Ayşe Naz Hazal Sezen
FARK ETMEZ DEĞİL FARK EDER
Bugünlerde dile pelesenk olmuş bir cümle: “Fark etmez.” Nedir bu fark etmezcilik? Mütevazilik mi? Kibarlık mı? Bireyi yok eden katı aile terbiyesinin bir neticesi mi? Çekimserlik mi? Fark edilmekten, görülmekten ya da uyumsuz kalmaktan doğan korkaklık olabilir mi? Yahut düşünce tembelliği? Vazgeçmişlik mi? Yoksa fark etmezcilik aslında kendini bil(e)memek mi?
"Günün ilk ışıkları tanyerinden yükselmeye başlarken, çoban koyunlarını gündoğusu yönünde sürmeye başladı. ‘Hiçbir zaman bir karar verme gereksinimi duymuyorlar,’ diye düşündü. ‘Belki de bu yüzden hep benim yanımda kalıyorlar.’ Su ve yiyecekten başka bir şeye gereksinim duymuyordu koyunlar."
Paulo Coelho - Simyacı
Çay mı istersin, kahve mi? – Fark etmez.
Yemek yemek ister misin? – Fark etmez.
Dışarı gezmeye çıkalım mı? – Fark etmez.
Hangi filme gidelim? – Fark etmez.
Bu akşam buluşalım mı? – Fark etmez.
Hangi alanda uzmanlaşmayı düşünüyorsun? – Fark etmez.
Fark etmez değil fark eder. Ne izlediğimiz, ne okuduğumuz, ne dinlediğimiz, ne konuştuğumuz veya ne konuşmadığımız fark eder. Nihilizmi, varoluşçuluğu veya absürdizmi yaşam felsefesi olarak benimsememişsek, hayatı doğası gereği anlamsız olarak kabul etmemişsek ve ömrümüzün mantrası bu yüzden “fark etmez” değilse aldığımız her karar fark eder. Eğer “Fark etmez.” mottosu tecrübelerin birikimiyle kazanılan farkındalıkla, yaşanması mümkün envaitürlü deneyime hazır olmayı kastetmiyorsa, fark eder.
Bugünlerde dile pelesenk olmuş bir cümle: “Fark etmez.” Nedir bu fark etmezcilik? Mütevazilik mi? Kibarlık mı? Bireyi yok eden katı aile terbiyesinin bir neticesi mi? Çekimserlik mi? Fark edilmekten, görülmekten ya da uyumsuz kalmaktan doğan korkaklık olabilir mi? Yahut düşünce tembelliği? Vazgeçmişlik mi? Yoksa fark etmezcilik aslında kendini bil(e)memek mi?
Çay mı, kahve mi?
Fark eder; zira karar almak için iradeye, seçim yapabilmek için farkındalığa ihtiyaç vardır. Çay ya da kahve mi içeceğimize karar vermek biraz da kendimizi bilmekten geçmez mi? Sabahları kahvenin altlığını yaptıktan sonra kahve içmeyi tercih ettiğini söyleyen ile fark etmez diyen arasında kendini tanımaya dair emareler yok mudur? Çayın uykusunu kaçırdığını bilen ve uyumak isteyen biri için akşam vakti gelen çay davetine yanıt “fark etmez” olmayacaktır. Bedeninin çayla olan ilişkinisin farkında, seçiminin getireceği neticelerin idrakinde ve reddedebilme idaresindedir. Neyi istediğini, sevdiğini ve tercih ettiğini bilen birinin cevabıdır hayır ya da evet; fark etmez değildir.
Fark Etmezciye Dönüşmek
Bazen insanın ne istediğini bilse dahi çekimser kaldığı anlar olabilir. Hikayeleri çeşitli olabilir bu ruhların. Yaralı olabilirler; geçmişte kendi kararları yüzünden yargılandıkları, dışlandıkları, hatta fiziksel ya da ruhsal şiddete maruz kaldıkları zamanlar olabilir. Belki, kendilerinden bihaber kalacak biçimde ebeveynlerinin, bakım verenlerinin ya da bir ötekinin gölgesinde yetiştirilmişlerdir. Kendi sesleri sadece fark etmez diyebilmek için çıkmıştır. Hangi müziği sevdiklerini, nereye seyahat etmek istediklerini, en sevdikleri yemeğin ne olduğunu ya da kendilerini neyin mutlu edeceğini keşfedebilecek kadar ayrışamamış/ayrışmalarına izin verilmemiş olabilirler. Hata yapabilmesi ve öğrenebilmesi için alanı olmamış çocukların yetişkin halleri, hata yapma korkusu arttıkça eleştiri ve sorumluluktan kaçmak adına fark etmezciye dönüşmüş olabilir. Mükemmel olmayacaksa hiç olmamalıdır düşüncesi kararsızlık ve hareketsizliği beraberinde getirerek tüm seçimlerden alıkoyabilir. Seçimsizlik ise kişiyi benliğin inşasından da kendi arzularını keşfinden de otantikliğin olanağından da alıkoyar.
“Ben” yerine “Ben Olmayan”ın sesi yükseldiğinde
En yalın haliyle kendine has anlamını taşıyan otantik kendilik, farklı olmak ya da yapılmamışı yapmak değil insan her ne yapıyorsa ona ve sonuçlarına sahip çıkabilmesini ifade eder. Kendine karşı dürüstlüktür. İç sesin varlığının işitilmesi, seçilmesi ve eylenmesidir. İç sesin, “ben”in duyulabilmesi içinse dış seslerin, “ben olmayan”ın ayırt edilebilmesi gerekir. Aile, çevre, toplum, kültür gibi ötekilerin söyleminden, inançlarından, ahlak ve değer yargılarından sıyrılabilince ya da mesafe koyulabilince görülebilmesi mümkün olan gerçek ben, ötekilerin takdirini ve onayını alabilmek veya uyumlu kalabilmek için kendi seçimlerinden vazgeçtiği durumda otantikliğini de kaybeder. Kendi düşünce ve amelleri yerine ötekilerin isteklerini yaşarken insanın hissedeceği uyumsuzluk ve huzursuzluk, eylemlerinin sorumluluklarını taşıyabilmesinin önüne geçer. Zira, seçimleri kendine ait olmadığında aldığı kararların suçlusu da ötekilerdir.
Fark etmez çok şey fark ettirir
“Fark etmez.” cümlesinin neden fark etmediğinin farkında değilsek, fark etmez aslında çok şey fark eder. Fark eder, zira kendilik zaman içinde dönüşür ve gelişir; bunu da dışsal etmenlerden sıyrılarak kendi istek ve arzularını keşfederek; kendi sesini duyup, seçip, seçimini eyleme dökerek yapar.
Fark etmez, insanın seçim yapamamasının altındaki endişe verici unsurları keşfettikten, kararsızlığının ardındaki ötekilerin seslerini dindirdikten ve anlamın bir anlamsızlık olabileceğine inandıktan sonra kullandığında ayrımlı manaları barındırabilir. "Fark etmez”in neden, nerede ve nasıl kullanıldığı otantik kendilik için çok şey fark ediyor olabilir.