Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Pardon, Bir Dost Alabilir Miyim?

Gelecek tasvirlerimiz içinde arşa doğru yükselen bir medeniyet mevcut. Sınırları yer çekimsiz ortama doğru genişleyen uygarlıklar inşa ediyoruz. Diğer bir yandan ise insanın temelini sağlamlaştıran komşuluk, dostluk ve arkadaşlıkları medeniyet enkazında bırakıyoruz.

Ruhu arkadaşsız bırakmak, çelik kapı, sayısız kilit ve demirliklere rağmen eve hırsız girecek diye kaygıdan uyuyamamaya benziyor.

İnsan, göğe yanaşma arzusunun peşinden girerek, modernleşme çizgisini yatay yönde ilerletmek yerine dikey yöne taşımaya devam ediyor. Göğe doğru yaklaşıyoruz. Nüfus artıyor. Metrekare başına düşen insan sayısı arttıkça paylaşılan alan daralıyor. Gelecek tasvirlerimiz içinde arşa doğru yükselen bir medeniyet mevcut. Sınırları yer çekimsiz ortama doğru genişleyen uygarlıklar inşa ediyoruz. Diğer bir yandan ise insanın temelini sağlamlaştıran komşuluk, dostluk ve arkadaşlıkları medeniyet enkazında bırakıyoruz.

Ev alma komşu al, diye söylerdi göğe doğru yükselen binaların içine doğmayan eskiler. Bir yere ait hissetmenin binalardan ziyade içinde ve çevresinde yaşayan insanlarla münasebetli olduğunu bilirlerdi. Ömürlerini henüz adı konulmamış, sınırlarla çevrelenmemiş topraklarda göçerek geçiren topluluklar içinse aileleri, sevdikleri ve dostları yanında olduğu sürece dünyanın her köşesi aynı meskendi. Yerle kurulan ilişki, yeri kiminle paylaştığınla ve ne kadar süre paylaştığınla ilintiydi; mekân kiminle paylaşıldığına bağlı olarak anlam kazanırdı.

Yaşadığımız Evler Güvenli ama Ya Ruh Hanemiz?

Bugünlerde sağlam binaların içinde güvensiz hissetmenin en önemli nedenlerinden biri mekânın kiminle paylaşıldığının bilinmemesi. Çok değil, yirmi yıl öncesine kadar kapılarını kilitlemeden dışarı çıkanların güvencesi komşuluklarıydı, çevresindeki arkadaşlıklarıydı. Yaşadığı muhitle tanış halinde olanlar, haneye gelecek türlü felaket için komşularına güvenirdi. Geçirdikleri zaman içinde çevresiyle tanışmış, bağ kurmuş, birbirlerine dost olmuşlardı. Bu dostluğun sağladığı güven kapı kilidinden daha sağlam daha emniyetliydi. Çelik kapının koruyamadığını köşedeki bakkal, üst kattaki komşu, çaprazdaki yorgancı koruyabilirdi. Çevreyle tanışıklık azaldıkça güvenin yerini kendini kıpırdatmaya takati olmayan çelik kapılar, içeri girişi engellediği kadar dışarı çıkışı da engelleyen demirlikler ve güvercini düşman sanan alarmlar alır oldu. Kaybolan komşuluk ilişkileriyle dış dünyadan gelecek tehlikelere karşı zayıf kaldığını hissederek güçlü materyallere sığınan insan, yiten veya zayıflayan arkadaşlık bağları için sanal materyallere sığınmaya başladı. Metrekareye düşen insan sayısı yükselirken kişiler arası mesafe arttı. Komşuluklar, dostluklar azalınca, dışarıdan gelecek tehlikelere karşı emniyet sağlanmasına rağmen içeriden gelecek kaygı, korku, hayal kırıklığı, öfke, suçluluk gibi ben’in bütünlüğünü tehdit edenlereyse önlem alınmamış oldu. Yükselen binalarla yerden ve arkadaşlardan ıraklaşan bedenler de aidiyetlerini kaybetmeye başladılar. Evler güvenli ancak derunlar yarsız kaldıkça insan psikolojisini tehdit eden unsurlar arttı. Oysa sağlam bir sosyal çevre psikolojik sağlığın korunmasında en güçlü yapıydı.

Dostluk Uzun Yaşamın Sırrı

Ruhu arkadaşsız bırakmak, çelik kapı, sayısız kilit ve demirliklere rağmen eve hırsız girecek diye kaygıdan uyuyamamaya benziyor. Yıllardır süregelen araştırmalarda arkadaşsız kalan bireylerin stres seviyesi, sosyal bağ kuran kişilere kadar daha yüksek ölçülüyor. Sosyal çevresiz kaldıkça beden sağlığı ruh sağlığı kadar etkilenmeye başlıyor. Kaybolan bağların ardından gelen sosyal izolasyonun yarattığı fiziksel hasar uzun ve sağlıklı bir ömrün önünde engel olmaya başlıyor. Sosyal bağları kuvvetli, arkadaşlıkları ruhlarına temas eden bireylerin ise ömür süresi artarken, karşılaştıkları hastalıkların üzerlerindeki etkisi dahi azalabiliyor.* Sosyal çevresi kalabalık olan yaş almış kişilerde demans semptomları daha hafif gözleniyor. Zengin sosyal hayatı, doyumlu arkadaşlıkları, ahretlik komşuları olan kişiler, sosyal çevresi daha kısıtlı olan akranlarıyla kıyaslandığında uzun yaşama ihtimallerinin daha yüksek olduğu görülüyor. Kısacası uzun yaşamın sırrı sadece gelişen teknolojinin sunduğu imkanlardan değil, dostluklar, keyifli arkadaşlıklar ve birlik sever komşulardan geliyor.

            Dostlar Arasındaki Aşk

Arkadaşlık kavramının, bilimin fizyolojik etkiler aracılığıyla değerlendirebileceği bir kavram olmasından daha derin bir teması mevcut. Bedeni koruyabildiği kadar ruhun da korunmasında arkadaşlıklar mutena. Aristoteles arkadaşların arasındaki ilişkiyi açıklamak için philia kavramından söz eder. Philia dostlar arasındaki aşkın diğer adıdır. Eskilerde dostluk aşkların en mutlusu ve en insani olarak yorumlanırken, modern dünya arkadaşlığın yakınlığını daha sınırlı hale getirmiş durumda. Paul Halsall’ın arkadaşlık kavramının değişimini vurgularken belirttiği gibi modern düzende heteroseksüel erkekler arkadaş olabilir. Lakin sarhoş olmadıkça birbirlerine dokunamazlar, temasları çok kısıtlıdır, duyguların fiziksel dışavurumu ketlenmiştir. Yeni düzenin sessiz öğretisiyle birlikte, birbirlerine derin arkadaşlık duyguları besleyen erkeklerin duygularının ifade etmek için dokunması, sarılması ve fiziksel temasa geçmek istemesi isteği çeşitli fobilerle bezenmiş durumda. Geçmişteki cinsel olmayan, yoğun ve duygusal ilişkilerin, temasın bugüne taşınamaması da derin dostlukların kurulmasının önünde engelleyici bir faktör olmaya devam ediyor.

Birlikte gömülmeyi talep eden derin dostlukların yerini uzun zamandır birbirine sarılamayan arkadaşlar aldı. Yerden uzaklaşan binaların içinde kaybolan komşuluklar mekanla olan güven ilişkisini zedelerken, temassız kalan dostluklar da insanın kendiyle olan ilişkisini zedelemekte. Oysa tarih boyunca arkadaşlık kurmanın, derinlere inebilecek dostlar edinmenin hem fiziksel hem psikolojik sağlığın koruyucusu olduğunu gösteren birçok işaret mevcut. Bilimsel araştırmalar, dini kitaplar, efsaneler, mitolojik anlatılar veya romanlar, insanın değerlerini paylaştığı her şeyin içinde arkadaşlığın önemine dair izler görmek mümkün.

Neden Arkadaşlık Kurmakta Zorlanıyoruz?

Arkadaşlık, dostluk kavramı böylesine mühimken “neden arkadaşlık kurmakta zorlanıyoruz” sorusu da önem kazanıyor. Kişilik patolojilerini bir kenara koyarak bakarsak, sanal dünya arkadaşlık sayısını arttırmasına karşın derinleşen arkadaşlıklar kurulmasını zorlaştırıyor. Nicel olan niteliğin önünü kesiyor. Yükselen sayılar genişleyen sosyal çevre algısı yaratıyor. Bu sayılar iletişim kurmaya destek olsa da derinlikli bağlar kurulacak kişilerin temsili olmuyor. Tanıdık ağını genişletmek lüzumluysa da zor zamanlarda destek olacak birkaç nitelikli dost, iyi bir sosyal çevre için yeterli olabilir.

Aynı zamanda, çevrimdışı bir sosyal ağ kurabilmemiz için tanışıklığımızın artması gerekirken, kaybolan mahalleler veya yükselen gökdelenler bizi mekâna ve birbirimize yabancılaştırmaya devam ediyor. Aynı apartman içinde yaşayan kişiler asansörle katlar arasında geçen süre kadar tanışıklık kuruyor.

Diğer bir yandan değişen düzende arkadaşlık kavramının homofobik tepkilerle sınırlandırılarak, aynı cinsiyetten iki yakın arkadaşın duygularını temsil eden davranışlarını göstermenin önüne ket vurulması da derin dostlukların önüne bir set çekiyor. Kültürel normların katı olduğu yerlerde fiziksel temasa karşı oluşturulan bir engel psikolojik temasın sınırlandırıcısı oluyor.

Aristoteles üç tür arkadaşlıktan bahseder: çıkar uğruna arkadaşlık, karşılıklı zevk için arkadaşlık, ortak değerler üzerine kurulmuş arkadaşlık. Bu sonuncusu en nadir bulunan ve en değerli olandır, dostluktur. Aklı koruyan, kalbi çevreleyen, ruhu zenginleştirendir. Süratle akıp giden modern dünyada tutunabilecek dostları olan kişiler için aidiyet mekândan bağımsız, güven demir parmaklıklardan azat ve saadet işteş eylemlerin maiyetindedir.

Dostlarıma/mıza...

* House, J. S., Landis, K. R., & Umberson, D. (1988). Social relationships and health. Science (New York, N.Y.)241(4865), 540–545.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi