Aytuna Tosunoglu
ÇÖKME
Sergilenen sembolizmi gördünüz mü?
Düz bir satıh üzerine sayısız delik açarak bozmak.
Delici alet.
Düz, pürüzsüz zemin.
Uzaktan çekilmiş fotoğraflarda, birazdan sergilenecek iğfal için hazırlıklar görülüyor. Hiç de masum olmayacak bir eylemin gerçekleşmesi öncesi gerekli ritüel ve ayin dizimi tamamlanıyor ve “tanrılar” yere inip delecekler ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Benim değil, onların aklı-fikri belden aşağıda. Bazısı bunu kelimelere de dökmüştü, hatırlayınız; “milletin … koyacağız”. İki gün önce göstere göstere ve arsızca yaptıkları budur ve böyle anlamamızı da kendileri istemiştir.
Deldikleri havalimanına çökecekleri önceden belli olduydu. Konunun uzmanları arazinin çok değerli olduğunu, büyük olduğunu söyleyegeldiler. Şimdilerde, henüz ortalıkta dolaşmasa bile bir takım üç boyutlu planlarda, videolarda havaalanı pistinin bulunduğu yeri de kapsayacak şekilde AVM’ler, okçuluk sporu alanları, otel, motel, piknik sahası gibi alanlar yapılacağı konuşuluyor. Resmi dairelere beyan edilmiş, onayları alınmış tek bir belge olmadığı için bilgilerimiz dedikodu seviyesinden yukarıya çıkamıyor. Kamu yararı gözetilerek yapılmış havalimanının kapital yanlısı, çıkarcı ellerde ne hale geleceğini merak edeniniz varsa diye yazıyorum bugün… Şu anda “devlet” sizi sevmiyor. Dolayısıyla “Central Park” hayali kuranlarınız varsa boşa yorulmayın, sizi o parka almayacaklar. Alsalar bile ok atmanıza izin vermeyecekler, partiye üye olmadığınız için…
Merak etmeyin, sonunda her şeyiniz elden gidiyor ve sefil oluyorsunuz. Çünkü ucu şahsi mülklerinize de dokunuyor. Siz, zaten sizin olanın parmaklarınızın arasından uçup gitmesine engel olamadığınız gibi ortalık yatışınca kurtarabilecekleriniz için çabalarken ölüveriyorsunuz. Sizden sonra gelen akrabalarınız yıllarca devletten hak iddiasında bulunup ispata çalışıyor. “Buralar hep büyükbabamınmış, devlet el koymuş” cümlesi içi boş bir cümle değildir.
Faşist yönetimler özel vergi sistemlerini de çok severler. 1942 yılında, Selanik’de, nüfusun yüzde yirmisini oluşturan bir etnik gruba, “Gelin, varlıklarınızı beyan edin, vergide indirim var ve size özel” diye yalan söyleyerek halkın emlak, banka mevduatı, ticari mal, altın, mücevher, sanat eseri ve dahi binek hayvanı, kümes hayvanı olmak üzere çetelesini tuttular. Yunan devletinin Nazi Almanya’sıyla iş birliğinden bahsediyorum. Selanik şehir nüfusunun yüzde yirmisi önce gemilerle, sonra trenlerle toplama kamplarına sevk edilirken geride bıraktıkları güncelleştirilmiş varlık beyanları sayesinde büyük bir yağma başladı ve Yunan ekonomisine sözde fayda sağlandı. Sanat eserlerinin ve paranın bir kısmına Naziler el koydu. Ayrıca el konan altın rezervlerinin Yunan ekonomisine önemli ölçüde yardım etmiş olduğu öne sürülüyor. Bugün, arşiv çalışması yapan akademisyenler 80 yıl önce yaklaşık 4250 adet vergi beyanı üzerinden nasıl bir istismar yaşandığını ortaya koyan makaleler yazıyorlar.
Naziler, 1933 yılında Almanya’da yaşayan Yahudilerin geçim kaynaklarını açıkça yok etmek olarak ifade ettikleri bir hedefle iktidara gelmişti. Günümüzde yapılan araştırmalar ortaya koyuyor ki, Yahudilerin, Almanya’nın servetinin yüzde yirmisine sahip olduğu bilgisi koskocaman bir yanlışmış. Naziler tüm politikalarını “Yahudiler zengin, biz fakir. Bu böyle olmaz” üzerine kurmuştu. Biliyorsunuz, sonrasını. Mallarına, mülklerine çöktüler… Nazi destekçisi elitler arasında kapış-kapan gitti her şey. Mevduat hesapları ve banka kasalarına devlet el koydu. Holokost’u sadece ekonomik nedenle motive edilmiş olarak görmemek lazım, elbette.
Tüm bunlar size çok uzak gelebilir. Böylesi bir akıl dışılık bu topraklarda olmaz diye düşünebilirsiniz. Tarih sisli, puslu ve çok uzak diyebilirsiniz. Çökme eylemi hiç de eskimemiştir, uzak değil hemen burnumuzun dibindedir.