Ümit Sezgin
Buyrun Beyler Konferans'a...
Hiçbir mutluluk sonsuza kadar sürmez… Söz konusu Fenerbahçe ise “Hiçbir mutluluk iki maç sürmez”. Fenerbahçe’nin Avrupa Ligi’nde devam etmek için kazanması gereken bir maçtı. Galatasaray galibiyetinin motivasyonuyla mümkün olacağını düşünenler yanıldı elbet.
Aslına bakarsanız Fenerbahçe Yunanistan deplasmanına böyle bir sıralamayla gitmemeliydi. Grup kuraları çekildiğinde, aralarında benim de olduğum pek çok iyimser Fenerbahçeli Olympiakos maçına lider gidilebileceği umudundaydı. Olmadı. Marsilya’ya sahayı dar eden Galatasaray’ı üç gün önce evinde yenen Fenerbahçe, Atina’ya grup ikinciliği mücadelesi için gitti.
Hocanın yeni olması mı dersiniz, kadronun oturmaması mı, kaçan penaltıları hatırlayıp meşhur Fenerbahçe şansızlığı mı ya da hepsi birden etkili mi dersiniz, bilmem ama Fenerbahçe lider olabileceği grubun üçüncüsü olarak gitti Karaiskakis Stadına… Belki biraz da üçlü defans ısrarıydı bu sonuca yol açan.
Ancak Pereira artık üçlü defanstan vazgeçmiş görünüyor, bu maça da Osayi, Tisserand, Kim Min-Jae, Novak defansıyla çıktı. Üçlü defanstan geriye ne kaldı derseniz iki yeni sağ bek diyelim. Galatasaray karşısında Ferdi, Olympiakos karşısında Osayi Samuel oynadı. Neden Nazım Sangare kenarda dururken, kanat forvetlerinden sağ bek yaratıyoruz, Pereira biliyordur herhalde.
Mesut Özil galiba asla iki maç üst üste sevindirmeyecek. Çünkü ne zaman iyi oynasa, etkili olsa, gol atsa ertesi maç olmuyor. Nazar değiyor galiba çocuğa… Gerçi ağzından dua niyaz eksik olmuyor ama pek işe yaramıyor anlaşılan.
Bir de Valencia’nın sakatlığı bitse iyi olacak. O’nun yeri asla dolmuyor. Ve tabii bu maçta insanın gözü ve gönlü ilk 11’de Pelkas’ı aradı. Keşke form tutup Pereira’nın gözüne girse bir an önce. Çünkü Valencia’nın yokluğunda geri pas düşkünü Rossi’nin yerine Pelkas çok daha faydalı olurdu. Hatta genç Muhammed bile Rossi’den çok daha etkili olabilirdi.
Fenerbahçe galibiyet için istekli başladı ve ilk 45 dakikada topla daha çok oynayan takım oldu.
Sosa ve Zajc ile orta sahanın merkezini tutan Fenerbahçe Mert Hakan ve İrfan Can ile ilerideki ikiliye destek vermeye çalıştı. Ancak Berisha ve Rossi umutsuz vakaydılar. Berisha defans arkasına atılan topları ezerken Rossi’den destek gelmedi. Rossi kendisinden beklenen hızlı çıkışlarda da rakip defans karşısında ezildi kaldı. Fenerbahçe ilerde çoğalmakta zorluk çekti. İki bek Novak ve Osayi’nin ileri çıkmayıp defansif ağırlıklı oynamaları Olympiakos’un kanatlarını durdurdu ama Fenerbahçe’nin ilerde çoğalmasını da engelledi.
İlk yarının etkisiz isimleri Rossi ve Zajc olurken etkili isimleri Sosa ve İrfan Can’dı. Özellikle sık sık kanat değiştiren ve serbest gezen İrfan Can, Fenerbahçe’nin üretebildiği pozisyonların hepsinde vardı. 18. Dakikada ceza sahası çizgisinden çektiği şutun direkten dönmesi malum Fenerbahçe şansızlığıydı. Bu top direkten dönmeyip gol olsa Fenerbahçe maçı alabilirdi.
İkinci yarıya Olympiakos daha önde basarak başlayınca Fenerbahçe çıkmakta zorlandı. Bunun üzerine Pereira, İrfan Can ve Zajc’ı çıkarıp Pelkas ve Meyer’i oyuna alarak takımı ileri itip topa hakim olmaya çalıştı. Ardından Rossi’nin yerine Ferdiyi, Novak’ın yerine de Szalai’yi alıp üçlü defansa döndü.
Valbuena’nın oyuna girişi Olympiakos’un kanat akınlarına canlılık getirirken, Pereira’nın yaptığı değişikliklerden istediği verimi aldığını söylemek zor. Fenerbahçe ikinci yarıda pozisyon bile üretemedi. Bu maç şunu da gösterdi ki Berisha Fenerbahçe’de tek santrafor olarak oynayamaz, yetmez.
Doksanıncı dakikada yenilen gol ise beraberlik tesellisine bile imkan bırakmadı.
Sonuçta Fenerbahçe Avrupa Konferans ligine düştü. Eminim sorsanız Pereira da oyuncular da Konferans Ligine gitmek yerine direkt eve dönmeyi tercih eder.
Tribünün muhalefet şerhi; ŞANSIMIZA MI KÜSSEK? / İbrahim CAN
Maç başlarken puan durumunu görünce Fenerbahçe'nin sadece ama sadece kazandığı penaltıları gole çevirse şu an çok rahat bir şekilde bu maça çıkacağı aklıma geldi. Zira hem Almanya’daki Frankfurt hem de Kadıköy’deki Antwerp maçında kaçırılan penaltılar Fenerbahçe'ye 4 puana mal olmuştu. Aslında akıl alır gibi değil bu durum. Fenerbahçe 4’lü defans oynasaydı, topa daha çok sahip olsaydı, şu oyuncu yerine bu oynasaydı falan demiyorum, sadece iki tane kazandığı penaltıyı gole çevirseydi grup lideriydi.
Maça bu ruh haliyle başladım. Ne yalan söyleyim pek umudum da yoktu. Allah aşkına bu Mesut Efendi hep böyle bir maç oynayıp 3 maç sakat mı kalacak? Kendisi hiçbir zaman favori futbolcum olmadı ama bu müzmin sakat halleri tahammül edilir gibi değil. Bir de ah şu Valencia sakat olmasaydı ne olurdu? Rossi bas bas bağırdı maç boyu ben burayı dolduramıyorum diye. Valencia olsaydı sol kanat ve hatta maçın gidişatı çok başka olurdu. Rossi’ye bu kadar sabredilmese, Ferdi ya da Muhammed daha erken alınsaydı oyuna, şu an bambaşka şeyler konuşuyor olabilirdik. Sana ne oldu Pelkas, sorun ne? 37 yaşındaki Valbuena’yla aynı dakikalarda girdiniz oyuna, bir bak sen ne yaptın, O neler yaptı. Pelkas’ın maç kondisyonunun yükseltilmesi lazım. Vitor Pereira ne yapıyorsa yapsın ve bizim yıldızımızı bize geri kazandırsın.
Sonuç olarak Fenerbahçe bence hak etmediği bir şekilde Avrupa Ligi’nden elendi dün akşam. Bunu da dünkü maç özelinde değil geride kalan bütün maçları göz önünde bulundurarak söylüyorum. Yahu bıraktım penaltıları dün gece İrfan Can’ın şutu direkten dönmese bu maçı biz alırdık, sonraki maça taşırdık umudumuzu. Geçmiş olsun bizlere ne diyelim.