İsmet

Özgür Özel hatırlattı Büyük Atatürk’ün bir sözünü geçende: 

“Sabahlara kadar uyumam, Ankara’yı beklerim. Şafak sökerken yatarım. Bilirim ki İsmet uyanmıştır...”

Adam memleketi kurtarmış. Cumhuriyeti ilan etmiş. Devrimleri yapmış. Bütün bunları bin türlü iç ve dış düşmana karşı savunmuş. 

Gece oluyor, nöbet tutuyor Gazi. Gözü devamlı tetikte. Geç olmuş, uyuması gerek. Allah’tan İsmet var. Nöbeti o devralacak. Rahat ediyor.

Büyük Atatürk’ün etrafında değerli yoldaşları vardı. İşgale karşı direndiler. Ülkeyi kurtardılar. Cumhuriyeti kurdular. Devrimleri yaptılar. Genç cumhuriyeti dünyanın uygar ülkeleri arasına sokmak istediler. Ve başardılar...

Onlar Ankara ve Türkiye’yi hiç karanlığa bırakmadılar. Biri gözünü kaparken, diğeri gözünü açtı. Nöbetleşe dinlendiler.

Yine sorular geliyor aklıma. Deli deli sorular:

Recep Tayyip Erdoğan akşam yatacağı zaman acaba kimin uyanık olduğunu bildiği için rahat ediyor sizce?

Abdullah Gül değildir herhalde. Bülent Arınç? Sanmam.

Kime güvenir de uyur? Binali Yıldırım’a mı? Ömer Çelik’e mi? Numan Kurtulmuş’a mı?

Kime güvenir Recep Tayyip Erdoğan? Kurum’a mı? Özhaseki’ye mi?

“Gün ışıyor, ben yatıyorum artık. Neyse ki Metin Külünk var” mı diyordur?

“Allah rahatlık versin; nöbet Yeliz’de” mi der? Fahrettin’de mi?

Çok merak ediyorum.

Recep Tayyip Erdoğan’ın İsmet’i var mıdır?

 

Boş tencere iktidarı devirir mi?

 

OECD’nin 2023 Temmuz ayında yayınladığı “Yüksek Enflasyon Ortamlarında Temel İhtiyaçları Karşılama Endişeleri” başlıklı raporda, 38 üye ülke içinde geçim sıkıntısını en çok yaşayanın Türkiye olduğu ortaya çıkmıştı. Rapora göre, Türkiye’de ailelerin yüzde 70’inden fazlası temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekiyor.

 

Dört kişilik bir ailenin asgari gıda ihtiyacını karşılamak için gerekli para anlamına gelen “açlık sınırı”nın 2024 Ocak ayı itibarıyla 15 bin TL’nin üzerinde olduğu ülkemizde 10 bin lira maaş alan milyonlarca emeklinin, 17 bin liralık asgari ücretle çalışan milyonlarca emekçinin kira, ısınma, ulaşım, sağlık, kültür gibi ihtiyaçlarından vazgeçtik, karnını doyurmaya yeterli bir gelire bile sahip olamadığı ortada. 

“Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” derdi rahmetli Demirel. Öyleyse OECD raporunun yayınlanmasından iki ay önce yapılan seçimde iktidar yıkılmalıydı. Yıkılmadı.

Yıkılmadı ama Akape’nin bir önceki seçimde (2018) %42,56 olan oyu 14 Mayıs’ta %35,62’ye düştü. 

Erdoğan ve partisi de sözkonusu erime karşısında iki çareye başvuruyor. Birincisi rakiplerine belden aşağıya vurmak. Diğeri 1 Kasım 2015 seçimlerine giden süreçte güvenlik kaygısını ne denli öncelediğini gösteren seçmenin bu hassasiyetini istismar etmek.

Yani adil olmayan, bir tarafın devletin tüm imkân ve araçlarını kullandığı, 85 milyonun ödediği vergilerle ayakta duran TRT’nin muhalefete kapatıldığı, yalanlardan, iftiralardan, montaj kasetlerden medet uman bir kampanya.

Seçimlere beş haftadan az bir süre kaldı. Beş hafta hep bunları göreceğiz.

Bir arkadaşım “Ben seçimlere kadar televizyon filan izlemeyeceğim, seçim günü de gidip kafamdaki partiye oy vereceğim” diyor. 

Ben de mi öyle yapsam?

 

Kim yaptı?

 

Şanlıurfa’da Akape’nin aday tanıtım toplantısında konuşan Erdoğan Harran Üniversitesi’nin kendi dönemlerinde açıldığını söyledi daha yeni.

Harran Üniversitesi’nin internet sitesini girin bakın. 1992’de kurulmuşlar. Akape’den on yıl önce.

Cumhurbaşkanı bu hafta Manisa, Kütahya, Aydın, Antalya ve Muğla’da miting yapacakmış.

Bakalım hepsi de 1992 yılında kurulan Manisa “Celal Bayar”, Kütahya “Dumlupınar”, Aydın “Adnan Menderes”, Muğla “Sıtkı Koçman” üniversitelerini de sahiplenecek mi? 

Hele Antalya Akdeniz Üniversitesi’nin kuruluşu 1982. “Onu da biz yaptık” der mi acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi