Eda Yılmayan
“Biyografisine Sığmayan Kadın’’ Halide Edib
Gazeteci İpek Çalışlar Atatürk, Latife Hanım ve Halide Edib üzerine yazdığı biyografi kitaplarıyla okuyucuya detaylı ve kapsamlı bir arşiv sunuyor ve anlattığı tarihi karakterlere farklı açılardan bakmamızı sağlıyor. Bugün Ayraç’ta yazarın Halide Edib kitabını ele alacağız.
Çalışlar’ın kitabına adını verdiği gibi Halide Edib, biyografisine sığmayan bir kadın. Yazar önsöz yazmayı sona bıraktığını ancak buna rağmen ‘Son’ diye bir şey olmadığını belirtiyor. Çünkü Çalışlar onunla ilgili her gün yeni bir şey keşfettiğini söylüyor. Halide Edib’in makalelerini okumaya doyamadığını ifade eden yazar, Edib’in sadece makalelerinden oluşan bir kitabın da yazılabileceğini belirtiyor.
HALİD, HALİDE OLDU
Halide Edib’in babası sarayda padişah başkâtibi olarak çalışan Mehmed Edib Bey’di. Annesi Bedrifem siyah gözlü, ipek kirpikli bir kadındı ancak Halide’nin annesiyle olan anıları çok azdır. Annesi ikinci çocuğunu doğururken ölür.
Edib Bey ilk çocuğunun erkek olacağına inanıyordu, adını da hazırlamıştı. Bebeğin adı Halid olacaktı. Kızı olacağını öğrenince şaşırır, Halid ismine ‘e’ harfini ekler. Halid, Halide olur ancak ona uzun süre Halid diye seslenir. Ta ki Halide büyüyene dek. Halide’nin annesi Bedrifem on beş yaşındayken, Kürt Aşiret Beyi Bedirhan Paşa’nın en yakışıklı oğlu Ali Şamil ile evlendirilmişti. Ancak ailesi bu aşiret reisinin oğluyla kızlarının üç yıl evli kalmasına izin verir. Bedrifem’in bu evlilikten Makbule adında bir de kızı vardır. Mehmet Edib Bey’le olan evliliğinden Halide doğar ancak ikinci çocuğunu doğururken annesi ölür.
Annesinin ilk evliliğinden olan kızı Mahmure, kız kardeşi Halide Edib’in hayatında önemli bir karakterdir. Çocuklarını koruyan, Halide’yle babaları ayrı olmasına rağmen ona ablalık yapan bir kadındır.
Halide Edib’in babası Mehmet Edib Bey 1500’lü yıllarda İspanya’da engizisyondan kaçıp Bursa’ya yerleşen Sefarad Yahudilerindendir. Sözlü anlatımlara göre Mehmet Edib Bey Müslümanlık’ı seçmiş bir Yahudidir. Babasının Yahudi olması daha sonraki yıllar Halide Edib’i karalamak isteyenler tarafından kullanılmıştır.
AMERİKAN KIZ KOLEJİ’NE GİDİYOR
Mehmet Edib Bey, Halide’nin İngiliz terbiyesine göre büyümesini ister. Beslenme şeklini, kıyafetlerini, oyuncaklarını buna göre düzenler. Mehmet Edib, Abdülhamid’in hışmını üzerine çekmek pahasına Halide’yi Amerikan Koleji’ne verir. Hatta bunun için evlerini de okulun yakınına İcadiye’ye taşır. Halide okulunu çok sever, ancak bir öğrencinin onu jurnallemesi üzerine okuluna gidemez.
YAZAR OLMA İSTEĞİ
Halide hikâyeler tasarlar, hikâyelerini bir aktris gibi kendisi oynardı. Bir zamanlar İtalyan sahnesinde oynamış yaşlı bir primadonna olan Madam Liverdali’den şan dersleri alır. Çok küçük yaşlarda Devlet Efendi isimli bir hocadan piyano dersi alır. Kızının İngiliz terbiyesine göre büyümesini amaçlayan Edib Bey, ona bir İngiliz mürebbiye tutar. İngiliz mürebbiyeyle Halide, Shakespeare, George Eliot okur. Yazar olmayı da o günlerde aklına koyar. Hayran olduğu yazar Emile Zola’dır. Çok sevdiğini söylediği diğer yazarlar; Daudet ve Maupassant’tır. İngiliz hocasıyla tercümeler de yapmaktadır.
Kızının evde eğitim görmesinden huzursuz olan Edib Bey, Halide’yi yeniden koleje göndermeye karar verir. Halide’nin en başarılı olduğu dersler; felsefe, astronomi ve edebiyattır. Okuldaki derslerin yanı sıra resitaller düzenlenir, konserler, konferanslar, tiyatro etkinlikleri yapılırdı. Danimarkalı bir hemşire açık hava sporları ve jimnastik yaptırırdı. Halide anılarında, bir bedeni olduğunu ve hareket etmenin keyfini bu dersler sayesinde keşfettiğini aktarıyor.
SALİH ZEKİ İLE EVLİLİĞİ
Matematik dersinde zorlanan Halide bu durumu babasına aktarınca kendisi için bir hoca tutulur. Salih Zeki ile tanışması böyle başlar. Çalışlar, zekâya büyük saygı duyan Salih Zeki’nin, Halide’nin zekâsına ve öğrenme gücüne hayran kaldığını ve ona âşık olduğunu aktarıyor. Halide, evliliğinin başında Salih Zeki’ye hayrandır ve evde efendisine ait olduğunu söyler. Evlilik, Halide’yi toplumdan kopartmış olsa da öğrenme isteğini yok etmemiştir.
Halide’nin Salih Zeki ile olan evliliğinden iki oğlu olur ancak mutsuzdur. Salih Zeki’nin Halide’yi ezen, aşağılayan bir tavrı vardır. “Ona “Zavallı kızcağız” diye hitap ederdi.”
Halide Edib 1908 yılında Kadın isimli dergide yazmaya başlar. Çalışlar, Halide Edib’in bir kadın olarak değişimden yana gazetelerde yazı yazmasının şimşekleri üzerine çektiğini belirtiyor.
LONDRA’DA SHAKESPEARE VE PARLAMENTOYU GÖRMEK İSTER
31 Mart Vakâsı’nda Halide kara listededir, iki oğlunu alıp Mısır’a gider. Daha sonra dostu Isabel Fry’ın davetiyle Londra’ya gider. Çocukların sorumluluğunu Salih Zeki alır. Halide Londra’ya gider gitmez görmek istediği iki şey vardır: Sahnede Shakespeare ve parlamento. Halide Londra’da bulunduğu dönemde önemli isimlerle tanışır. Bertrand Russell bunlardan biridir.
SALİH ZEKİ’YE SON SESLENİŞ
Halide Edib ‘Seviye Talip’ romanıyla Salih Zeki’ye son kez seslenir.
Kadın hareketinin öncülerinden Nezihe Muhiddin bu kitabın kendisine kitap yazmak için ilham verdiğini söylemektedir. Halide Edib’in Salih Zeki’den boşandığı yıllarda kadının küçük istisnalar dışında boşanma hakkı yoktu. İpek Çalışlar kimi tarihçilerin Halide Edib ile Salih Zeki arasında çok eşliliğe karşı yapılmış bir akit olduğunu ve Halide’nin buna dayanarak Salih Zeki’yi boşadığını yazdıklarını ifade ediyor. Ancak Çalışlar, Halide’nin anılarında buna rastlamadığını belirtiyor.
YUSUF AKÇURA İLE GÖNÜL İLİŞKİSİ
Türkçü aydınlar Türk Yurdu dergisi ve Türk Ocağı çevresinde toplanırlar. Halide Edib’in, Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi ile dostluğu bu çevreye girmesiyle başlar. İpek Çalışlar, Yusuf Akçura-Halide Edib yakınlaşmasının bir gönül hikâyesine dönüştüğünü Akçura’nın öğrencisi Adile Ayda’dan öğrenildiğini aktarıyor. Halide Edib’in babasının Yahudi olması Akçura’nın Edib’den ayrılmasına neden olur.
DOKTOR ADNAN’LA EVLİLİĞİ
Doktor Adnan, Halide’ye âşıktır. Boynunda Halide’nin fotoğrafı olan bir madalyon taşıdığı söylenmektedir. Halide evliliğe razı olur hatta Doktor Adnan ya Halide vazgeçerse diye nikâhı gıyabında kıydırır.
SULTANAHMET MİTİNGİNİN UNUTULMAZ HATİBİ
Sultanahmet Mitingi’nin unutulmaz hatibi, Wilson Prensipleri’nin 12 maddesinin asıldığı kürsüden toplanan kalabalığı seslenmektedir. Mitingin ardından Halide Edib artık işgal güçlerinin hedefi haline gelmiş her yerde aranmaktadır.
ABD Başkanı Wilson’un savaş sonunda yayınladığı on dört prensip barış için yeni umutlar yaratmıştır. Wilson Prensipleri’nin 12. maddesi Osmanlı İmparatorluğu için kaleme alınmıştı. “Bu maddeyi Türkiye’nin geleceği açısından önemseyenlerden biri de Mustafa Kemal Paşa idi.” Halide Edib’in de Wilson’un 12 prensibinden anladığı, “Türklerin çoğunlukta olduğu yerlerde, istiklâllerine dokunulmayacağı idi. Onun ve pek çok aydının bu prensipleri sahiplenmesinin nedeni, Ermeni ve Yunanlara toprak verilmemesini garanti altına almaktı.”
PROFESÖR HALİDE EDİB
Halide Edib insan haklarına ve çoğulcu demokrasiye inanan, liberal bir aydındır. 15 yıl yurtdışında sürgün hayatı yaşamış, memleket hasreti çekmiştir.
Soyadlarıyla ilgili ilginç bir ayrıntı da bu adı kendilerine İsmet İnönü’nün vermesi. İsmet İnönü yurda döndüklerinde kendilerine yakın davranmış, Doktor Adnan’ı siyasette, Halide’yi İngiliz Filolojisi’nin başında görmek istemiştir. Halide Edib Columbia Üniversitesi, Williamstown Politika Enstitüsü gibi yerlerde dersler vermiş artık dünyanın da tanıdığı bir isimdir. Ancak Halide, İnönü’nün kendilerine yakın davranmasına rağmen davası uğruna aldığı kararlardan vazgeçmez. Doktor Adnan ona göre çok daha yumuşak başlı, etrafındaki insanları kırmamayı çalışan biridir.
Halide Edib’le ilgili o kadar çok yazılacak detay var ki İpek Çalışlar’ın dediği gibi Halide Edib biyografisine sığmayan bir kadın. Kitabı biraz gecikmeli olarak büyük bir heyecanla okudum, bu yazıya sığdıramadığım çok fazla bilgi ve ayrıntı var. Biyografi okumayı seviyorsanız ve Türkiye’ye yön veren bir kadını yakından tanımak isterseniz İpek Çalışlar’ın Halide Edib kitabını mutlaka okumanızı öneririm.
HALİDE EDİP MANDACI MIYDI?
Nutuk’ta, Halide Edib’in Mustafa Kemal Paşa’ya hitaben yazdığı “…muvakkat (geçici) bir Amerikan mandasını, ehven-i şer olarak görüyoruz” diyen mektubu da yer alır. İpek Çalışlar yazıldığı dönemde İstanbullu aydınların ortak çözüm önerisi olarak görülen mektubun Halide’yi vuran bir silaha dönüştüğünü ifade ediyor. Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’unda, Erzurum Kongresi’nde “Manda ve himaye kabul edilemez” şeklinde bir karar alındığını söyler. Ancak Çalışlar Nutuk’un arkasında yer alan eklere dikkat çekiyor: Erzurum Kongresi’nin sonunda yer alan beyannamenin metninde, manda tartışmaları sonunda alınan kararın ülkenin bütünlüğüne saygılı olmak kaydıyla, “istila emeli beslemeyen herhangi devletin fenni, sınai, iktisadi muavenetini (yardımını) memnuniyetle karşılarız” satırları göze çarpmaktadır.
Mustafa Kemal Nutuk’u okurken mandaya artık yeni bir siyasi anlam kazandırmıştı. Manda bir çözüm arayışı değil bir teslimiyet olarak tanımlanıyordu. Halide, Nutuk’la ilgili haberleri İngiliz basınından izlemiş, itirazlarını The Times Gazetesi’ne bir makale-mektup biçiminde iletmiştir. Nutuk’la ilgili Doktor Adnan ve Rauf Orbay da itirazda bulunmuştur.