Mehmet Şandır
Yeni bir savaşın kıyısındayız, AMAN DİKKAT!
Ve nihayet beklenen oldu; Rusya, işgal ettiği Ukrayna’nın dört bölgesini ilhak etti.
Rusya-Ukrayna Savaşı 7. ayını doldurdu. Savaş küresel boyut kazandı.
Ukrayna’da Rus yanlısı yönetimin devrilmesinden sonra başlayan olayları bahane eden Rusya, 2014’te Kırım’ı ilhak etmişti. Aynı yıl Donbass bölgesinde Rusya’nın kontrolünde Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti isminde ayrılıkçı yönetimler kurulmuştu.
Rusya, bunları 21 Şubat 2022 tarihinde tanıdığını ilan etti ve Donbass’taki Rusları korumak ve “Kiev’de Nazi militer güçleri temizlemek” gerekçesiyle “24 Şubat 2022 günü ağır silahlarla Ukrayna’ya dört bir yandan saldırdı.
Rus ordusu, Ukrayna’nın yoğun direnmesi karşısında Kiev’e gidemedi ancak büyük kısmını işgal ettiği Donetsk ve Luhansk bölgelerini geçen hafta ilhak ettiğini ilan etti.
Donbass bölgesi kömür rezervi açısından Ukrayna için çok değerli…
İlhak edilen bir diğer bölge Herson bölgesi ise Rusya’nın Kırım ile karayolu bağlantısı kurabilmesi için kilit bölge konumunda ve su kaynakları çok zengin…
Zaporijya bölgesi ise 6 nükleer reaktör ve 5 bin 700 megavatsaat elektrik üretim kapasitesine sahip nükleer santrali ile çok stratejik bir bölge…
Böylece Rusya, Kırım’la birlikte Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde yirmisini ilhak etmiş oldu.
Bir sonuç olarak, Rusya, NATO’nun genişlemesine misilleme olarak uluslararası hukuk ve değerleri yok sayarak Ukrayna’da insanlık suçu işlemiştir; savaşta binlerce insan hayatını kaybetmiş, milyonlarca Ukraynalı göçmen durumuna düşmüştür.
Tehdit ve yaptırımlar Rusya’yı durduramamıştır.
Putin, “kafasına koyduğunu yapmış” ve Ukrayna’yı tahrip etmiştir.
Buna karşılık ABD, AB ve NATO ülkeleri ise sadece konuşmaktadır.
Batı, Putin kaşısında acze düşmüştür.
Aslında bu savaş, NATO ve ABD ile Rusya Federasyonu ve doğrudan Vladimir Putin’in güç gösterisi savaşıdır ve 3. Dünya Savaşı’na evrilmesine az kalmıştır; Putin, nükleer silahları kullanmakla dünyayı tehdit ederken ABD Başkanı Biden üçüncü dünya savaşı ihtimalinden bahsetmektedir.
Eski Sovyetler Birliği coğrafyası üzerinde tarihteki Çarlık Rusyasını gerçekleştirmek için gerekirse “hibrit savaş” yapmayı göze aldıklarnı iddia eden Putin’in insafa gelmesi ve geri adım atma ihtimali olmadığı görülmektedir.
Buna karşılık ABD başta olmak üzere NATO ülkeleri liderleri, Putin’i durduramazlarsa yerlerinde kalabilme şansları olmayacaktır.
Dünya yeniden soğuk savaş karanlığına sürüklenmektedir.
İki yıl süren Pandemi, iklim değişikliklerinin yarattığı açlık ve kitlesel göç olgusu ve küresel ekonomik krizle sarsılan dünya düzeni, şimdi çok tehlikeli bir savaşın eşiğine gelmiş bulunmaktadır. 100 milyon insanın hayatını kaybettiği ve Avrupa’da yıkıma sebep olan İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden bir küresel savaş ihtimali artmaktadır.
Ne yazık ki, bu savaş bizim ülkemizin/coğrafyamızın etrafında gelişiyor.
Ateşin ortasında kalabiliriz. Ne yapmalıyız?
NATO üyesi bir ülke olarak bu savaşın dışında kalabilir miyiz?
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni uygulayabilecek miyiz?
Yakın tarihimizden önümüzde iki örnek bulunmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı’na taraf olduk devletimiz yıkıldı, İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldık bugünlere ulaştık. O günün devlet yöneticileri ne yapmıştır, nasıl yapmıştır; kayıtlarda mevcuttur; incelenmeli ve günümüze taşınmalıdır.
Bir de 1853-56 arasında yaşadığımız Kırım Savaşı örneği var.
Kırım Savaşı, Osmanlı-Rus Savaşı olarak bilinse de aslında bir Avrupa savaşıdır. “Rusya’yı Avrupa ve Akdeniz dışında tutmak” isteyen İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti yöneticilerini teşvik ve tahrik ederek hatta müttefik olarak savaş çıkarmışlardır.
Kırım Savaşı, Ruslara karşı kazanılmış son zafer olmasına rağmen Osmanlı Devleti’nin yıkılışını hızlandırmıştır. Devlet, bu savaş için Londra ve Paris bankerlerinden yüksek faizlerle ödeme yeteneğinin çok üstünde borç almıştır. Sonuçta, 1881 yılında Düyunu Umumiye İdaresi’nin kurulmasıyla, Avrupalı devletlerin mali denetimi altına girmiş ve ekonomik bağımsızlığını kaybetmiştir.
Ayrıca Kırım Savaşı’nın sonunda ilan edilen Islahat Fermanı, Osmanlı Devleti’nin kuruluş hukukunu değiştirmiş; Hıristiyan vatandaşlara eşit hukuk tanınmış ve yabancıların toprak satın almalarına imkan vermiştir. (Devletlerin kurucu/kuruluş hukukunu değiştirirseniz o devleti yıkarsınız.)
Kısacası Kırım Savaşı, Avrupalı müttefiklerimizin teşvikine inanarak savaşa girmenin ağır yanılgısının en acı örneğidir. Birinci Dünya Savaşı’na girişimiz de bir başkası…
BENCE
Aynı çukura sürekli düşmek gaflet ötesi bir durumdur!.
Batılı müttefiklerimizin telkinlerine inanarak/kanarak dostluktan düşmanlık pozisyonuna geçtiğimiz Suriye konusunda takip edilen politikanın faturasını çok uzun süre ödeyeceğiz. “Yanıldık haklarınızı helal edin” demek bu gerçeği değiştirmeyecektir.
Yeni bir savaşın kıyısındayız, AMAN DİKKAT!