Gönç Selen
‘DEVLET ADAMI’ DİYE KİME DENİR? (1)
Yazıya tüm kadınlardan özür dileyerek başlamak istiyorum. Biliyorum, devlet adamı tabiri yine kadınları dışlayan, yok sayan eril dilin bir çıktısı. Diğer alanlarda bu sorun çözüldü aslında. Bilim adamı yerine bilim insanı, iş adamı yerine iş insanı terimleri kullanılıyor ve ben de tabii ki onları kullanmayı tercih ediyorum. Ama nedense devlet adamı yerine devlet insanı ya da devlet kadını tabirleri dilimizde henüz yerleşemedi. Yabancı dillerde de böyle. İngilizce’de devlet adamı anlamında kullanılan statesman ile birlikte kullanılmak üzere The Penguin Dictionary devlet kadını anlamında stateswoman tabirini öneriyor ama o da siyasi literatürde henüz pek yer bulamıyor maalesef. Türkçe’de bu tabiri karşılayacak cinsiyetsiz bir kelime de hâlâ yok. Bu nedenle yazıma tüm kadınlardan özellikle de ‘devlet kadınları’ndan özür dileyerek başlıyorum.
Bu konu, yaşadığım bir olay sonrası aklıma takıldı. O güne kadar siyaset ve devlet kavramlarıyla ilgili çok okuma yapmıştım. Bu okumalarda devlet adamı kavramı da tartışılıyordu ama Platon’un ‘Devlet Adamı’ diyaloğu hariç spesifik olarak bu kavram üzerine okumamıştım. Kafama takıldı ya… Başladım bu kavram üzerine araştırma yapmaya. Her neyse, gelelim beni bu konuda araştırmaya ve üzerinde düşünmeye iten olaya. Benzer bir olayı pek çoğumuz yaşamışızdır.
Bir tatil kasabasında, şehirler arası yolun başlangıcındaki marketten çıktım. Ama bir gariplik var. Ortalıkta bir telaş, polisler sarmış etrafı, şehirler arası yolu trafiğe kapatmışlar. Amir olduğu her halinden belli sivil polise “Hayırdır? Kötü kötü bir olay mı var?” diye sordum. “Yooo” dedi. “Bakan geçecek.” Sinir oldum tabii ama mecburen başladık beklemeye. 3 dakika, 5 dakika, 10 dakika oldu… Bırakmıyorlar evimize gidelim. Benim ve benim gibi beklemek zorunda olanların amirle ilk başlarda tatlı bir atışmayla başlayan diyaloğu onuncu dakikaya doğru sertleşti, neredeyse kavga edeceğiz. Amir hepimize çok sinirlendi ve “devlet büyüğü geçecek, iki dakika bekleyiverin” diye hepimizi azarladı. Tabii ki tepkiler daha da büyüdü. Neyse, onbeşinci dakikada falan pek saygıdeğer bakanımız motosikletli, otomobilli, çakarlı, sirenli 7-8 eskort eşiliğinde ve siyah camlı lüks otomobilinin içinde önümüzden geçip gitti. Siren seslerinin arasında bizim protesto kornalarımızı muhtemelen hiç duymadı. Duyduysa da kendisini selamladığımızı falan zannetmiştir. Bizi yaklaşık 2-3 dakika daha bekletip saldılar. Çok şükür tutuklanmadan vardık evimize.
İşte bu olaydan sonra bayağı düşündüm. En çok da polis amirinin ‘devlet büyüğü' tabirine takıldı kafam. O bakan bir devlet adamı mıydı ki devlet büyüğü olsun? Polis amiri öyle diyordu, öyle inandırılmıştı.
Gerçekten… ‘Devlet adamı’ diye kime denir?
Mesela devletin işleyişini, geleneklerini bilen; uzun vadeli politikalar, stratejiler üreten ve bunların uygulanması için çalışan kişi midir ‘devlet adamı’; yoksa siyasetçi kimliğiyle devletin bir kurumunu yönetmek devlet adamı olarak nitelendirilmek için yeterli midir? Hayatını devlet işlerine adamış, devletin ve halkın menfaatleri için sadece bugünü değil, yarını da düşünen kişi midir; yoksa bugün var, yarın yok olan ve gündelik politikalar üreten siyasetçi midir? Bir kişi, bizim oylarımızla milletvekili hatta devlet başkanı olarak seçilebilir. Peki bizim seçmiş olmamız onları ‘devlet adamı’ yapar mı?
Cevap veriyorum, yapmaz. Çünkü milletvekilliği, devlet başkanlığı birer unvandır. Ama devlet adamlığı bir sıfattır. Yani onu kişilere biz oylarımızla veremeyiz, onlar kendileri kazanır bu sıfatı. Sadece yaptıklarıyla, icraatlarıya değil; tutarlı duruşlarıyla, devlet aklını işleten bakış açılarıyla kazanırlar bu sıfatı.
Yani bugün ne söylediğini umursamayıp yarın tam tersini söyleyenden, kendisinin ve çevresinin işine geldiği gibi politikalar üretenden, “ben bu işin uzmanıyım” deyip o konuda tüm dünyadaki uzmanların aksi yönde hareket edenden, nabza göre şerbet verenden, gerçekleri çarpıtandan, popülist söylemlerle demagoji yapandan devlet adamı falan olmaz. Olsa olsa en fazla siyasetçi olur.
Platon ünlü Gorgias diyaloğunda bu ayırımı doktor-aşçı benzetmesiyle çok net ortaya koyuyor. Bu diyalog metninde Sokrates ve Kallikles konuşurlarken Platon ünlü filozof-kral anlayışına da gönderme yaparak Sokrates’i şöyle konuşturuyor. “…Çocuklardan kurulu bir mahkemede aşçının suçladığı hekim gibi yargılanırım. Bu durumda biri çıkıp da, ‘Çocuklar, bu adam size çok kötülük etti: Neşterleyip dağlayarak, aç bırakarak, nefesinizi tıkayarak, ne yaptığını bilmez duruma getirerek hepinizi, hele en ufaklarınızı öldürmek istiyor; size acı ilaçlar veriyor, sizi aç, susuz bırakıyor. Oysa benim sunduğum yemekler, tatlılar buna benzer mi?’ diye suçlasa, adam ne diyebilir? Böyle bir bela ile karşılaşan hekimin ne diyeceğini sanırsın? Doğruyu anlatmak için, ‘Bütün bu fena şeyleri çocuklarım, ben sizin iyiliğiniz için yaptım’ dese, yargıçlar kurulunda bir gürültüdür kopmaz mı? Nasıl da bağırırlar kim bilir!..” (Platon, Gorgias diyaloğu 521c - 522a)
Platon’un burada Sokrates’in ağzından anlattığı kıssa bize çok açık bir hisse veriyor. Ağzınıza bir parmak bal çalan aşçıya yani popülist, demagog siyasetçiye değil, hekime yani acı da olsa gerçekleri söyleyen devlet adamına inanın. Çünkü devlet adamı halka yalan söylemez, mitleştirilmiş hikâyeler anlatmaz. Rasyonel konuşur, devlet aklını kullanır ve yaşatır. Dünyaya ve ülkeye gerçekçi bakar, hakikatleri görür ve sadece bunlardan yola çıkarak hareket eder. Devlet aklı kandırılamayacağı için devlet adamını da kandıramazsınız. Size “kandırıldık” diyen bir siyasetçi varsa, biliniz ki o bir devlet adamı değildir, olamaz da. Devlet adamı kendisinin ve çevresinin çıkarları değil, devletin ve halkın çıkarları doğrultusunda hareket eder. Uzun vadeli stratejiler, devlet politikaları üretir ve bunları uygular. Uluslararası arenada bir ağırlığı olur ve kendisini yaptıklarından sorumlu hisseder.
Devlet adamı kavramı üzerine yazan hemen hemen herkes James Freeman Clarke’ın meşhur sözüyle başlar yazısına. Ben de o meşhur sözle bitireyim: “Bir siyasetçi gelecek seçimi düşünür. Devlet adamı ise gelecek nesli.”
Şimdi söyleyin… Türkiye’de en son ne zaman bir devlet adamı gördünüz?
Not: Yazının başlığındaki 1’den de anlayacağınız gibi haftaya da aynı konuda yazmaya devam edeceğim. Bu kez ülkemizden devlet adamı olan ve öyle olduğu zannedilen kişilerden hareketle somut örneklerim de olacak.