Kerem Gürel
Varolmanın TikTok Hâli
Hayatını zenginleştirebilmiş, idealleri için uğraş veren, ter döken, yaşamını anlamlı kılabilmiş bir birey için Tik-Tok’un yaşamına katabileceği pek bir şey kalmamıştır. Oysa çoğunluğu oluşturan, çocukluk ve ergenlik yıllarında geleceğe dair kurduğu hayaller ile şu an yaşadığı hayat arasındaki makas her geçen gün daha fazla açıldığında bunalıma giren, sadece bir kez sahne alabileceği dünya sahnesinde arzu ettiği değeri göremeyen ve yaşamına anlam katacak çabaya dahil olamamış insanlar yaşamın üzerinde durulduğunda acı veren gerçeklerinden kaçış yolu olarak kullanabilmekte bu uygulamayı.
Dolar ve zam tufanının kargaşasında bitirdiğimiz haftanın dijital dünyaya dair en dikkat çeken tartışmalarından biri Çinli sosyal medya uygulaması TikTok’a aitti. ByteDance isimli firma tarafından teknoloji dünyasına sunulan uygulama, insanlara çektikleri kısa videoları internet sayesinde milyonlarca kişiyle paylaşma imkanı sunuyor bilindiği üzere. Şirketin verilerine göre, Ocak 2018'e yaklaşık 55 milyon olan kullanıcı sayısı, Aralık 2018'de 271 milyona, Aralık 2019'da 508 milyona, Temmuz 2020'de 689 milyona ve Eylül 2021'de 1 milyara ulaştı.*
Cumhuriyet’te yer alan bir haberde ise Ukrayna’nın başkenti Kiev’de dünyanın ilk TikTok fakültesi açıldığı belirtiliyor ve bu sayede artık fakültede eğitim alınıp nitelikli bir TikToker olunabileceği belirtiliyordu.
Ebeveynleri bu tür konularda bilgilendirmeye çalışan Orhan Toker Instagram’daki @dijitalbaba.orhantoker hesabından yaptığı bir paylaşımda TikTok üzerinden başlatılan çeşitli “Challenge”ların yarattığı tehlikeye dikkat çekiyordu. Toker eylül ayında Amerikan gençliği üzerinde yaygınlaşan “tuvalet işgali meydan okuması”nın ardından ekim ayında okul personeline şaplak atmaya diğer aylarda okul tabelalarına zarar vermekten cinsel tacize kadar uzanan çeşitli talimatların gençlere ulaştırıldığını ifade ediyordu. Toker’e göre bu tür meydan okumaların ana mecrası olan TikTok Çin’in dijital savaştaki en önemli silahı ve Çin kendi ülkesi dışındaki ülkelerin çocuklarını yozlaştırmak, eğitim düzeylerini düşürmek, çocukla ebeveyn arasındaki bağı koparmak için bu silahı hiç çekinmeden kullanıyor. Pazartesi akşamı ajanslara yansıyan bir haberde ABD’nin Louisiana eyaletinde 18 yaşındaki Covington Lisesi öğrencisi Larianna Jackson’ın, ders zili çaldıktan sonra 64 yaşındaki İngilizce öğretmenine yumruk attığını görüyorduk. Louisiana polisine göre öğrencinin bu fiilinin arkasında TikTok’ta ekim ayı için belirlenen “okul personeline şaplak at” talimatı etkili olmuştu. Haberin ardından akşam saatlerinde #tiktokkapatılsın etiketi onbinlerce gönderi ile Twitter’ın en çok konuşulan konularından biri haline gelmişti.
Uygulama ülkemiz insanı tarafından da çok sevildi ne yazık ki. Ancak bu uygulamayla oluşturulmuş bazı videoları izlediğinizde kafanızda “Bir insan kendine bunu neden yapar?” sorusu canlanıyor?
Cambaza bak cambaza!
Kısa videoları gelişigüzel incelediğinizde küçük yaştaki çocuklardan ergenlere, gençlerden yaşlılara, gelir seviyesi yüksek olandan tarlasında ekmeğinin peşinde koşan çiftçiye kadar çok çeşitli sosyal tabakadan insana rastlayabiliyorsunuz. Videoların içinde internetin popüleri “Kimin kocası bu?” şarkısı eşliğinde eve yorgun dönen yaşlı amcayı kapıda karşılayan yaşlı teyzenin vasat oyunculuğundan, üstlerine giydikleri market poşetleri ile bisküvi reklamını taklit etmeye çalışan iki ergene, kameranın karşısına çıkıp esnekliğini yıllar önce yitirmiş olmasına rağmen vücutlarını delice sallamaya çalışan ve her gün sokakta görebileceğiniz kadar bizden olan abilere, tarlada çalışırken bir anda ellerine geçirdikleri su borularını flüt gibi kullanan çılgın aileye kadar milyonlarca farklı ve çoğu da insanı düşünmeye sevk eden hikayeler var. Aslında gündelik yaşamımızın hemen her alanına sirayet etmiş, habis bir ur gibi toplumsal yaşamımızı sarmış, bizi önce hıza, ardından tüketime, en sonunda da hızlı tüketime alıştıran kapitalizmin en son moda afyonlarından biridir bu uygulama. Dikkatlerin başka yöne çevrildiği bir “Cambaza bak cambaza” gösterisidir. Anlam arayışına düşen insanın yaşamında var olması istenmeyen boşluğun yapaylıkla doldurulmasıdır.
Bakın Nazi toplama kampında yaşamadığı iğrençlik ve eziyet kalmayan Victor Frankl ne diyor benzeri durumlar için. Nörolog ve psikolog olan Frankl, “İnsanın Anlam Arayışı” isimli kitabında bu konuyla ilgili olarak Sigmund Freud’un, Prenses Bonaparte’e yazdığı mektubuna değinir. Mektupta Freud prensese “Kişi, yaşamın anlamını veya değerini sorguladığı an, hastadır.” der. Ancak Frankl Freud’dan farklı düşünmektedir;
“Ama ben, yaşamın anlamını merak eden bir insanın, ruh hastalığını dışa vurmaktan çok, insanlığını kanıtladığına inanıyorum. Yaşamda anlam arayışına yönelmek için nevrotik olması gerekmez, ama gerçekten de insan olması gerekir. Ne olursa olsun, daha önce de belirttiğim gibi anlam arayışı insan olmanın ayırt edici bir özelliğidir.”
“Ben bunu neden yapmışım ki?”
Victor Frankl’ın da dikkat çektiği üzere insanın yaşamını anlamlı kılacak nedenler araması insan olmasının bir sonucudur. Zira insanlar ölüm gibi bir gerçeklik karşısında çıldırmamanın yolunu ancak bu şekilde bulabilmişlerdir. Günümüzün vahşi kapitalist sisteminde ise çoğunluğu oluşturan sıradan bireylerden istenen, yaşamın anlamına veya değerine dair bu tarz felsefi sorulara dalmadan, daha açıkçası düşünme yetisini ancak günlük yaşamın rutinlerini yerine getirecek kadar kullanarak onlardan istenen üretici-dağıtıcı veya tüketici görevlerini yerine getirmeleridir. Geçmişte farklı yollarla avutulan insanlık bugün ellerine teslim edilen akıllı cihazlarla kısa süreli ama sık aralıklarla sanal dünyanın sahte alemine çekilmektedir. Tik-Tok uygulaması ile ileriki yıllarda izlendiğinde insana “Ben bunu neden yapmışım ki?” dedirtecek videoların çekilmesi kişinin hayatına bir anlam katma ve değer görme çabasının bir sonucu olabilir ancak. Hayatını zenginleştirebilmiş, idealleri için uğraş veren, ter döken, yaşamını anlamlı kılabilmiş bir birey için Tik-Tok’un yaşamına katabileceği pek bir şey kalmamıştır. Oysa çoğunluğu oluşturan, çocukluk ve ergenlik yıllarında geleceğe dair kurduğu hayaller ile şu an yaşadığı hayat arasındaki makas her geçen gün daha fazla açıldığında bunalıma giren, sadece bir kez sahne alabileceği dünya sahnesinde arzu ettiği değeri göremeyen ve yaşamına anlam katacak çabaya dahil olamamış insanlar yaşamın üzerinde durulduğunda acı veren gerçeklerinden kaçış yolu olarak kullanabilmekte bu uygulamayı. Böylece süreç gerçek yaşamda beklenen, arzulanan takdiri kazanabilmek için, başkalarının yapmayacağı/ yapamayacağı çılgınlıkları yapıp en çok beğeniyi kapma yarışına dönebiliyor. Evde ebeveynleri, iş yerinde ustası tarafından sürekli tenkit edilen, eleştirilen bir genç, çektiği çılgın(!), komik ya da insana “Yok artık!” dedirtecek videolar sayesinde ilgi topladıkça vücuduna salgılanan dopamin yarattığı keyif duygusunun ardından onu daha çılgın, daha komik ya da daha cesaret edilmez videolara sürükleyebilir. Halbuki böyle bir bireyin önce ailede, ardından okulda ve bulunduğu çevrede ihtiyaç duyduğu ilgi ve sevgiye sahip olması hayatına anlam katabilmesini sağlayabilir, bu tarz, ileride utanç duyacağı yollara sapmasına engel olabilirdi.