Mehmet Şandır
DEMOKRASİ +1 REJİMİDİR
“Kader seçimi” için 40 gün kaldı.
YSK’nın resmi programı ve buna bağlı olarak partilerin aday belirleme çalışmaları kendi seyrinde devam ediyor ancak toplum henüz seçim havasına girebilmiş değil, sokak şimdilik seçim konuşmuyor, anlamlı bir sessizlik hakim. Düşünmek, tartışmak ve karar vermek için zaman çok diyebilir miyiz?
14 Mayıs seçimlerinde toplum olarak hatta her birimiz, günümüzden öte geleceğimiz için çok önemli bir karar vereceğiz. Vereceğimiz karar, milletimizin, devletimizin kısaca ülkemizin yeni yüzyılda kaderini ve uluslararası düzlemde konumunu belirleyecek.
1954 seçimnlerinden bu yana yapılan seçimlerin büyük kısmını hatırlarım, birçoğunda bizatihi yönetici ve aday olarak bulundum, içinden izledim, sonuçlarını yaşadım. 1954 öncesi siyasi tarihi de detaylı okudum. Cumhuriyet tarihinin her anlamda en önemli seçimlerini yapacağız.
Bu seçimlerin önemi, sonuçları açısından olacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın “tarihi yol ayırımında olmak” tespiti doğru bir saptamadır. Yolun biri başkanlık sistemine ulaşacak diğeri de yeniden parlementer sisteme geri dönüşü sağlayacaktır. Bu sebeple seçim, partilerin veya şahısların seçiminden önce devlet ve toplum hayatını şekillendirecek olan sistem konusunda yapılacaktır. Atacağımız OY’la devletimiz nasıl yönetilsin, sosyal hayatımızın standardı nasıl olsun ve ülke olarak yönümüzü ne tarafa döneceğimizin kararını vereceğiz.
Zor ve ağır bir karar; Sorumluluk doğrudan topluma ve her bir bireye düşmektedir.
Önümüzdeki 40 gün içinde yoğun bir propaganda altında kalacağız; her şeyi bildiğini iddia eden eskiler, kendilerinin iyi diğerlerinin kötü olduğunu iddia eden siyasetçiler, kamuoyu araştırmacıları, televizyon tartışmacıları, gazetelerin köşe yazarları velhasıl çok renkli ve çok sesli bir propaganda fırtınasına tutulacağız; hazırlıklı olmalıyız. Sandığa karışık duygular içinde ulaşmak pahalıya mal olabilir. Umut, öfke ve korku duyguları, aidiyet, alışkanlık, ideoloji, inanç ve etnik şartlanmışlıklar ve daha birçok faktör kararımız üzerinde etkili olacaktır. Her seçimde yaşadığımızın çok ilerisinde bir kararsızlık stresi yaşayacağız. Aklımız ile gönlümüz arasında gelgitler yaşayacağız. Sorumluluğun ağır yükü altında ezileceğiz. İşimiz zor; sırat köprüsünden geçeceğiz. Tarihi bir karar vereceğiz. Yanlışın bedeli çok ağır olacaktır.
Yakın tarhiimizde bu tür yanlışlıkların örnekleri bulunmaktadır.
2007 yılında, bir akıllının(!) dipsiz kuyuya attığı “367 taşı” sonrasında yapılan Anayasa değişikliği ile Cumurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi kararının bugün ulaştığı sonuçları öngöremedik. Ülkeyi yönetenlerin “Nas var naas” efelenmesinin toplumun her kesimini ezen enflasyon felaketine dönüşeceğini bu sözü söyleyenler de öngöremedi. Etin kilosu 300, kuru soğan 30 lira…
14 Mayıs seçimlerinin de hayatımızda oluşturacağı muhtemel sonuçları öngörmek ferasetini göstermeliyiz. Bu sebeple tekraren soruyorum; düşünmek, tartışmak ve bir karara ulaşmak için 40 gün uzun bir süre midir?
“24 saat siyasette çok uzun bir süredir” sözünü rahmetli Süleyman Demirel, yaşanması muhtemel değişmeler ve gelişmeler için söylemişti. Gerçekten siyasette her an herşey olabilir; değişkenlik çok fazladır. Ancak bu seçimlerde değişmeyen mukadder akibet açık ve nettir; ya başkanlık sistemi artık geri dönülmez bir şekilde yerleşecek, kabullenilmiş olacak ve Anayasal bir hukuk kazanacaktır. Veya ikinci ihtimal yeniden Meclis ağırlıklı yani Türkiye Cumuriyeti Devleti’nin kurucu hukukuna ve kuruluş felsefesine dayalı yönetim sistemine geri dönüş yapacağız.
Bugün uygulanan 50+1 OY usulu ile belirlenen Partili Cumurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, toplumu ve siyasi hayatı ikili bir yapıya dönüştürmektedir. Ayrışma ve kamplaşma derinleşmiştir. Milli birliğimiz tehdit altındadır. Üniversitelerin ve ciddi bağımsız kuruluşlarının yaptığı araştırmalar bu gerçeği tüm detayı ile ortaya çıkarmıştır.
Bu coğrafya ve bu toplum, başkanlık sisteminin uygulandığı Batı ülkelerinin demokratik olgunluğundan daha çok Ortadoğu ve Asya coğrafyası toplumlarının tüm olumsuzluklarını taşımaktadır. Kültür ve medeniyet değerlerimiz de bunu beslemektedir. 100 yıl öncesi alışkınlıklarımıza hızla geri dönmek tehlikesi kapıda beklemektedir. Bu yöndeki değişim ve dönüşüm hızla yaygınlaşmakta ve derinleşmekte hatta hukuki bir zemin kazanarak kurumsallaşmakta ve kalıcılaşmaktadır.
Zamanı geriye sarmak mümkün mü?
BENCE
Uygulanan 50+1 OY seçim usulu ile belirlenen Partili Cumurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, milli iradeyi bölücülerin, tarikatlerin, çıkar gruplarının, hukuk dışı yapılanmaların desteğine mahkum/mecbur hale getirmiştir. Cumhur İttifakı’nın HÜDAPAR’ın Millet ittifakı’nın PKK’nın siyasi partisinin desteğine ihtiyaç duyması bu sistemin eseridir.
İstikrar için güçlü iktidar oluşturmak hayali en parçalı, en çirkin koalisyona sebep olmuştur.
Demokrasi +1 rejimidir; 50+1 OY sistemi demokrasiye tuzaktır.
Türk Siyasetini bu sistemden kurtarmak artık bir milli güvenlik sorunudur.
İlgilisine arz olunur!