Kerem Kırçuval
Seçmen diyor ki?
Seçimlerin ilk turunu tamamladık, sonuçlar hepinizin malumu artık. Ancak hepsi geride kaldı. Parlamentoda çoğunluk Cumhur İttifakı’nda nihayetlendi ama cumhurbaşkanı seçimini kimse kazanamadı. Milli irade “Bir tur daha yapalım!” dedi.
Adadan Sinan Oğan da ayrıldı. AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu baş başa kaldı, pusula küçüldü zarf büyüdü. Cumhurbaşkanı olabilmek için oransal bir hesaba gerek kalmadı. Seçime katılım oranı kaç olursa olsun rakibinden bir rey fazla alan ipi göğüsleyecek. Yani seçimin ilk turu cumhurbaşkanlığı yarışında hazırlık maçı gibiydi.
Final maçı 28 Mayıs’ta. Hazırlık maçında Tayyip Erdoğan’ın biraz daha önde ve iddialı olduğu görüldü. Bu yüzden Bay Kemal ve ona rey verenlerin morali daha yeni yeni düzeliyor. Herkes ilk turda sonuçlanmayan seçimin artık öneminin kalmadığını kavrayıp yeni yeni kendine gelmeye başladı.
Meydanların, anketlerin seçimlere ilişkin beklentileri artırdığı gerçek, lakin milletvekili seçim sonuçları sadece anket ve meydanların okunmasıyla sonuç alınamayacağını gösteriyor.
Bay Kemal sağlam kampanya yürüttü, mesajları pozitif, çözüm önerileri netti. Yorulmadı, çok çaba sarf etti. Ancak Meclis seçimlerinde istediği sonucu alamadı. Oyların dağılımına il il, ilçe ilçe bakıldığında, bölgeler iyi analiz edildiğinde, milletvekili tercihleri ve oy davranışları hakkaniyetle değerlendirildiğinde faturanın niye bu kadar acı ve kabarık olduğu anlaşılır.
Saadet, DEVA ve Gelecek Partisi’nin CHP listeleri yerine ittifak içinde ittifakla seçime girmelerinin ne kadar önemli olduğu bu seçimde görüldü. Seçim sonuçlarına ilişkin daha çok yazı yazılır ama yazının konusu bu değil.
Sonuç, TBMM üyeliği seçimleri ayrı, cumhurbaşkanlığı seçimleri ayrıdır. Elimizdeki sistem, yasalar cumhurbaşkanının yetkileriyle Meclis’in çok da üstünde bir makam olduğunu göstermektedir.
İlk tur Meclis’te açık ara farkla Cumhur İttifakı tarafından alınmasına karşın milli irade Erdoğan’a az farkla da olsa “Dur” demiştir. İkisi bir arada hem kolay değil hem de hızlı olmaz. Milli irade, değişim istediğini sandığa yansıtmıştır.
Bakın, seçmenin yüzde 49,52’si Recep Tayyip Erdoğan “Devam” derken, 50,48’i de “Yeter artık” tavrı göstermiştir.
İlk tur sonuçlarına bir de buradan bakınız. Baktıysanız parti performanslarını da hatırlayalım mı?
Peki 2015 Kasım seçimlerinde yüzde 49,5’i gören AK Parti, 2018’de önce 42,6’ya bugünse 35,6’ya gerilemiştir. Tıpkı 2002’deki 34,3’lük oranına adeta geri dönmüştür. Üstelik bu seçimde HÜDA PAR ve DSP’nin içeriden, MHP, Yeniden Refah ve Büyük Birlik Partisi’nin ittifak desteğini alarak.
Buna karşın CHP, 2015’teki 25,32 oy oranını, 2018’te 22,65’e düşürmüş ama 14 Mayıs’ta yeniden yüzde 24’e çıkarmıştır. Seçime ilk kez katılan DEVA ve Gelecek Partisi’nin bu orana katkısı bilinmemekle birlikte Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin oransal katkısı herkesin malumudur.
Sıralamama gerek yok, bu kadar güçlü, en çok da içinde devlet geçen olanaklarıyla 2 milyon 538 bin 905 reylik fark başarısızlık değil, anlaşılır sonuçtur.
Kolay mıdır bir oy fazla alabilmek, zordur. Daha zoru, önce bayram yerine gider gibi sandığa koşan seçmeni motive etmek, gitmeyenleri, protesto edenleri, geçersiz oy kullananları ve öteki adaylara rey verenleri ikna etmektir.
Kolayı, mücadeleden vaz geçmek, enseyi karartmaktır. Milletin ferasetine güvenmekten caymaktır.
28 Mayıs Pazar günü hepimizin önünde iki yol var. İster zoru seçersiniz, ister kolay yoldan yürürsünüz. Kaldı 10 gün.