Ümit Sezgin
“Salakça” Bir Yenilgi
Ben demiyorum, Mourinho diyor. “Salakça bir cevap ama daha çok gol atan takım kazandı”. Bu bir itiraf, Galatasaray’ın hem de daha iyi oynamadan üç gol atarak yendiğini kabul ediyor. Peki “rakip bu golleri atarken sen ne yaptın Hoca?” derler adama.
Mourinho bugünden itibaren tartışılmaya başlanır. Çok şey hazmedilir ama Kadıköy’de bu kadar etkisiz futbol, böylesine bir yenilgi kabullenilemez. Evet Torreira’nın ilk golüne şans diyebilirsiniz, o ana kadar Fenerbahçe’nin iyi olduğunu, gol kaçırdığını falan söyleyebilirsiniz ama hikaye. Torreira o topa o kadar kolay vururken, kendisini boş bırakanlar kimdi? Fenerbahçe, oyunun tek bir saniyesine hakim olamadıysa bunun hesabını Hoca’ya sorarlar.
Derbi üstüne öncesinde çok şey söylenir ama hepsi hikayedir... Her Fenerbahçe Galatasaray maçı kendi başına bir öyküdür, geçmişten ve gelecekten bağımsız… Hatta o yıldan, o aydan, o günden… Kimin favori olduğu, form tuttuğu, ligde kaçıncı olduğu falan, hepsi yalan. Aslolan o gün o 90 dakikada kimin ne yaptığıdır. Her zaman, her koşulda her iki takım da sahaya kazanmak için çıkar. Taraftar bunu ister, gerisi hikaye. Bu maçı da Galatasaray her dakikasına hakim olarak kazandı, gerisi hikaye.
Mourinho, sahaya genel beklentiye uygun bir 11’le çıktı. Benim gibi orta sahayı güçlendirmek için, Syzmanski’nin yerine Amrabat’ı isteyenlerin beklentisi boş çıktı. Galatasaray’ın Osimhen’in arkasındaki Sara, Mertens, Torreira üçgenine karşı İsmail, Fred ve Ambarat üçlüsünün daha etkili olabileceğini düşünenler hiç de az değildi. Bir önceki maçın son bölümünde bu üçlüyü deneyen Mourinho, tercihini Syzmanski’den yana kullandı.
Maça her iki takım da temkinli başladı. İlk dakikalardan itibaren Fenerbahçe Maksimen’le sol kanadı kullanmaya çalıştı. Ancak tek kanatlı kuş gibiydi, sağda Tadiç ve Mert resmen yoktu. Aslında bu maçta Fenerbahçe kanatsız kuş gibiydi, en zayıf noktası sağ ve sol beklerdi. Ne Osayi’nin yokluğunu Mert doldurabiliyor ne Osterwolde Ferdi’nin yerini tutuyor. Ofansif katkıları hiç yok.
Syzmanski’nin kaçırdığı gol sonrasında gelen Torreira’nın golünün ardından Galatasaray orta sahayı kontrol edip oyunun da hakimi oldu. Fenerbahçe defans ve orta sahası, Galatasaray hücumcularının defans arkasına atılan toplarla etkili olmasını engelleyemedi. Aslında Galatasaray’ın ikinci golünden sonra Fenerbahçe oyuncuları adeta pes etti.
İkinci yarıya Mourinho, ilk yarıda her zamanki performansını sergileyemeyen İsmail Yüksek’i çıkarıp Amrabat’ı alarak başladı. Galatasaraylı Jacobs’ın adım attırmadığı Tadiç’in yerine İrfan Can Kahveci bekleyenler hayal kırıklığı yaşadı. Ancak üçüncü golü yedikten sonra bu değişiklik geldi.
Fark açıldıktan sonra yapılan değişiklikler işe yaramadı Fenerbahçe ikinci yarıda da kısa bir süre bile oyuna hakim olamadı. Mourinho, Djiku’yu çıkarıp çift forvete döndükten sonra da Fenerbahçe sadece kontrataklarla şans aradı.
Sonuçta Fenerbahçe, bir yenilginin ötesinde darbe aldı, Galatasaray bir galibiyetin ötesinde avantaj yakaladı. Fenerbahçe’nin kendi evinde yenemediği Galatasaray’ı birilerinin yenip aradaki 5 puanın kapanmasını beklemek hayal. Olmaz mı? Tabii olur olur. Ölüyü dirilttiniz.