Ayşe Naz Hazal Sezen
Bizi Sanat İyileştirecek(ti)
Bedenlerimizin izole edildiği bu dönemde, ruhlarımızın sanatın açtığı zaman çatlaklarından geçmesiyle başka âlemlerde bir araya gelebilmemiz sosyalleşmek için sanat tek şansımız. Müzikle, tiyatroyla, dansla, sinemayla, kısaca sanatın elini sürdüğü her olanağı ruhumuzu iyileştirmek ve psikolojimizi korumak için kullanmamız lazım. Sadece sanat dünyanın fiziksel kurallarına bağlı kalmanın mecburiyetini ortadan kaldırarak bizi bir araya getirebilir.
Belirsizlik duygusunun doruk noktasına ulaştığı Covid-19 pandemisinde, somut dünyanın yarattığı huzursuzluğa, ruhi kargaşalara ve boğucu gerçeklere karşı metaneti arttırabilmemiz için sanata ihtiyacımız var.
“Güzel sanatlarda muvaffak olmak, bütün inkılaplarda başarıya ulaşmak demektir. Güzel sanatlarda muvaffak olamayan milletler ne yazık ki, medeniyet alanında yüksek insanlık sıfatıyla yer almaktan ilelebet mahrum kalacaklardır.” Mustafa Kemal Atatürk
Sanatın doğumunun kaynağını ararsak, tarihe kaydedebildiğimiz çağların ürünleri olarak değil, insani iletişim yollarının ilki olarak doğurmuşuz, denebilir. Keşfettiğimiz bu iletişim diliyle dönemler ve mekanların ötesinde, çağlar arası diyalog kurabilmişiz. Atalarımız mağara duvarlarına bıraktıkları sanat eserleriyle binlerce yıl sonra doğacak torunlarıyla konuşabilirken; her sanat ürünü insanlar arasında öncelikle zamandan ve mekândan bağımsız, sonra kendi dil sınırlarından öte bir iletişim dili halini almış. Sözlü ifadenin yerini sembolik ve metaforik anlatımlarla doldurabilen sanat, bireylerin içinde ifadesiz kalan duygu, imge, fantezi ve deneyimlerin dış dünyaya aktarılmasına fırsat sunar. Başka bir deyişle sanat, iç dünyanın sağlıklı biçimde dış dünyaya ifade etme şansı yaratmak için sunulan terapilerin görevini kimi zaman üstlenebiliyor.
Sanat Terapötik Etki Sağlar
Sanatın her dalı insanı kendine yakınlaştırırken, insanları da birbirine yakınlaştırıyor. Bir sanat eseri, insanları var olan tüm farklılıklarına rağmen aynı yapıtın etrafında toplama becerisine sahip. Bambaşka hayatların içinden gelerek bir konser salonunda buluşan seyirciler, o salonda aynı topluluğu temsil eder hale geliyor. Müzikseverler, söylenen şarkılara hep birlikte duygulanacak kadar birlik olabiliyorlar. Aynı eserin bir araya getirdiği yabancılar, üç yüz yıl önce yapılmış bir tablonun bugüne yansımasını ya da antik çağda sergilenen bir oyunun toplumu hala nasıl temsil ettiğini tartışabiliyor. Hatta, günümüzde eserlere dair bu paylaşımları bulunduğumuz lokasyonların sınırlı imkanlarıyla değil, dünya çapında daha büyük kitlelerle dahi gerçekleştirebiliyoruz. İzlediğimiz bir film, dinlediğimiz bir şarkı ya da incelediğimiz bir tablo sayesinde uzak mesafelerden yakın diyaloglar kurabiliyoruz. Sanat, çağlar öncesini ve sonrasını birbirine bağlarken, sürmekte olan çağın mensuplarını da birbirine bağlıyor. İnsanın yalnız olmadığını hissetmesi, ortak katarsis yaşaması ve başkasının ifadesinde kendi ifadesini de bulması, bireyin psikolojik sağlığını koruyor. Böylece sanat eserleri hem sanatçıya terapötik etki sağlarken hem de sanat eserleri etrafında toplananlara psikolojik destek veriyor.
Ruh Sağlığının Korunması İçin Sanat Gerekli
Sanatçılar, sanatın psikolojik sağlığın koruyuculuğundaki önemini bildiklerinden/deneyimlediklerinden sosyal izolasyona girmemiz gerektiğinde toplumun ve bireyin ruh sağlığını korumak için ilk hamleyi yapanlardı. Toplum önderleri Covid-19 pandemisinden dolayı izolasyon kararını duyurdu ve tüm faaliyetlerin durduğunu bildirdi, ancak sosyalleşemenin engellemesiyle doğacak psikolojik problemler için bir plan oluşturamadı. Devletler tarafından sadece fiziksel sağlığın öncelendiği günlerde sanatçılar halkın psikolojik sağlığını korumak için devreye girdi. İlk önce tiyatrolar arşivlerindeki oyunları halka arz etti. Aynı sahne etrafında toplanamayan seyirciler, aynı ekranın karşısında görünmeyen ancak hissedilen bir bağ ile bir araya geldiler. Tiyatronun olanaklı kıldığı duygusal dışavurum sayesinde korkunun hâkim olduğu günlere kısa aralıklarla mola verilebildi. Sanal sahne projeleri ile devam edilirken, müzisyenler canlı konserlerle sevenleriyle buluştular. Loş ışıkların arasında, yüzlerce insanın korkusuzca yan yana durabildiği, yabancıların birbirlerini tanıdık hissettikleri yüz yüze anlar yaşanamasa da insanlar evlerinden aynı şarkıya aynı anda birlikte eşlik ettiler. Müzeler çevrimiçi olarak sanal kapılarını açtı, eser listelerini güncelledi. Gezilemeyen mekanları, mekansız kılarak erişme sundu. Ressamlar, karikatüristler ücretsiz dersler açarak, sanatın iyileştirici yanını herkese erişilebilir hale getirdiler. Sanatçılar, insanın psikolojik sağlığını kuvvetli tutacak ve koruyacak etkili desteği sundular. Yani, izolasyonda kalan bireyi sanatla buluşturmaya devam ettiler.
Sanat empatik yoldaş
Sosyal izolasyon döneminde birçoğumuzun yaşamı yeknesak bir hal aldı. Günün değişmeyen rutini, alt komşusu kadar yakın mesafeden uzak bırakılmış sosyal dünyanın yalnızlığı çehremizi sardı. Fiziksel izolasyon, gerçek anlamıyla sosyal izolasyona dönüşerek ruhlarımızın da izole kalmasına neden oldu. Hem bedenimizin hem psikolojimizin dengesi bozulurken bazı bazı kendimize ve içinde bulunduğumuz topluma yabancı hissettik. İnsanın kendisini tanımasına ve bulmasına olanak sağlayan sanat, bu süreçte yine elimizden tuttu. Dış dünyanın gerçeği bizi ölümle tehdit ederken, ölümsüzlüğü elinde tutan sanat bize denge imkânı sundu. İnsanlar eserlerle kurdukları empati neticesinde kendi yalnızlıklarına bir eşlikçi ve yeknesak günlerine devingenlik getirmeye başladılar. İnsanların hüzünlü anlarında acısına, derdine veya yalnızlığına eşlikçi olarak melankolik müzikleri tercih etmesi dinlemesi benzeri. İnsanlar melankolik müzikleri dertlerine dert kattıkları için değil, benim de derdimi anlayan, yaşaran birileri varmış hissi için dinler. Eleştiremedikleri patronlarına, liderlerine veya otorite figürlerine benzer karakterlerin hicvedildiği bir tiyatro oyununda izleyicilerin ortak kahkahalarla duygusal dışavurum yaşamaları gibi. Sanat insanların kapalı kalmış, bastırılmış duygusal kutularını açmalarını sağlar.
Sağlıklı birey ve toplum için sanata ihtiyacımız var
İnsanların sanata ihtiyacı sadece duygusal dışavurum için değildir. Sanat, bireylere başka bir gerçeklik imkânı da sunar. Rahatsız edici gerçeklerden uzaklaşmak için, yaşamın boğucu girdabına nefes dolu bir ara için veya belirsizliğin yarattığı kaygıdan kaçış için sanat bir imkandır. Belirsizlik duygusunun doruk noktasına ulaştığı Covid-19 pandemisinde, somut dünyanın yarattığı huzursuzluğa, ruhi kargaşalara ve boğucu gerçeklere karşı metaneti arttırabilmemiz için sanata ihtiyacımız var. Toplumsal ve bireysel olarak karışıklığımızın yükseldiği bu dönemde, ruh sağlığımızın korunabilmesi için gereksinim duyduğumuz arkadaş aslında sanat. İçinde var olma mücadelesi verdiğimiz çağın diğer mensuplarıyla bağ kurabilmek için sanatın kollarıyla kavuşmamız lazım. Bedenlerimizin izole edildiği bu dönemde, ruhlarımızın sanatın açtığı zaman çatlaklarından geçmesiyle başka âlemlerde bir araya gelebilmemiz sosyalleşmek için sanat tek şansımız. Müzikle, tiyatroyla, dansla, sinemayla, kısaca sanatın elini sürdüğü her olanağı ruhumuzu iyileştirmek ve psikolojimizi korumak için kullanmamız lazım. Sadece sanat dünyanın fiziksel kurallarına bağlı kalmanın mecburiyetini ortadan kaldırarak bizi bir araya getirebilir.
Sanatsız kalanların geleceği
Sosyal izolasyon diye adlandırılan fiziksel uzaklığın uzun dönem sonuçları birey ve toplum için yaralayıcı olacak. İçinde bulunduğu dönemini anlatamayan toplumların akıbeti de kendi ifade edebilmesi için bir yol bulunmayan yahut olanak sunulmayan bireylerin uçurumun kenarına varan hikayelerine benzer olacaktır. Kısıtlamaların azalmaya başlamasına karşın sanata karşı kısıtlamaların azalmaması, pandeminin yıkıcı psikolojik etkilerinin sürmesine neden olmakta. Sanatın arkadaşlığından yoksun bırakıldığımız sürede ruhlarımız ihmale uğruyor. Bu ihmalin bilançosu, hayatlarından memnun olmayan bireyler, birbirlerine tahammülün ve birliğin kaybolduğu ayrışmış sınıflar ve medeniyet alanında sınıfta kalmış bir toplum olacak.