Mine Uzun
O MAHUR BESTE ÇALAR…
Malum gündem geldi çattı, dayandı kapımıza. Asgari ücret tartışmaları başlıyor. Görüşmeler için aralık ayının ilk haftası işaret edildi. Taraflar da şimdiden mesajlarını vermeye başladı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, “Talebin üzerinde bir büyümeyi gerçekleştirdiğimiz zaman enflasyona karşı ekonomik büyümeyi bir silah olarak kullanabiliriz” diyor ve “Asgari ücretin, 5.500 lira olmasının nedeni enflasyona karşı duyarlı olduğumuzu göstermek içindi” diye ekliyor.
Buraya kadar beklenmedik, anlaşılmadık ve alışılmadık bir şey yok.
Benim asıl anlayamadığım kısım ise Sayın Bilgin’in “Asgari ücreti belirlemede enflasyon etkisini geriletecek bir uygulama gerçekleştireceğiz” sözleri.
Çünkü tam da tartışılması gereken kısım bu olmalı.
Bu enflasyon düzeyinde asgari ücretlinin geçimini sağlaması için elbette gelir artışına ihtiyacı var. Ancak bu fena bir kısır döngü. Asgari ücretin her artışı, işveren açısından maliyetleri artırıyor.
Maliyeti artan üretici bunu fiyatlara yansıtıyor.
Yine bir pahalılık yine enflasyon yine bir sarmal.
Gelir çekişmesi devam ediyor…
Hep beraber bir olup enflasyonu nasıl yeneceğimiz konusunda mutabık olmaz ve bu çerçevede politika oluşturmaz, iş yerine laf üretmekten vazgeçmez isek bu döngü hiç sonlanmayacak.
Sağlıklı çalışan ekonomilerde maaş, ücret ve fiyat artışları beklenen enflasyona göre düzenlenir.
İşler çığırından çıkıp da enflasyon neredeyse hiperenflasyona doğru koşmaya başlar ve ileriye dönük beklentiler birbirinden uzaklaşırsa doğal olarak dönüp geçmiş dönem enflasyonunun yarattığı tahribatı onarmak zorunda kalırsınız.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ise “2002 yılından bugüne kadar asgari ücretliler enflasyona ezdirilmedi. Bu yıl da enflasyon hedefimiz bu kadar değildi. Memur maaşları zaten 6 ayda bir güncelleniyor. Asgari ücretteki artış gelecek yılın enflasyon hedeflerine göre belirleniyor. Bu yıl enflasyon, hedeflerimizin üzerinde çıktığı için Temmuz ayında tekrar güncellemeye gittik. Şimdiye kadar asgari ücretliler enflasyona ezdirilmedi ve bu yıl da aynı şekilde bir artış olacak. Asgari ücretteki artış enflasyonun üzerinde olacak” diyor.
Şöyle bir dönüp geriye bakıyorum.
Hangi yıl enflasyon, hedeflerimizin üzerinde kalmadı ki diye düşünüyorum. Ayrıca unutmamak gerekir ki yapılan artışlar için baz alınan enflasyon açıklanan enflasyon iken, tıpkı hava sıcaklıklarındaki gibi, geçinmeye çalışırken hissedilen enflasyonla mücadele ediliyor.
Komisyonda işverenleri temsilen Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Özgür Burak Akkol bulunuyor. O da hem işçi hem işletmeleri gözetecek “dengeli asgari ücret” vurgusu yaptı.
Bu dengeyi bulmak çok zor.
Yoksulluk sınırının altında kalmamak için evli bir asgari ücretli çiftin evine 24.000 TL girmeli. Bu hesapla bir asgari ücret 12.000 TL’nin altına düşmemeli. Ama yine aynı döngüde kalınacağı da aşikâr.
Bugün asgari ücreti kaç lira olarak belirlerseniz belirleyin bu enflasyon belasından kurtulmadığımız sürece her zaman enflasyon karşısında ezileceğiz.
Bir başka dikkat çekilmesi gereken nokta ise çalışan kesimin neredeyse yarısı asgari ücretli.
Asgari ücretli olmayanlara yapılan zam, aynı oranda olmadığından tüm çalışanlar zaman geçtikçe asgari ücrete yaklaşıyor.
Bu, hiç de uzak olmayan bir vadede önemli bir kalifiye eleman sorunu yaratacak.
Hep sorun anlatıyorsun Mine çözüm önerin ne diye soracak olursanız; enflasyonla mücadele etmeyi gerçekten isteyerek başlayabilir, dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinin gittiği yoldan, rüştünü ispatlamış Ortodoks politikalara dönerek derim.