Aytuna Tosunoglu
Değişimin bir teorisi olur
Aslında bu bir hipotez. Çürütmek isteyen lütfen buyursun.
Adından da anlaşılacağı üzere, değişim teorisi değişimin nasıl gerçekleştiğini düşündüğümüzde ortaya çıkan varsayımdan ibarettir. Bir diyagramı vardır; görseldir yani. Nedensel varsayımlara sahip bir anlatı çerçevesinde oluşur. Örneğin, eğer X’si yaparsak ve Y oluşursa bunun nedeni Z’ye inandığımız içindir, gibi. Amaç zaten bu önermeye ulaşmaktır.
Değişim dediğimiz şey, konunun muhatapları merkeze alınarak tasarlandığında sistemin çalıştığı karmaşık ortamı anlamlandırmaya ve aslına bakarsanız anlamlandırmaya çalışılan düzlemin ya da kıvrımların ya da virajların arasında gezinmeye yardımcı olur. Bir noktada başkasının ayakkabısını giyerek de dolaşmak gibi.. Değişim teorisi onu yaratan bireylerin normları, değerleri, deneyimleri ve inançları tarafından şekillendirilen bir gerçeklik algısıdır. İşte bu nedenle, farklı bakış açılarının ele alındığından emin olmak için farklı paydaşları (yani aynı konuyla ilgili farklı grupları, bireyleri) konuya dahil etmek önemlidir.
Hep beraber bir değişimin teorisini tasarlamak halihazırdaki duruma nasıl gelindiğine dair ortak bir anlayışa ulaştırır, bizi. Bu sırada tüm paydaşlar arasında farklı normlar ve değerler konusunda bir farkında olma, birbirini anlama haritası ortaya çıkar. Grubu bir araya getiren faaliyetlerin arasındaki boşlukları açığa çıkartır, aksamaların merkezine götürür, değişim teorisi.
Yola, ulaşılmak istenen hedefi belirleyerek çıkmak bir gerekliliktir. Dolayısıyla bir tasarım ilk önce varmak istediği nihai noktayı ya da katkıda bulunmayı istediği uzun vadeli etkiyi belirlemelidir. Örneğin, “Biz 100 yıllık bir partiyiz” cümlesi şaraptaki gibi değeri mi yoksa antikalığı, eprimişliği mi ortaya koyuyor? Geçmişin kazanımları çağdaş dünyayla buluşmuş mu, örneğin?
Teorinin tıkır tıkır ilerleyebilmesi için bir sonuç belirlenmek durumunda. Yani, 100 yıllık olmakla övünen partinin eylemlerinde, ilişkilerinde, faaliyetlerinde, politikalarında meydana gelmiş değişiklikler nedir? Hedeflenen sonuca (yukarıdaki paragrafta kısaca değindiğim) ulaşmak için durup durup tekrarlanması gereken soruyu sormaktan, cevabı aramaktan bahsetmekteyim: “Kim neyi farklı yapmalı?”
Buraya bir diyagram çizseydim, şu ana kadar sayfanın solunda bir iki veri olurdu. Buradan sonrası ise mantıksal neden-sonuç ilişkisiyle devam ediyor. Koca bir partinin (köklü olmakla övünen bir partinin) birden fazla konusu ve sorunu olduğunda her konuyla özel olarak ilgilenecek küçük ekipler oluşturmak mümkün. Her biri için ayrı değişim yolları bulmak da mümkün. Ortaya çıkan değişim yolları daha sonra büyük resimdeki değişim teorisine şıp diye bağlanır da heyecanlandırıverir insanı. Heyecanlandırır çünkü aralarındaki aksaklıkları, işlemeyen noktaları herkesin hemfikir olacağı şekilde (rasyonellikte) gösterir de ondan.
Buradan sonrası tamamen strateji oluşturmakla ilgilidir. Tüm paydaşlar bir veya birden fazla değişim yolu belirledikten sonra eylemler zincirini harekete geçirmek için politik, ekonomik ve psikolojik sistemlerin birlikte çalıştığı planları geliştirebilirler. Bu planlamalar ve stratejiler varılmak istenen sonuçların gerçekleşmesi için programın ne olduğu ve ne yapılması gerektiğinin genel bir açıklamasını sunar. Değişim teorisinin bu aşaması bize beklenen sonuçların ve bunların nedensel ilişkilerinin belirlenmesine ve stratejilerin öngörülen etkiyi nasıl yaratacağının anlaşılmasına yardımcı olur. Teorinin herhangi bir aşamasında anlaşılmayan bir nokta çıkarsa tekrar başa dönmek ve teoriyi baştan işletmek elzemdir. Pes etmek yok.
Son olarak, sonuçlar ve bunların bağlantıları belirlendikten sonra altta yatan nedensel varsayımlar açık hale gelir. Bu varsayımları belgelemek değişim teorisindeki olası zayıf noktaların belirlenmesine ve aynı zamanda partiyi oluşturan paydaşların birbirlerinin gerçeklik vizyonlarının farkına varmalarına yol açar. Varsayımları ifade ederken her şeyi kapalı bir döngü içinde tutarak muhakeme etmek konforlu bir alandır ve mutlaka kaçınmak lazımdır. Örneğin, A bizi B’ye götürür, çünkü B, A’nın sonucudur. Buyurun size kapalı bir döngü…
Niye anlattım, bunları?
Bir tarafta yedi yasama dönemi milletvekilliği yapan, ayrıca parti içinde on küsur yıldır karar alıcı noktalarda bulunan, koltuklarına yapışmış, rahata alışmış dinolar var. Öbür tarafta ilçe örgütü başkanı seçilmek için vizyonunu net, dürüst ve yaşının getirdiği enerjiyle anlatan, oyunsuz, dolambaçsız ve her şeyden önemlisi potansiyeli olan 26 yaşındakiler.. İki paydaş da değişimden yana. Aralarındaki doğrusal ilişkinin yönü ve gücü hakkında fikri olan var mı?
Benim var.
Koltuklarına uzun süredir yapışık olanlar oturdukları yeri bir koklasınlar bakalım ne kokuyor? Teori bunu (da) bulmaya yardımcı olur, laf aramızda..