Erhan Erkut
QS Dünya Üniversiteleri Sıralaması ve Üniversitelerimiz
Geçtiğimiz hafta bir yurt dışı eğitim danışmanlığı şirketi olan Quacquarelli Symonds (QS) tarafından yayınlanan dünya üniversiteleri sıralaması ülkemizde epey ses getirdi, çünkü yıllardan beri ilk defa üniversitelerimiz bu sıralamada yukarılara çıkmıştı! YÖK bunu başarı olarak niteledi ve birçok medya kuruluşu bu olumlu haberi kullandı. Bu sıralamalarda değişim çok hızlı olmaz ve üniversitelerin sıralaması yavaş yavaş değişir. Hızlı bir değişim oldu ise kullanılan metodolojide bir değişiklik olup olmadığına bakmak gerekir. Maalesef görebildiğim kadarıyla hiçbir gazeteci bu konuya girmedi.
Daha önce de oldu
Sıralamalarda büyük bir değişme daha önce de oldu. 2015 Times Higher Education (THE) sıralamasında ilk 200’de tam 4 üniversitemiz bulunmakta iken, 2016 THE sıralamasında hiçbir üniversitemiz ilk 250’ye bile girememişti. Bunu gören bazıları üniversitelerimizin büyük bir düşüş içinde olduğunu iddia ettiler. Fakat sıralamaların detaylarına bakanlar düşüşün nedenlerini gördüler. 2016 yılında THE sıralama metodolojisini değiştirmişti. Hem veri tabanı değiştirilmiş hem de çok yazarlı makaleler değerlendirilmeden çıkarılmıştı. Üniversitelerimizin sıralamalarında görülen düşüşler bu değişikliklerin üniversitelerimizi olumsuz etkilemesinden kaynaklı idi.
QS Kriterleri
QS ile THE 2005 yılından itibaren üniversite sıralamalarını birlikte yaptılar, fakat 2009 yılında bu iki kurum ayrılarak kendi sıralamalarını yapmaya karar verdiler. Bu ayrılığa sıralamaların geçen zaman içerisinde ciddi bir ekonomik değere ulaşmış olması ve iki kurumun misyon ve vizyonları arasındaki farklılıklar neden oldu. Gecen yıla kadar QS sıralamasında şu kriterler kullanılmıştı:
a) Akademisyen değerlendirmesi (%40) (tanınırlık anketi)
b) İşveren anketi (%10) (tanınırlık anketi)
c) Öğrenci-öğretim üyesi oranı (%20)
d) Son 5 yılda öğretim üyesi başına düşen atıf sayısı (%20)
e) Uluslararası öğretim üyesi oranı (%5)
f) Uluslararası öğrenci oranı (%5)
Görüldüğü gibi bu kriterlerde ağırlığın yarısı sübjektif tanınırlık anketlerine dayalı idi. Bu tür anketler, tüm dünyada bilinen yaşlı ve prestijli kurumları öne çıkarırken, gelişmekte olan ülkelerin nispeten yeni ve daha az bilinen üniversiteleri için bir dezavantaj oluştururlar.
Bu seneki sıçrama?
Geçen sene QS sıralamalarında ilk 500’de hiçbir üniversitemiz bulunmuyor iken bu sene tam 3 üniversitemiz ilk 500’de sıralandı. Birçok üniversitemiz 150-200 basamak yükseldiler. Bir yılda üniversitelerimiz bu kadar ileri mi gittiler, yoksa bu sıçramanın başka bir nedeni de mi var? Siteyi incelediğimizde görüyoruz ki QS kriterleri değişmiş!
- Hoca/öğrenci oranının ağırlığı yarı yarıya düşmüş. Ülkemizde bu oranlar epey düşük olduğundan üniversitelerimiz bu kriterden pek iyi puan alamıyorlardı. Yine alamasalar da kriterin ağırlığının %20’den %10’a düşmesi birçok üniversitemize avantaj sağladı.
- Dünyanın en bilinen (büyük, yaşlı ve zengin) üniversitelerini öne çıkaran “Akademik bilinirlik” kriterinin ağırlığının %40’dan %30’a düşmüş olması da üniversitelerimiz için bir avantaj.
- İşveren bilinirliğinin ağırlığının %10’dan %15’e çıkmış olması, ülkemizin en bilinen üniversiteleri için bir avantaj.
- Değerlendirmeye yeni alınan kriterlerin de en önde gelen üniversitelerimize avantaj sağladığını düşünüyorum. Önde gelen akademisyenlerimizin yurt dışı bağlantıları güçlü, en bilinen üniversitelerimizin mezunları nispeten kolay iş bulabiliyor veya yüksek lisansa gidebiliyorlar. Sürdürülebilirlik konusu ise son yıllarda sıralama kuruluşlarının bu alana özel sıralamalar yapması ile önem kazandı ve üniversitelerimiz kendilerini bu alanda geliştirdiler.
Elma-armut
Kriterlerdeki değişiklikler yüzünden geçen seneki QS sıralamaları ile bu senekileri kıyaslamak biraz elma ile armudu kıyaslamaya benziyor. Dolayısıyla bir iniş veya çıkıştan söz etmek pek doğru olmaz. Kriterlere ve metodolojiye göz atmadan 2024 QS sıralamalarında “üniversitelerimiz yükselişte” demek 2016 THE sıralamalarında “üniversitelerimiz düşüşte” demek kadar yanıltıcı.
QS sitesinde üniversitelerin geçmiş yıllardaki skorlarının bulunmaması kanımca büyük bir eksiklik. Bu eksiklik nedeniyle üniversitelerin performanslarının yıldan yıla hangi yönde değiştiğini görmek imkânsız. Bu nedenle, önümüzdeki yıllarda karşılaştırma yapabilmek için ilk 1.000 üniversite arasında yer alan 10 üniversitemizin 2024 QS performanslarını aşağıdaki tabloda özetledim.
Karnemiz
En alt sırada görüleceği gibi kriterlerdeki değişiklikler sadece bir üniversitemizin puanını düşürmüş, iki üniversitemizin puanında kayda değer bir değişiklik yaratmamış ve 7 üniversitemizin puanlarını yükseltmiş. Değişikliklerden en çok yararlanan üniversitelerimiz de ODTÜ ile İTÜ olmuşlar. Bu iki üniversitemiz için yüksek işveren bilinirliği ve sürdürülebilirlik skorları üniversitenin puanına önemli katkılarda bulunurken, nispeten düşük akademik bilinirlik ve öğrenci/hoca skorlarının ağırlıklarının azalmış olması da toplam puanları artırmış.
Bu tablodaki bazı farklılıkları açıklamakta güçlük çekiyorum. Özellikle yeni eklenen kriterlere baktığımızda, uluslararası araştırma ağı performanslarında İTÜ’nün 37 alırken YTÜ’nün 2 alması, istihdam çıktılarında Boğaziçi’nin 53 alırken Koç’un 11 alması, sürdürülebilirlikte ise ODTÜ 85 alırken Boğaziçi’nin 6 alması bana pek makul gelmiyor. Maalesef sitede bu puanlamalar detaylandırılmadığı için bu farklılıkların nedenlerini açıklayamıyoruz. Ben özellikle yeni eklenen kriterlerdeki potansiyel veri çekme ve raporlama sorunları nedeniyle 2024 QS sıralamalarına dikkatli yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum.
QS’in yeni sıralama kriterlerini eskilerinden daha makul buldum. Dolayısıyla sonuçlar sevindirici. THE sıralamalarını yakından takip eden birisi olarak son yıllarda üniversitelerimizin performanslarının yukarıya doğru gittiğini gözlemledim ve birkaç defa blogumda yazdım. (Buna rağmen sıralamalarda aşağıya doğru gidişimizin temel nedeni olarak da sıralanan üniversite sayısının artmasını ve bazı ülkelerin eğitime çok ciddi yatırımlar yapması olduğunu vurguladım.)
İlk 500
Yıllardır hasretini çektiğimiz “ilk 500” sıralamasına yeni kriterler ile 3 üniversitemizin girmiş olması ne kadar büyük bir başarı? Bir ülkenin üniversitelerinin akademik performansı ile ekonomik gücü arasında güçlü bir bağlantı olduğundan, bu soruya cevap verebilmek için ülkemizin performansını GSMH’si bize yakın olan ülkeler ile kıyaslayabiliriz. Kişi başı geliri oldukça düşük olan Endonezya sıralamaya 237. sıradan girebiliyor, sadece 43 üniversitesi olan Suudi Arabistan’ın bir üniversitesi 143. sırada, Hollanda 55 üniversitesinin 13’ünü, İsviçre ise 23 üniversitesinin 9’unu ilk 500’e sıralamaya sokabilmiş, 23 milyonluk Tayvan ise ilk 500’de tam yedi üniversitesi ile temsil ediliyor ve sıralamaya 69’dan girmiş. Komşu ülkelerden (GSMH’si bizden çok daha düşük olan) İran, ilk 500’e 4 üniversite sokmuş ve en yukarıdaki üniversitesi 334. sırada. Bu durumda QS sıralamasında ilk 500’de 205 üniversitemizden üçünün bulunmasına ve en yukarıdaki üniversitemizin ancak 336. sırada olmasına ne kadar sevinmeliyiz?
Diğer Sıralamalar
QS sıralamasında ilk 500’e 3 üniversite sokmak (ve ODTÜ’nün 336. olması) bir başarıdır. Peki diğer sıralamalarda üniversitelerimizin durumu ne?
- Üniversite sıralama işini 2003’te başlatan, Shanghai Üniversitesi tarafından yapılan ve ticari bir hedefi olmayan ARWU’nun (Academic Ranking of World Universities) 2022 sıralamasında ilk 500’de sadece bir üniversitemiz bulunuyor (ODTÜ 901-1000 aralığında).
- Yine bir üniversite tarafından yapılan 2023 CWTS Leiden sıralamalarında ilk 500’de 2 üniversitemiz görünüyor.
- Ticari sıralama işini QS ile başlatan THE’nin 2023 sıralamasında ilk 500’de 3 (vakıf) üniversitemiz görünüyor.
- Scimago sıralamalarında ilk 500’de üniversitemiz bulunmuyor.
- Taiwan Üniversitesi tarafından yapılan NTU sıralamalarında da ilk 500’de üniversitemiz bulunmuyor.
- Ülkemizde de dünya üniversitelerini sıralayan saygın bir kurum bulunuyor: ODTÜ’de bulunan URAP araştırma laboratuvarı. URAP 2022 sıralamalarına göre dünyada ilk 500’de üniversitemiz bulunmuyor (ODTÜ Türkiye’de 5., dünyada ise 810. sırada).
Özetle, yukarıda sayılan 7 farklı sıralama arasında sadece üniversitelerimizin en iyi sonucu aldığı en son QS sıralamasına odaklanmak, resmin istediğimiz tarafına bakmaya benziyor. Farklı kriterler ile farklı sıralamaların ortaya çıkması gayet normal. Yapmamız gereken resmin tümüne bakıp güçlü ve zayıf yanlarımızı doğru okumak.
Tüm sıralama sistemleri büyük ölçüde araştırma çıktılarından etkilenirler. Üniversitenin temel işlevi araştırma olduğundan olması gereken de budur. Üniversitelerin dünya sıralamalarında yukarılara çıkmasının yolu araştırma çıktılarını yukarıya çekmektir ve bunun nasıl yapılacağı bellidir: İyi araştırmacıları işe alıp onlara araştırmaya uygun şartları sağlamak ve kariyerlerini hedefler doğrultusunda yönetmek gereklidir. Yani, liyakat, bütçe ve yönetim. QS sıralamasında en tepede olan ODTÜ’nün 2022 bütçesi 1 milyar TL’nin altında iken, ilk 100’e giren üniversitelerin çoğunun bütçesi milyar dolarlar ile ölçülüyor. Eğer bir veya birkaç üniversitemizi dünya ligine sokacak isek, çok farklı bütçeler ile planlama yapmak gerekli.