Ayşe Naz Hazal Sezen
Kendimize söylediğimiz yalanlar
İnsan kendini büyük yalanlarla değil, ufak taahhütlerle kandırma konusunda başarılıdır. İdeal benliğimiz başarılı olmayı, yeterli görünmeyi, başkalarını neşelendirmeyi veya gurur duyulmayı istiyor. Lakin gerçek benliğimiz kendini yeteri kadar tanımadığında ideal benin gölgesinde görünmez oluyor; görünür olduğuna inanabilmek uğruna kendimize söylediğimiz yalanlara başvuruyor.
Farkında olmadan kendimize söylediğimiz yalanlar, ideal ben ile gerçek ben arasındaki uyumsuzluğu gidermek için başvurduğumuz eğreti umarlardır.
Bir ben var, gerçekte olan; bir ben var idealimde olan. İdeal benliğim olmak istediğim kişinin, gerçekleştirmek istediğim hedeflerimin, kendim hakkındaki hayallerimin temsili. Gerçek benliğim ise zayıflıklarımla, güçlü yönlerimle ve sınırlarımla olduğum kişi. İkisi de ben; biri daha ben. İdealim gerçekliğe dönüştükçe kuvvetlenen de ben, gerçekliğim idealde kaldıkça güçsüzleşen de ben. İki benim daimî diyalog halinde. Karşılıklı uyum sağladıkça birbirlerini, yani beni desteklerler. İkisi arasındaki uyum, kim olmak istediğimiz ile kim olduğumuz arasında uçurumun azalmasına yardımcı olur. İdeal ile gerçek arasındaki mesafe azaldıkça insan kendini daha iyi bilen, kendini tanıma yolunda ilerleyen, sağlıklı iletişim kurabilen kişiye dönüşür. Ancak iki ben arasında boşluk büyür, uçurum yükselir ve uyumsuzluk artarsa iç çatışmalar rahatsız edici bir hal alır. Diyalog yerini kavgaya bırakır; endişe, suçluluk ve hayal kırıklığı belirir. Hangi kısmımız ideal ben, hangi kısmımız gerçek ben bilemez hale geliriz. Algımız şaşar, dengemiz bozulur ve kendimizi korumak için çeşitli yollara sığınırız. Farkında olmadan kendimize söylediğimiz yalanlar, ideal ben ile gerçek ben arasındaki uyumsuzluğu gidermek için başvurduğumuz eğreti umarlardır.
İdealin gölgesinde gerçek
İnsan kendini büyük yalanlarla değil, ufak taahhütlerle kandırma konusunda başarılıdır. Sigarayı bırakmaya uygun günün gelmesini veya diyete başlamak için pazartesi olmasını beklemek gibi kendimizle enva-i çeşit akit yaparız, fakat bunlar genellikle idealde olmak istediğimiz ben ile gerçek ben arasındaki boşluğun huzursuzluğunu dindirmek için söylediğimiz yalanlardır. Nice vakittir düzenli kitap okumadığımız ve okunmayı bekleyen kitaplarımız olduğu halde kütüphanemize düzenli kitap eklemeye devam etmek; medyada gördüğümüz içerikleri sonra dönüp bakacağım ve inceleyeceğim diye kaydetmek; çizmediğimiz resimler için yarın çizeceğim diye boya almak; pişirmediğimiz yemekler için mutfağı en iyi küçük ev aletleriyle donatmak zihnimizde dönüşmek istediğimiz ideal benin gerçek beni kandırmasıdır. Elbette, aynı kararları alarak uygulamaya koyan ve başarılı olan kişiler mevcut. Ancak çoğunluğumuz, kendimiz için gerçekçi olmayan beklentileri belirleyerek ideal olanı gösterme ve iyi görünme arzumuz tarafından yönlendiriliyoruz. İdeal benliğimiz başarılı olmayı, yeterli görünmeyi, başkalarını neşelendirmeyi veya gurur duyulmayı istiyor. Lakin gerçek benliğimiz kendini yeteri kadar tanımadığında ideal benin gölgesinde görünmez oluyor; görünür olduğuna inanabilmek uğruna kendimize söylediğimiz yalanlara başvuruyor.
Kendimize yalan söylediğimizi nasıl anlarız?
Plansız olmak kendimizi kandırmanın sıklıkla fark edilmeyen işaretidir. Kilo vermek, eğitim almak, kitap yazmak, hobi geliştirmek, dünyayı gezmek, yeni bir dil öğrenmek gibi bir niyet vardır; lakin niyetlenen şeyi gerçekleştirmek için bir plan yoktur. Sadece isteğin söylemi mevcuttur. Bu arzunun varlığı kendimizi başarılı olacakmış gibi hissettirse de istikrarlı eyleme geçmedikçe kendimizi kandırırız. Sonucu genellikle hayal kırıklığı ve özgüven kaybıdır.
Plansız olmak gibi kendini kandırmanın başka bir görüntüsü, tasarlanan planlara ve taahhütlere başkalarını dahil etmek ve kişisel sorumluluktan kaçmaktır. Niyet edilene ulaşmak için alınan değişim kararları çevreden alınabilecek destek için kamuoyuna açılır. Ancak sürece dahil edilen kişilerin hedeflerinin benzer olmaması, yeniliğe karar veren kişinin motivasyonun çevredekiler tarafından yeterince desteklenmemesi gibi nedenlerle yenilik kararı sürdürülmez. Zira planların umulduğu gibi sürdürülememesi durumunda başarısızlığın yarattığı hayal kırıklığı ve sonuçlarından kaçılabilir. Diğer bir tarafta da kişiler kendi otantik çevresinde kalarak yenilik ve değişim motivasyonunu oluşturma sorumluluğunu almayabilirler.
Zayıf seçim kası
Farkında olmadan kendimizi aldattığımız durumlarda seçeneklerimizin olmadığı hissine kapılabiliriz. Seçim şansımızın olmadığına dair kendimize yalan söyleriz; aslında seçenekleri görmeyi reddederiz. Sıkıştığımız dört duvar arasından çıkamayacağımızı, mutsuz olduğumuz evliliği sürdürmekten başka yolun olmadığını, motivasyonumuzun azalamayacağını, çok çalışmak zorunda olduğumuzu veya yaşam kuralları esnetemeyeceğimizi düşünürüz. Zira, kısa vadeli rahatsızlık duygusundan uzaklaşmak için uzun vadede kendimizi kandırırız. Aşina olduğumuz sınırların ve düzenin dışına çıkmak rahatsızlık duygusunu da beraberinde getirir. Ardından olumsuz düşünceleri ve endişeyi kontrol edebilmek için de alkol, ilaç veya uyuşturucu benzeri dış uyarıcılara sığınırız. Aslında, seçim kasımız zayıftır.
Seçenekler arasında karar veremediğimizde çoğu zaman hiçbir şey seçmeyerek ya da her şeyi seçmeye çalışarak başarısız bir seçimler yaparız. Yetiştirilmesi gereken iki işten hangisine öncelik verileceği düşünürken büyüyen kaygıyı bastırmak için sosyal medyada zaman harcamaya başlamak ve iki işi de yetiştirememek buna bir örnek gösterilebilir. Kısa süreli hazların tercih edilmesi uzun süreli tatmini elde etmenin önüne geçer. Anlık hazlarda kaybolmak ve seçim kasımızı güçlendirmekten kaçınmak kendimizi kandırdığımıza işarettir.
Yenilik ve değişim motivasyonumuzu dış etkenlere bırakarak kendi sorumluluğumuzu almadığımızda, seçeneksiz kaldığımıza inandığımızda, seçim yapabilme ve hazzı kısa süreli erteleme becerilerimizi kullanmadığımızda havadaki nem dahi rayına oturmamış planlarımızı iptal ettirir. Havadaki nem, yağmur, bir mesaj veya bir bakış kendi planımızı değiştirmeye neden oluyorsa, muhtemelen o plan için kendimize yalan söylüyoruzdur.
Kendimizi tanımak, ideal ve gerçek arasında denge bulabilmek
Kendimizi yeterince tanımadığımızda kendimize yalan söylüyoruz. İdeal olmak istediğimiz ile gerçekte olan kişi arasındaki farkı göremedikçe ideal olanın gölgesinde kalarak kendimizi olgunlaştıramıyoruz. Gerçek olmayan anlatılar, kendimize söylediğimiz yalanlar ego bütünlüğümüz tehdit ediyor. Peki, kendimizi, kendimize söylediğimiz yalanlardan koruyabilir miyiz? Kendimize tutamayacağımız sözler vermekten vazgeçmek ilk adım. Birçok şeyi bir anda yapmayı kendimize taahhüt etmek yerine adım adım ilerlemeyi denemek lazım. Adımlardan birinde tökezlediğimizde ya da geriye gitmek zorunda kaldığımızdaysa umutsuz bir vaka olduğumuzu düşünmek yerine kendimize anlık halimizden daha fazla olduğumuzu hatırlatmamız önemli. Kendi kendimizi kandırdığımızı fark ettiğimizde suçluluğuna kapılmadan, bu farkındalıkla yaşamdaki mücadelemize devam edebilmeli; ideal ben ve gerçek ben arasında uyum ve dengeyi sağlamaya çalışmalı…