Kerem Kırçuval
MÜJDE… ASIL ŞİMDİ BAŞLIYOR
Yıllarca İsmet Paşa’nın asker kaçağı olduğunu Anadolu’ya inandıranlar vardı, inananlar kadar bunu hâlâ konuşanlar var. Son Osmanlı paşalarından, Kuvayı Milliye Komutanı, İkinci Cumhurbaşkanı, adını taşıyan muharebelerin kurt ismini kendi gibi sananlar yalanlarına yalanı eklediler.
Yalan bu topraklarda yeni değil. Ama geliştikçe gelişiyor.
“Yok daha neler?” diyeceğinizi, ertesi gün işitiyorsunuz. Tekrarlandıkça da gerçek sanılıyor. Ölçü yok, izan epey oldu gideli.
Dün “Baba bu kadarını yapmazlar” dediğinizi, bir hafta yaşadıktan sonra, eski günlerin bereketini bile unutuyorsunuz. Türk Lirası’nın dibi görmesini başarı sanan paradan sorumlu bakanımız da kuyruklar azalsın diye zam yapan genel müdür de bu bereketli topraklarda.
Olan mizah dergilerine oluyor. Tüm malzemeleri çalındı sayelerinde. Mizah dergilerinde karşılaştığınızda “Kötü bir espri” diye burun kıvırdıklarınızı, hemen her gün gazetelerin birinci sayfalarında, televizyonların, radyoların ilk haberinde görüyorsunuz. Canım dergiler satmıyor. O dergilerin yerini romantik komediler aldı.
İşin kötü yanı, nefis bir alışkanlık yaratılması. İtiraz edilmiyor. Ses yükselmiyor. Misal bir ay içinde eskisini bile aratan asgari ücretin ve ücretlinin dramı. “Asgari ücret ile ilgili artış yapılabilir mi?” deniyor, önce utanmaz sendika yöneticileri atlıyor. “Olmaz, artış için aralık ayı beklenmeli…”
Ne diyeyim, ‘sarı sendika’ denirdi, eskiler bilir, bunlar sarıya kurban olsun.
Plaka ağaları direniyor, İstanbul taksi kâbusu yaşanıyor. Taksilerden kısa mesafeye giden kadınlar atılıyor, hasta kadın taksiye binmek için yalvarıyor. Kimse utanmıyor. Taksiciler odasına soruyorsun, çareyi gösteriyor. “Taksi çok ucuz, herkes binmek istiyor. Zam yapılsa sorun çözülür.” Pes…
Biter mi? Her seferinde 50 liralık akaryakıt alarak kendini zamdan koruyan vatandaş parasına bir sıfır daha eklese de depoyu eskisi gibi dolduramıyor. Zam açıklamaları kısıtlanıyor. “Canım trafik rahatladı” diyen çıkıyor. Ne diyeyim? Benim yerime diyorsunuzdur eminim.
Memleketin kuzeyinde kan gövdeyi götürüyor, “Yeter, Suriyeliler biraz da Ukraynalılar gelsin” diyen şuursuzu önce Allah’a sonra size emanet ediyorum.
Dedim ya izan kalmadı, ölçü yok oldu. Utanma, ah ne güzel bir değerdi o. Kalmadı usta, kalmadı.
Ama bu kadar karamsar da olmamak lazım, haklısınız. Bir müjdem var size. Moraliniz düzelsin. O yüzden yazının sonuna bıraktım.
AK Parti’nin özü sözü bir, kalbindekini, beynindekini gizlemeyen bir siyasetçisi var. İletişim uzmanı. Vazgeçilmez bir ikinci adam. Düşünce kuruluşu gibi. Yok vallahi kalbi temiz. Maraş mebusu, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çiftçiye ‘borçlanma müjdesi’ vermesini bekledi. Ama çok dayanamadı. Müjdelere doyamayan bu millete derman oldu.
Beklenen müjde tüm dünyada büyük ilgi gördü. NATO toplantıyı yarıda bıraktı, Zelenski selfi çekiyordu, televizyon başına koştu. Putin, Biden’i aradı. Mazlum milletler radyo başında ağlamaya başladı.
Siz duymamışsanız, duyurayım da gerisini siz düşünün.
“Hazırlıklarımızı tamamlamamız 19 yıl sürdü ve asıl şimdi başlıyoruz.”
Ay ne heyecanlı?