Ayşe Naz Hazal Sezen
Kendini Gerçekleştir(eme)me
Kendi tarihimizde aşkın olana doğru ilerlememiz gerekirken, ekonomik istikrarın olmayışı, alım gücünün temel ihtiyaçları tehdit edecek şekilde düşmesi fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarımızın doyurulmasına engel oluyor. Toplumun kategorilere ayrıştırılması ait olma ve sevgi ihtiyacını zedeliyor; manevi köklerin bağlı olduğu toprak parçasının değersizleştirilmesi, meslek eğitimini başarıyla tamamlamış genç neslin işsizlikle imtihanı, yıllarını verdiği işinde kazandığıyla her gün alım gücü düşen emekçinin yükselen yetersizlik duyguları ise saygı ihtiyacını karşılamaya yanaşamadığımızın bir göstergesi. Yeterli seviyede doyurulamayan tüm bu ihtiyaçları psikolojik sağlığın üst adımı olan kendinin gerçekleştirmenin önünde engel.
Temel ya da içgüdüsel ihtiyaçların uzun vadeli giderilmemesi kişinin psikolojik dengesini bozabileceği gibi toplumun iç dengesini de bozma riski taşır
Anlatılmayı bekleyen konular belli, kelimeler anlatmaya hazır. Gelgelim yazmaya başlama motivasyonu ya da üstüne düşünülmüş ve yazılmış konuları paylaşma isteği yavan kalıyor. Gündem, takip edilmesi zor bir süratle değişirken, ekonomik kaygılar neredeyse bütün kararların motivasyonu halindeyken bireylerin kendi seslerini duyabilmesi için yazmaya devam etmek de güçleşiyor. Temel ihtiyaçların karşılanması müşkülleşirken, psikolojik ihtiyaçlar çoktan göz ardı edilmiş halde.
Psikoloji alan araştırmalarının temelinde yatan ve meslektaşlarımla terapi odasında yaptığımız en basit üslupla, kendini gerçekleştirme hedefindeki bireylere cevabı görmeye yönelik doğru soruları sormaktır. Birey kim olduğu keşfederken kendi davranışlarını ve tepkilerini anlayabilmesi, geçmiş yaşantısı ile gelecek arasındaki köprüyü kurabilmesi, kendini tanıyarak ihtiyaçların, hedeflerini ve duygularını bilebilmesi için doğru sorularla orada oluruz. Kendini tanıyabilen birey, sınırlılarını ve gücünü keşfederek öz bilincini kazanır. Bu sayede, seçim yaparken toplumun öğrettikleri veya ailenin verdiklerinin yerine kendi değer yargıları süzgecini kullanabilir. Kendini davranışlarını anlamlandırabilen, tepkilerini tanıyan insan çevresindeki kişileri daha iyi anlayabileceği gibi daha sağlıklı iletişime de geçebilir. Abraham Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi (Piramidi)’nde bahsettiği gibi, kendini tanıyan bireyin yolculuğu kendini gerçekleştirmeye doğrudur.
İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Maslow, eksiklik (yetersizlik) ve gelişme (büyüme) güdülerin insanın davranışlarını harekete geçirdiğimi söyler. Eksiklik güdüsü, yaşamın devam ettirilebilmesi için karşılanması gereken açlık, susuzluk, barınma, güvenlik gibi gereksinimlerden doğar. Bu ihtiyaçların dengelenmesi ve güdünün doyurulmasıyla tetikleyici olmaktan çıkar. Gelişme güdüsüyse, kişinin kendi potansiyelinin arttırmak ve kapasitesini geliştirmek; ötekine yapışmadan sınırları koruyabilme, karşılıksız sevme gibi dürtüleri arttırır. Maslow, sağlıklı insanların güvenlik, ait olma, sevgi, saygı ve özsaygı ihtiyaçlarını giderdikleri, kendi içsel doğalarını tanıdıklarını, kapasite ve yeteneklerini ortaya koyabildiklerini gözlemledikçe ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisini ortaya koyar. Piramidin en geniş basamağında fizyolojik ihtiyaçlar yer alır. Yemek, uyku, susuzluk gibi temel yaşam gereksinimleridir. İkinci basamak güvenlik ihtiyacıdır. Dış faktörlerden kaynaklı tehlikelerden korunma, emniyet, istikrar, korku ve karmaşadan uzak olmaktır. Üçüncü basamak ait olma ve sevgi ihtiyaçlarıdır. Bir grupla bağ kurabilmek, aidiyet, varlık sevgisi ve kabul görmektir. Saygı ihtiyacı ise piramitte yukarı doğru çıkarken dördüncü basamakta yer alır. Başarı ve iştihar yoluyla saygınlığının tanınması ve kendini yeterli ve başarılı olarak algılamadır. Piramidin en üstüne gelindiğinde kendini gerçekleşme ihtiyacı karşımıza çıkar. Bireyin kişisel potansiyelini gerçekleştirmesi, yaratıcılığını kullanabilmesi ve kendi doğasına sadık kalabilmesidir. Bu hiyerarşide yukarı doğru ilerlemek için her basamaktaki ihtiyaçların yüzde yüz karşılanması gerekmez. Gerilimi azaltacak kadar doyurmak ve dengeyi oluşturmak yeterlidir.
Kendini Gerçekleştirmek ve Kendini Aşmışlık
Kendini gerçekleştirmek, psikolojik sağlık halinin üst seviyesidir. Gerçek kimliğin oluşumuna katkı sunar. Kendini gerçekleştirebilen bireyler köklenme, ait olma gibi ihtiyaçları karşılanmış, sevmeyi ve sevilmeyi öğrenmemiş, kendi içlerinde kendileriyle rahat olabilen, dünyayı keşfetmeye meraklı kişilerdir. Ancak insanın kendini gerçekleştirmesinin ötesinde de güdülerin olduğunu ifade eden Koltko-Rivera, yaptığı araştırmalar sonucu 2006 yılında Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine bir basamak daha eklemeyi önerdi; kendini aşmışlık. Kendini gerçekleştirmenin, yani potansiyelini ortaya çıkarmanın yanı sıra kişinin kendi potansiyelini aşıp, kendisinden öte edinimler kazanmasıdır. İki basamak da kimliğin kazanım adımıdır. Aralarındaki farka bakacak olursak, kendini aşmışlıkta birey sadece kendi sorunlarıyla ilgilenmez, çevresinin sorunlarıyla da ilgilenir, olumlu ilişkiler inşa ederken etrafına duyarlı olur, sosyal bağlarını güçlendirmeye çalışır, ilişkililerinde tutarlılık vardır, benliğinin ötesini geçmeye yöneliktir ve farklı tecrübeler arayışındadır.
Maslow, 1943 yılında ihtiyaçlar hiyerarşisini sunduğundan bu yana ihtiyaçlarımız hiç değişmedi. Daha doğru ifade etmek gerekirse, insanlık tarihinde temel ihtiyaçlarımız hiç azalmadı; aksine aşkın olana doğru güdülendi.
Kendini Aşmışlık kişisel literatürümüzde değil
Kendi tarihimizde aşkın olana doğru ilerlememiz gerekirken, ekonomik istikrarın olmayışı, alım gücünün temel ihtiyaçları tehdit edecek şekilde düşmesi fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarımızın doyurulmasına engel oluyor. Toplumun kategorilere ayrıştırılması ait olma ve sevgi ihtiyacını zedeliyor; manevi köklerin bağlı olduğu toprak parçasının değersizleştirilmesi, meslek eğitimini başarıyla tamamlamış genç neslin işsizlikle imtihanı, yıllarını verdiği işinde kazandığıyla her gün alım gücü düşen emekçinin yükselen yetersizlik duyguları ise saygı ihtiyacını karşılamaya yanaşamadığımızın bir göstergesi. Yeterli seviyede doyurulamayan tüm bu ihtiyaçları psikolojik sağlığın üst adımı olan kendinin gerçekleştirmenin önünde engel. Kendini aşkınlık basamağı ise akademik literatüre yakın zamanda dahil olurken, henüz bireysel literatürümüze dahil bile değil.
İhtiyaçlar hiyerarşisi bireysel ihtiyaçları işaret etse de toplumların ihtiyaçlarının da bu kişisel ihtiyaçlardan doğduğunu unutmamak lazım. Birçok yönden istikrarın ve emniyetin olmadığı topluluklarda bireylerin kendini gerçekleştirmeye yönelememesi anlaşılabilir bir görüntü. Temel ya da içgüdüsel ihtiyaçların uzun vadeli giderilmemesi kişinin psikolojik dengesini bozabileceği gibi toplumun iç dengesini de bozma riski taşır. İnsanın kendisini gerçekleştirmeye hatta aşkınlığa ulaşmasına dair konuşmayı denerken, temel ihtiyaçlarının eksik olduğunu görmemezlikten gelemeyiz.