
Necdet Saraç
İktidarın Paniği
“Boykot tutmadı, Maltepe mitingine de katılım 2 milyon değil 150 bin kişiydi, ön seçime de 15,5 milyon kişi katılmadı, sayı çok düşüktü” diyerek bir zil takıp oynamadıkları kaldı. Ancak ne hikmetse, “Millet itibar etmediği için tutmayan” bu eylemlere katılanlara iktidar bloku, bakanıyla, Anadolu Ajansı’yla, TRT’siyle, RTÜK’üyle hep bir ağızdan topyekun saldırmaya devam ediyor.
“2 Nisan’da kartlı alışverişlerin tutarı Mart ayı ortalamasını geçti” diye haber servis eden AA yanlış ekonomi politikalarına, yüksek enflasyona, TL’nin değer yitirmesine, kamu olanaklarıyla medya patronu olmaya kısık sesle bile konuşma cesareti olmayan TOBB, TESK, MÜSİAD ve İTO başkanlarından aldığı demeçleri arka arkaya servis ediyor.
Çünkü iktidar grup toplantılarına sıkıştırılan siyasi mücadelenin bu sıkışmışlıktan çıkarak sokaklarla, meydanlarla buluşarak toplumsallaşacağını hesap etmemişti.
Çünkü iktidar üniversite öğrencilerinin bu kadar “politikleşeceğini” hesap etmemişti.
İktidar blokunun reflekslerinden anlıyoruz ki bunları hesap edemeyen iktidar birkaç eylemden sonra tepkilerin sönümleneceğini hesap etmişti.
Saraydaki hesap sokakta tutmayınca ezberler bozuldu.
Çünkü sisteme karşı partilerden sanatçılara, öğrencilerden sanatçılara kadar uzanan toplumsal muhalefet, ilk kez hem ekonomik hem de politik bir hatta doğru ilerliyor, sistemi sorguluyor.
Paniğin nedeni bu!
“Tutmayan boykota” saldırının nedeni de bu!
Bu yüzden bakanlar ardı ardına konuşuyor, Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçip re’sen soruşturma başlatmakla yetinmiyor, gözaltılar da yapılıyor.
RTÜK de devreye girerek "Boykot çağrısında bulunan, boykota destek veren kanallar için gereği yapılacaktır" demekle kalmıyor,
“Fenerbahçe Galatasaray” maçını canlı yayınlayan atv’nin reytinglerini paylaşarak “boykot tutmadı” demeyi de ihmal etmiyor!
Boykotla ilgili olarak ortaya çıkan panik ve çaresizlik hali bir yandan bakanları markete sokarak alışveriş yaptırıyor, diğer yandan da Cem Yiğit Üzümoğlu, Aybüke Pusat gibi dizi oyuncularını işten atmayı, senaristleri, sanatçıları hedefe koymayı, gözaltına almayı da beraberinde getiriyor.
İktidar medyası da bu konuda yapacağı her şeyi yapıyor. Gazeteleri ile televizyonlarıyla “vatandaş ihanet tuzağına düşmedi”, “CHP ihanetini millet takmadı” gibi manşetlerle kara bir propaganda yürütüyor ama tutmuyor. İtiraz edenlerin sayıları azalacağına giderek artıyor...
Hangi firmanın boykot edileceğini gösteren “Boykotyap” siteleri ardı ardına kapatılıyor. Her kapatılmadan sonra CHP de her seferinde başka bir site açıyor. Tıpkı bir dönemler Marko Paşa Dergisi’nin arda arda kapatıldıktan sonra “Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa” diye devam etmesi gibi...
Korkutma da çözüm olmuyor, cezalandırma da!
Bir günlük boykot sonrası yapılan hamleler bırakın yarını, günü bile kurtaramadı!
Çünkü boykot mali sonuçları bir yana siyasi sonuçlarıyla ses getirdi.
Üstelik boykot çağrısında hem zor yoktu hem de çağrıda “giremezsin, açamazsın, kepenek indireceksin” gibi emir kipleri de yoktu!
Balkan ülkelerinde kullanılan bu mücadele modelinin Türkiye’de ilk uygulaması olan “Bir günlük boykot” tuttu, CHP’nin bu süreci desteklemesiyle daha da büyüdü...
Sayılardan bağımsız önseçim ses getirdi... Maltepe mitingi karşılık buldu...
Ane Brun, Muse gibi uluslararası sanatçılar gelişmeler sonucu konserlerini iptal etti.
AB Türkiye randevularını iptal ediyor.
İş öyle bir noktaya geldi ki iktidarla hizalanan Yavuz Bingöl bile “gençleri serbest bırakın” demek zorunda kalıyor.
Bütün bu gelişmelerden sonra Erdoğan’ın önünde iki seçenek var: Biri geri adım atmak, öğrenciler başta olmak üzere, haksız, hukuksuz tutuklananları serbest bırakmak, diğeri de otoriteyi ve baskıyı daha da artırmak.
Erdoğan’ın maalesef tercihini ikinci seçenekten yana kullanacağı gözüküyor...
Bu seçenek karşısında yapılacak tek şey “es vermeden” anayasadan kaynaklı demokratik hakları kullanmayı daha da büyütmektir.
Siyasi gündemi belirlemenin ve psikolojik üstünlüğün el değiştirdiği bu günlerde yeni hedef ve hedefler bu yüzden önemlidir:
“Ekrem İmamoğlu’na özgürlük” diye imza verenlerin sayısının seçmen sayısının yarıdan bir fazla olması. İlk üç günde 5 milyon imza ile bunun olabileceği de gözüküyor.
Çünkü bilinen en önemli gerçeklerden biri toplumun çoğunluğu ile buluşan eylemlerin iktidarları götürdüğüdür!