Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Geçmişin Baştan Çıkarıcı Cazibesi: Vintage Tüketim Psikolojisi

Nostaljik parçalarla kurulan bağın, içinde bulunulan zamanın kaygısından kaçmak için yalnızca geçmişe doğru çekilme ya da geçmişte yaşama olarak yorumlanması, şimdiki zamanla eleştirel bir bağ kurulduğunun gözden kaçırılmasına neden olabilir. Seri üretim ve tek kullanımlık kültürü içinde sürekli yenilik yapma, bir yandan bu yeniliği tüketme baskısı hisseden insan için geçmiş çağların kalıntıları, vintage ürünler, hızlanmaya karşı sessiz bir protesto, savrulan zamanın içinde bir demir atma ve bu zorlamaya direniş olarak açıklanabilir.

Bugünlerde sokakta altmışların pantolonlarıyla, yetmişli ve seksenli yılların ceketleriyle, doksanlı yılların modasıyla gezen insanların sayısı artışta. İkinci el dükkânların ve bit pazarlarının taliplerinin sayısındaki yükseliş, vintage tüketimin canlandığına işaret ediyor. Peki, geçmiş bir anda nasıl bu kadar baştan çıkarıcı bir cazibe kazandı?

img-8754-1.jpg

Vintage tüketimi sıradan gibi algılansa da insan psikolojisinin ve kültürel eleştirinin derin katmanlarını sorgulatıyor. Bir anda ne oldu da, geçmişin modası günümüze sıçradı? Her şeyin hızlı tüketildiği, geçici zevklerle ve dijital yakınlıkla karakterize olan bu çağda vintage tüketimin canlanmasının kalbinde, zamanın akışıyla etkileşimimizi biçimlendiren ve kuvvetli bir güç olan nostalji hissi yatıyor gibi görünüyor. Lakin nostalji yalnızca geçmişse dair duygusal bir özlem değil; yeri geldiğinde kaygının yatıştırıcısı olduğu kadar modernitenin homojenleştirici, aynılaştırarak özgünlüğün yitirilmesine neden olan baskılarına karşı bir direniş olabilir. Nostaljik parçalar, amansız hızlanan çağda, süreğenlik hissini kaybettiğimiz ve parçalar halinde yaşadığımız şimdiki zaman ile geçmiş zaman arasında, geçici bir gerçeklik olsa da istikrarlı ve tutarlı bir görüntü sunuyor.

Bireysellik ve Süreklilik Özlemi

Nostaljik parçalarla kurulan bağın, içinde bulunulan zamanın kaygısından kaçmak için yalnızca geçmişe doğru çekilme ya da geçmişte yaşama olarak yorumlanması, şimdiki zamanla eleştirel bir bağ kurulduğunun gözden kaçırılmasına neden olabilir. Seri üretim ve tek kullanımlık kültürü içinde sürekli yenilik yapma, bir yandan bu yeniliği tüketme baskısı hisseden insan için geçmiş çağların kalıntıları, vintage ürünler, hızlanmaya karşı sessiz bir protesto, savrulan zamanın içinde bir demir atma ve bu zorlamaya direniş olarak açıklanabilir.

Geçmişten gelen parçalar, seri üretilenlerden farklı olarak kişisel tarihleri ve benzersizlikleriyle karakterizedirler. Ait oldukları zamanın ve geçen yılların izlerini taşırlar. Vintage bir ürüne sahip olmak, kopyalanmaya, seri üretime ve hızlı tüketime meydan okuyan anlatının ve tarihin bir parçasına dahil olmak anlamına gelir; otantiktir. Homojenleştiren, bireysel özellikleri, farklılıkları yok ederek kimlikleri tüketim üzerinden şekillendiren bu devrin içinde vintage ve ikinci el nesneler, homojen kitleden ayrışmaya ve otantik kimliği yansıtmaya imkân tanır. Böylece, aynılığa giderek daha fazla değer veren bu dünyada bireyin benzersizliğini öne sürebilen, çağdaş tüketim kültürünün konformist eğilimlerinden ayrı durabilen, geçmiş aracılığıyla kendi kendini biçimlendirebilen, nev-i şahsına münhasır kimlikler karşımıza çıkabilir.

img-8752.jpg

Etik Tüketim

Diğer bir yandan, ekolojik krizin damgasını vurduğu, hızlı modanın ahlaki ve etik değerleri göz ardı ettiği bu çağda, vintage ve ikinci el ürünlere yönelmek vicdani tercihlerin de temsilcisi oluyor. Bireyler, ikinci el ve yıllar içinde test edilmiş ürünleri tercih ettiklerinde modern üretim yöntemlerinin sürdürdüğü sömürücü uygulamalara ve çevresel bozulmalara da etik bir direniş göstermiş olurlar. Anlık tatmini aşan değerlerle yapılan, geçici trendlerden yerine tarihsel sürekliliğe odaklanan, nicelikten ziyade kaliteye bakan seçimler daha sürdürülebilir ve etik bir tüketimi olanaklı kılar.

Bilhassa, algoritmaların seçimlerimizi belirlediği ve anında tatminin norm haline geldiği dijital çağda, eski eşyaları kullanma eylemi radikal bir hareket; teşvik edilen tüketim kalıplarının dışında aykırı bir duruştur. Aynı zamanda tahmin edilemezlik, heyecan ve keyifle süslenmiş, kişisel başarı duygusu aşılayan bir hazine avı; maceradır. Vintage parçaları bulma süreci, çevrimiçi alışveriş ve toplu perakende satışın teşvik ettiği pasif tüketim kalıplarının tersine, keşfetme keyfini barındıran ve nesneyle bağ kurmayı sağlayan aktif bir deneyimdir. İkinci el dükkanlarında ya da bit pazarlarında bulunan bir nesnenin aktif katılımlı alıcısı olmak, bireyi değer ve anlam arayan biri olarak yeniden yorumlayabilir. İnsanın kullanacağı nesnelere karşı duruşu, tüketim zorlamasının pasif kabulüne karşı bir direniş; geçmişle bugün arasında bağ kurarak, hızlanan zamana rağmen kendi hızında ilerleme beyanıdır.

Sessiz ama kuvvetli bir ifade

Hülasa, ekonomik bir yönelim olarak gözükmekle beraber vintage tüketim daha derin ve geniş bir kültürel eleştirinin de yansıması olarak yorumlanabilir. Sürat çağında kendi kimliğini tüketim, hatta hızlı ve seri tüketim üzerinden tanımlamaya zorlanan birey için vintage tüketim bir bireysellik iddiası; özgünlük himayesi ve çevresel kriz karşısında sürdürülebilirliğe yanıt niteliği taşır. Farklı açılardan zaman, kimlik ve etik seçimler üzerinde kişisel kontrolümüzü geri alabilmek aktif bir eylemdir. Amansız süratin yol açtığı boşluklara, zamansal ve ruhsal kopukluklara rağmen nesnelerle ilişki kurabilmeye dair kasıtlı bir duruştur. İkinci el ve vintage tüketim eylemi, hiper-iletişimin, yüzeyselliğin egemenliğinde ve yeninin peşinde olan sürat çağına karşı kalıcı değerlerin olabileceğini gösteren, derinleşerek bağlarımızı sağlamlaştıran ve otantik kimliğimizi korumaya olanak sağlayan sessiz ama kuvvetli bir ifadedir.

  • Cassidy, Tracy & Bennett, Hannah. (2012). The Rise of Vintage Fashion and the Vintage Consumer. Journal of Fashion Practice. 4. 239-262. 10.2752/175693812X13403765252424.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi