıyor. Ayraç’a bu hafta Akın’ın Şiirli Yastık kitabını taşıyoruz.

“KURTULUŞ UMUDU ANADOLU’DADIR”

Tarih 1918 yılının 13 Kasım günüdür ve işgal güçlerinin savaş gemileri ağır ağır İstanbul Boğazı’na girmektedir. Doktor Rasim Ferit Adana treninden arkadaşı Mustafa Kemal’in inmesini beklemektedir. “Komuta ettiği Yıldırım Orduları Grubu’nun lağvedilmesi üzerine İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, kendisini peronda karşılayan bir müfreze askeri selamladıktan sonra karşısında Doktor Rasim Ferit’i görünce gülümser ve sevgiyle kucaklar. Haydarpaşa Garı’ndan çıktığında, İstanbul’u koruyan en eski duvarın taşlarından yapılan mendireğin arkasında, her biri özgürlük kumaşını paramparça eden birer makas gibi ilerleyen savaş gemileriyle karşılaşır. Bu, Mustafa Kemal’in hayatındaki en karanlık, canının en çok yandığı anlardan biridir.”Çünkü Mustafa Kemal üç yıl önce düşman askerleri Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul’u işgal etmesin diye askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” emrini vermiştir. “Tarihin en büyük başarısı, koca bir zafer, sarayın ve hükümetin beceriksizliğiyle gözlerinin önünde yenilgiye dönüşüyordu.”

Sunay Akın, Mustafa Kemal’in yaveri Cevat Abbas’a söylediği “Geldikleri gibi giderler” sözlerinin tarihte hak ettiği yeri aldığını ancak bu söz kadar değerli başka bir ifadesi daha olduğunu belirtir. “Hata ettim. İstanbul’a gelmemeliydim, ne yapıp edip Anadolu’ya dönmenin çaresine bakmalı.” Çünkü Mustafa Kemal kurtuluş umudunun Anadolu’da olduğunu bilmektedir. Gerisini kitaptan aktaralım: Kartal istimbotundan Karaköy’de inen Mustafa Kemal, Pera Palas Oteli’ne giderek, resepsiyonda kendisine bir oda verilmesini ister. Pera Palas o yıllarda İstanbul’un en pahalı otelidir. Cebindeki para da zaten otelde bir hafta kalmasına yetecektir. Odasının bedelini karşılayacak maddi gücü tükenince, Halep’te tanıştığı Selma ve Salih Fansa çiftinin Beyoğlu Hava Sokağı’ndaki evine gidecektir. O halde, yanıtını aramamız gereken soru şudur: Bunu neden ilk gün yapmadı da gidip en pahalı otel olan Pera Palas’a yerleşti? Üstelik, İstanbul’da çok daha düşük ücret ödeyerek kalacağı oteller varken!..”

ANAFARTALAR KAHRAMANI İŞGAL KUVVETLERİNİN YERLEŞTİĞİ PERA PALAS’TA

Sunay Akın sorunun yanıtının Pera Palas Oteli’nin lobisinde saklı olduğunu söyler. İşgal ülkelerinin generalleri de aynı gün otele yerleşmekte, binayı karargaha çevirmektedir. Mustafa Kemal bunu bildiği için Pera Palas’a gider ve oturma salonundaki mağrur işgal generallerinin görebileceği bir koltuğa oturur. “Hepsi de, karşılarına dikilen Türk subayını çok iyi tanımaktadır. Çanakkale’yi geçilmez kılan Anafartalar Kahramanını unutmaları olası değildir. Rüyalarına giren bu cesur yürek “Siz geldiyseniz, ben de burdayım” dercesine tam karşılarında durmakta, korkusuz ve kararlı bakışlarıyla psikolojik savaş uygulamaktadır.”

DOKTOR TEVFİK SAĞLAM İŞGAL KARŞISINDA ÖĞRENCİLERİNİ YÜREKLENDİRİR

İstanbul’un işgali sırasında Dr. Tevfik Sağlam ders verdiği sınıfın Boğaz’ın girişine bakan penceresine doğru yönelir. “Öğrenciler de, Erzurum’da görevliyken tifüsten korumak için aşılar yaptığı askerlerin çoğunun Sarıkamış’ta soğuktan donarak öldüğü, ardından Trabzon’da kolera salgınıyla mücadele eden hocalarını meraklı gözlerle takip etmektedir. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan bayrakları taşıyan altmışbir savaş gemisi deniz kıyısında ve yüksek tepelerde toplanan insanların korku dolu bakışları altında Boğaz’a doğru ilerlemektedir…” Sunay Akın kitabında Doktor Tevfik’in sözlerini hatırlatır: Efendiler, ordusu asla mağlup olmamış bir milletin çocuklarısınız. Çanakkale’de aylarca ateş ve ölüm saçan ve sizin büyüklerinizi korkutup yenemeyen, arzuladığı bugüne o yoldan kavuşamayan o donanmanın, bugünkü kuru gürültüsü sizi telaşlandıramaz ve herhalde bu yaygarayı koparanların içinde hakiki asker ve mert ruhlu olanları sevindiremez.

3636 işgal askerinin postal seslerinin duyulduğu İstanbul’da kaldırım dışında yürümek, yolda birbirinden ateş isteyip sigara yakmak için durmak, başından fesi çıkarmak, tavuğu ayaklarından tutup taşımak yasaktır. Aynı zamanda yasaklanan bir de kitap vardır. Hüseyin Rahmi’nin alafrangalıkla alay ettiği için Mürebbiye romanı toplatılır. İşgal kuvvetleri en güzel konakları ele geçirir. Konaklarının boşaltılmasını isteyen ailelerden birinin de evi Azra Erhat’ın henüz küçük bir çocukken yaşadığı evdir. Erhat anılarında evin içindeki telaşı ve yaşadıklarını detaylıca aktarır. Sunay Akın’ın kitabında da bu anıyla karşılaşıyorsunuz.

“SEFALETİ FİZYOLOCİYA”

İngiliz askerler, Haydarpaşa Tıp Fakültesi’ni de kışla olarak kullanmak isterler. “Dekan Akil Muhtar Bey’in olağanüstü çabasıyla derslerin devam ettirilmesine izin verilir. Sınıflarına işgal askerlerinin yerleştiği, bir sınıfın sinema, bir sınıfın da kilise yapıldığı okul binasında derslerin bir kısmı bodrum katındaki odun ve kömür konulan depolarda yapılır. Yatakhanelerini İngilizlere teslim eden öğrenciler yataklarını çatı katına taşımak zorunda kalır. O sırada, Türk subayları evlerinden sivil kıyafetlerle çıkmakta, üniformalarını görev yaptıkları yerlerde giymektedirler. İşgal güçlerinin bu kuralından tıp öğrencileri de payına düşeni alır ve üniforma giymeleri yasaklanır. Öğrenciler gece entarileri ve pijamalarla girerler derslere. Fizyoloji hocası Dr. Kemal Bey, karşısındaki pijamalı öğrencileri görünce “Bu ne kıyafet?” diye sorar.” Tıp öğrencisi İbrahim Hasan’ın yanıtını, Sunay Akın Prof. Dr. Metin Özata’nın Atatürk ve Tıbbiyeliler kitabından aktarır. “Efendim bu halimize ‘Sefaleti Fizyolociya’ derler. Bir memleket işgal edilir, düşman çizmesi altına girerse varlıkları ile beraber kılık ve kıyafetleri bu hale gelir.” Dr. Kemal Bey’in öğrencisine verdiği karşılık, duyduğu sözler kadar güzel ve unutulmazdır: “Hayatımda fizyolojiyi senin kadar anlamış kimse görmedim, tebrik ederim!”

ŞİİRLİ YASTIĞIN SIRRI

Gelelim kitaba adını veren şiirli yastığın hikayesine… Sivas Kongresi için kente gelen Mustafa Kemal Paşa’ya Sivas Sultanisi’nin ikinci katında bir oda ayrılır. “Yatağın üstünde, bir genç kızın çeyiz sandığından alınan, çiçek motifli ipek bir örtü vardır. Mustafa Kemal, iki yastığa işlenmiş iki dizeyi okuyunca, Mazhar Müfit Bey’i yanına çağırır. Mazhar Müfit Bey telaşlı biraz da mahcup, yastıklardaki beyitlerin kendisi için yazılmadığını, asla böyle bir kasıtlarının olmadığını anlatmaya çalışırken, Mustafa Kemal açıklamalarının gereksiz olduğunu ve şiirdeki uyarının herkes için doğru olduğunu söyler. Sivas Kongresi günlerinde, Mustafa Kemal’in başını koyduğu yastık kılıflarına yazılı şiir şöyledir:

Dünyanın makamıyla gururlanıp incitme insanı

Zamanın Süleyman’ı olsan bırakırsın sarayı

ÇOK SATANLAR

1. Okçu’nun Yolu, Paulo Coelho

2. Balıkçı ve Oğlu, Zülfü Livaneli

3. Zamir, Hakan Günday

4. Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa, Hikmet Anıl Öztekin

5. Var mısın? Güçlü Bir Yaşam İçin Öneriler, Doğan Cüceloğlu

HAFTANIN KİTAPLARI

ÜLKER ABLA

Seray Şahiner

Everest Yayınları

Seray Şahiner’in heyecanla beklenen kitabı ‘Ülker Abla’ yayınlandı. Everest Yayınları’ndan çıkan kitap tanıdık bir kadının hikayesi. Ülker Abla kocasından şiddet görmüş, gidecek yeri olmadığından bu eziyeti yıllarca sineye çekmiş bir kadın. Evini terk edip hastaneye sığınır, kimsesiz insanlara refakat ederek hastanede kalmaya çalışır.

SOVYETLER BİRLİĞİ’NDE

KOMÜNİST KADIN HAREKETİ

Burcu Özdemir

Yordam Kitap

Burcu Özdemir, Soyvetler Birliği’nde Komünist Kadın Hareketi: 1919-1930 isimli incelemesinde Jenotdel biriminin doğuşunu ve tasfiyesini orijinal Sovyet kaynaklarına dayanarak araştırıyor. Yordam Kitap’tan çıkan kitap Sovyetler Birliği’nin kuruluş dönemindeki kadın hareketinin temel dinamiklerini irdeliyor.

PERDE KAPANMASA GÖRECEKTİNİZ

Deniz Yüce Başarır

Kültür A.Ş

Deniz Yüce Başarır’ın kaleme aldığı ‘Perde Kapanmasa Görecektiniz’ kitabı Kamran Yüce’nin arşivinden Kent Oyuncularının kuruluş hikayesini (1959-1986) anlatıyor. Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter’in 1959 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan istifa edip İstanbul’a gelmesiyle başlayan hikaye 1961 yılında nihai ismini alır: Kent Oyuncuları. Kamran Yüce topluluğun hafızasını oluşturmuş, 1986 yılına kadar oyunculuğunun yanı sıra dergi ilan, basınla ilişkiler konusunda da sorumluluğu üstlenmiştir. Deniz Yüce Başarır büyük bir titizlikle babası Kamran Yüce’nin arşivine dalıyor ve okuyucuyu Kenter Tiyatrosu’nun tarihiyle buluşturuyor.

GÜNLER AYLAR YILLAR

Yan Lianke

Jaguar Kitap

Günler Aylar Yıllar, hayatın zorlukları karşısında hep diri kalabilen bir umudun romanı. Kuraklık, Balou Sıradağları’nda tüm yıkıcılığıyla baş göstermiştir. İnsanlar çareyi evlerini terk edip su ve yiyecek bulabilecekleri yerlere kaçmakta bulurlar. Geride sadece ihtiyar ile kör köpeği kalır. Çin’de yaşayan, Franz Kafka Ödülü sahibi Yan Lianke’nin kitabı Jaguar Kitap tarafından yayınlandı. Kitabı Çince aslından Erdem Kurtuldu çevirdi.

KİTAP KURTLARI NE OKUSUN?

ATATÜRK’LE BİRLİKTE DÜŞÜNELİM

Mavisel Yener

Tudem Yayınları

Mavisel Yener Tudem yayınlarından çıkan kitabında çocukları Atatürk’le birlikte düşünmeye davet ediyor. Dört başlıktan oluşan kitap, Atatürk’ün yaşamını yansıtan fotoğraflarla bir başvuru kaynağı niteliğinde.

ARKADAŞIMA VEDA

Zülfü Livaneli

Doğan ve Egmont Yayıncılık

‘Arkadaşıma Veda’ kitabında Salih Bozok’un dilinden Mustafa Kemal’in hayat hikayesini okuyoruz. Yüreği vatan sevgisiyle dolu iki arkadaşın hayallerini gerçekleştirme masalı.

ATATÜRK’ÜN KÜÇÜK KULÜBESİ

Süleyman Bulut

Fom Kitap

Süleyman Bulut ‘Atatürk’ün Küçük Kulübesi’ kitabında okuyucuyu Atatürk’ün doğa ve hayvan sevgisiyle tanıştırıyor. Atatürk, o zamanlar yeşillik bir alan olan Söğütözü’nde küçük bir kulübesi olsun istiyordu. Kır yürüyüşünden sonra dinleneceği, kahve içeceği bir kulübe… Yanındakiler “Yaparız Paşam” diyorlardı. Ancak bunun için on beş yirmi söğüt kesileceğini öğrenince Atatürk’ün kaşları çatılır.  Gerisi Süleyman Bulut’un kitabında.

ZAMAN BİSİKLETİ

Bilgin Adalı

Can Çocuk

Yağmur ile Damla zaman bisikleti icat eden iki kardeş. Bisikletlerine atlayıp eski çağlara kadar gidiyorlar, dünyada yaşayan ilk insanları, farklı çağları ziyaret ediyorlar. Bilgin Adalı kitabında minik okurları ilginç bir serüvene çıkarıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi