Darbe anayasası

“Darbe anayasası” diye tutturmuşlar gidiyor. 1982 anayasası darbe anayasasıymış. Ondan kurtulmak ve Türkiye’yi bir sivil anayasaya kavuşturmak gerekirmiş.

Duyan da sanır ki bunu söyleyenler demokrasi havarisi. Hukuk devletine, güçler ayrılığına saygı duyan, bunların üzerine titreyen insanlar bunlar.

Dersiniz ki düşünce ve ifade özgürlüğünü, ayrımcılığa maruz kalmama hakkını, keyfi olarak tutuklanmama, hapsedilmeme, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde adil yargılanma hakkını savunuyorlar.

Bu hak hukuk meselesini tam anlamıyla benimsemiş ve içselleştirmiş, kadın-erkek eşitliğini, farklı olma hakkını, hayvan haklarını, çevre hakkını dile getiren, bunları ileriye taşımak için çırpınan insanlar olduklarını filan sanabilirsiniz.

Ama öyle değil heyhat!

Bunu söyleyenler 22 yıldır bu ülkenin tepesine çöken Akape adlı karabasanın aktörleri. Onların muradı demokrasi filan değil. Onların amacı “darbe anayasasından kurtulmalıyız, sivil anayasa yapmalıyız” kandırmacası altında Recep Tayyip Erdoğan’a yaşam boyu cumhurbaşkanı olma imkânı sağlamak ve nemalandıkları bugünkü düzeni olabildiğince sürdürmek.

1982 anayasası 21 kez değiştirildi. İçinde ne asker kaldı ne darbe. Darbe anayasası diyorlar da nesini beğenmediklerini söylemiyorlar. Hangi hak ve özgürlükleri daha yukarı düzeylere taşımak istiyorlar da “darbe anayasası” engel oluyor, onu da söylemiyorlar.

1982 yılında şaibeli bir referandumla kabul edilen anayasa ne kadar darbe ürünüyse, 2017 yılında hileli bir referandumla geçirilen ve rejimi altüst eden anayasa değişiklikleri de o kadar darbe ürünü.

Darbeyi yapanların askeri üniforma değil de kareli mavi ceket giyiyor olmaları darbenin darbe olma vasfını değiştirmiyor.

Yani bir anayasa darbeyle iktidara gelenler tarafından yürürlüğe sokuldu diye antidemokratik olmuyor. Sandıkla iktidara gelenlerin yaptığı anayasa ise mutlaka demokratiktir diye de bir kural yok.

1961 Anayasamız bunun en güzel örneği. 27 Mayıs askeri darbesi sonrasında oluşturulan Kurucu Meclis tarafından kabul edilen ve bugün bile dünyanın en ilerici anayasalarıyla yarışacak bir metindir o. Ne yazık ki Türkiye’ye hakim olan sağ siyaset o anayasayı sevemedi, bizim toplumumuza bol geldiğini düşündü.

Şili, Güney Kore, Tayland anayasaları da güzel örnekler. Başlangıçta askeri yönetimlerin kontrolünü sürdürmek amacıyla hazırlanmış olsalar da, zamanla demokratik reformlarla dönüştürülen ve demokratik bir kimliğe kavuşturulan anayasalar hepsi.

Anayasa yapımı ancak bu amaçla toplanmış kurucu meclislerin yetkisindedir demiyor mu hukukçular? Zaten bu nedenledir ki, sil baştan anayasa yapmaktansa mevcut anayasayı değiştirmek daha pratik bir yol.

Türkiye’de çağdaş bir demokratik düzen oluşturulmasının önüne dikilen birçok tarihi ve kültürel engel var. Siyaset erbabının yozluğu ve yolsuzluğu, siyasal islam, cehalet, eğitimsizlik, Akape, MHP gibi islamo-faşist partiler… Uzundur liste.

Ama en önemli engel halkın çağdaş bir demokratik düzen yönünde güçlü bir talebinin olmaması.

Ne bayramın ilk günü Kayseri Cumhuriyet Meydanında Atatürk heykeline baltayla saldıran tiplerin ne etekli kızları mezuniyet törenine sokmayan okul müdürünün çağdaş bir demokratik düzen arayışı yok.

Siyasi hareket içinde fazla sivrilmeye başladığı için tehdit olarak görülen bir insanın güpegündüz katledilmesini sorgulayanları hedef gösterenlerin de çağdaş bir demokratik düzen arayışı yok, Akape düzeninin zengin ettiği beşli çetelerin de “Türkiye’de her şey normal” diyenlerin de.

İşin vahim tarafı, aç gezen asgari ücretlinin de atanamayan öğretmenin de mahsulünün karşılığını alamayan çiftçinin de çağdaş bir demokratik düzen özlemini dillendirdiğini duymuyoruz.

Türkiye’de çağdaş bir demokratik düzen oluşturulmasının önündeki en önemli engel halkın bu yönde güçlü bir talebinin olmaması.

Muhalefetin görevi demokrasi talebini halka maletmek ve örgütlemek olmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi