Kerem Gürel
Linç Kültürünün Sosyal Medyaya Yansımaları?
Popüler kültürün en bilinen isimlerinden Amerikalı ressam ve film yapımcısı Andy Warhol bir sohbet esnasında fotoğrafçı Nat Finkelstein’a “Herkes meşhur olmak istiyor “ dediğinde Finkelstein “Evet, 15 dakikalığına!” demiştir. Bu konuşma zamanla Warhol’a ithaf edilen “Herkes bir gün 15 dakikalığına meşhur olacak” sözü haline evrilmiştir. Çoğumuzun kullandığı türlü çeşit sosyal medya araçları bu sözü haklı çıkarmak için elinden geleni yapıyor anlaşılan. Facebook, Twitter, Instagram, TikTok, Snapchat ve daha niceleri bunu başarabilir mi bilemiyorum ancak çok iyi başardıkları bir başka şey var: Sosyal Medya Linci.
Bugün zaman ve mekandan bağımsız ceplerimizde taşıdığımız araçlarla ekranda akıp giden gelişmelere anında müdahil olabiliyoruz. Konu hakkında bilgimiz olsa da olmasa da. Zira siyaset bilimcisi Hannah Arendt’in de dikkat çektiği üzere hız mekanı fethetmiştir. Ve gerek Facebook, gerek Twitter gibi pek çok sosyal medyada bir nehir gibi durmadan çağlayan haber, bilgi, görüş, düşünce vb paylaşımlarda paylaşımı yapanla ya da paylaşımın öznesi ile bir bağ kurmaya gerek yoktur. Bu nedenle de yapılan bir yorum veya atılan bir tweet üzerinde fazlaca düşünülmez. Ne faydası ne de zararı pek fazla önemli değildir. Aranılan sanal bir butondur. Tıklanır ve geçilir. Çünkü önemli olan o konuda kişinin kendini sosyal medya sahnesine bir kaç saniyeliğine taşıyabilmesidir. Adı sosyal medyaya düşen herhangi bir kişi, haklı haksız olduğuna bakılmaksızın kolaylıkla Sosyal Medya Linci’ne maruz kalabilmektedir. Anında çevrimiçi olabilmenin verdiği hormonlu güvenle sosyal medyaya dahil olan pek çok kişi hakkında asgari bile olsa gerekli bilgiye sahip olmadan olaya konu olan bireyin yaşamını mahvetme aşkıyla yorumlar yapabilmekte, linç çağrısında bulunabilmektedir. Tanıl Bora linç aruzusuyla ilgili bu hususu şu şekilde özetliyor; “Bazen meş’um bir fırsat gibi gelir bu…Linç kurbanıyla, onun ‘meselesiyle’ doğrudan alâkalı olması bile gerekmez; yığılmış hoşnutsuzlukların yükü, engellenmişlik duygusunun biriktirdiği saldırganlık potansiyeli, zayıf ve ‘serbest’ bir hedef bulmuştur ya, boşalır onun üzerine.”
New York’ta önemli bir reklam şirketinde çalışan Justine Sacco’nun başına gelenler bu lincin en bilindik örneklerinden biri. Londra aktarmalı bir uçuşla New York’tan Güney Afrika’nın Cape Town kentine uçan Sacco, Heatrow havaalanında ikinci uçağını beklerken hepi topu 170 takipçisi olan Twitter hesabından “Afrika’ya gidiyorum. Umarım AIDS’e yakalanmam. Şaka şaka. Ben beyazım.” tweet’i atmıştır.
Sacco’nun bu sevimsiz ve hayli sersemce olan şakası 15 bin takipçisi olan arkadaşı tarafından retweet edildiğinde kızılca kıyamet koptu. O, telefonu kapalı bir şekilde uçakta seyahat edip kendini bile savunamayacağı durumdayken ismi çoktan Twitter’da en çok konuşulan konu (trend topic) haline gelmiş, özel yaşamına dair pek çok bilginin yanı sıra uçağının rotası ve iniş bilgileri dahi paylaşılmıştı. Ve uçuş esnasında çalıştığı şirket Sacco’nun kovulduğunu çoktan sosyal medyada ilan ediyordu. Tek bir tweet’le yaşamı alt üst dönmüştü.
Benzer bir örnek malumunuz üzere geçtiğimiz günlerde ülkemizde de yaşandı. Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisinde bir uzman çavuş ve doktor arasında yaşanan olay sosyal medyaya önce “doktora şiddet” olarak aksetti. Anında tepki vermeyi seven kalemşörler ve klavye kahramanları uzman çavuşu A.A.’yı linç sehpasına çıkardı. Sonrasında ekranlara düşen güvenlik kamerası görüntüleri olaya başka bir açıdan yaklaşılmasına neden olunca bu defa genç doktora ait evvelki görüntüler sosyal medya hesaplarından paylaşılmaya başlanıyor, protesto alkışlarıyla uğurlanan uzman çavuş linç sehpasındaki yerini genç doktora bırakıyordu.
Sınırlı satırlara sadece iki örneğini taşıyabildiğimiz Sosyal Medya Linci adeta bir karabasan gibi insanlığın üzerine çökmekte. Doğru-yanlış, gerçek-sahte demeden ve üzerinde yeterince düşünmeden yapılan yorumlar, atılan tweet’ler bir insanın yaşamına mal olurken bizim yaptığımız tek şey soğuk ve parlak ekranda akan yazıları okumak oluyor. Özellikle sosyal medyada sanal kimliklerinin ardına gizlenen ve empati erozyonuna uğramış zihniyetlerin oğlunu tren kazasında kaybetmiş ve sorumlulardan hesap sorulmasını isteyen bir anneye bile nasıl insanlık dışı bir öfkeyle saldırdıklarını görmek vicdan noksanlığının toplumda neleri ortaya çıkartabileceğine dair örnekler olarak dikkat çekiyor.
Ve biz kendimize yarattığımız paralel sosyal medya evreninde yapacağımız bir yorumun, atacağımız bir fotoğrafın dünyamızı kısa sürede alt üst edebileceği, 15 dakikada sosyal medya lincine maruz kalabileceğimiz tehdidi ile her sabah yeni bir güne başlıyoruz.