Erhan Erkut
Kadın Üniversitesi?
Kadın Üniversitesi konusu gündemimize Haziran 2019’da Japonya’daki Mukogawa Kadın Üniversitesi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a fahri doktora vermesi ile girdi. Yurda dönüşünün ardından Erdoğan, Türkiye’de de bir kadın üniversitesi kurulması için çalışma yapılması talimatı verdi. Geçtiğimiz ay içinde ise kadın üniversitesi Resmi Gazete’de yayınlanan 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına girdi (Tedbir 560.2: Japonya örneği incelenerek sadece kadın öğrencilerin kabul edildiği kadın üniversiteleri kurulacaktır.)
Japonya’daki kadın üniversiteleri
Japonya’daki 800 civarında üniversitenin 80 kadarının kadın üniversiteleri olduğu doğrudur. Fakat iki önemli detayı gözden kaçırmamak gerekir: 1) bu üniversiteler Japonya’da 1800’lerde başlayan Batılılaşma çabalarına paralel olarak kadınların toplumdaki statülerini yukarıya çekmek için kurulmuştur, 2) Japonya’nın en iyi üniversitesi olarak bilinen Tokyo Üniversitesi’nde kadın öğrenci oranı yüzde 20 civarındadır. Bunların yanında, Japon kadın üniversitelerinin önemli bir kısmı Hristiyan misyonerleri tarafından 2. Dünya savaşı mağlubiyeti sonrasında kurulmuşturve ikisi hariç Japon kadın üniversiteleri özel üniversitelerdir.
Türkiye ile benzerlik yok
Ülkemizde ise cumhuriyet döneminde kadına her alanda eşitlik sağlanmıştır. Üniversitelerimizde kadın öğrenci oranı yüzde 48, kadın akademisyen oranı ise yüzde 44 seviyesindedir. Kadınlar ülkenin prestijli üniversitelerine rahatlıkla ulaşabilmektedirler; örneğin Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilerin yüzde 45’i kadındır. Özetle, Japon tarihinin ve iç dinamiklerinin tuhaf bir sonucu olarak ortaya çıkan Japon kadın üniversiteleri örneği öne sürülerek Türkiye’de kadın üniversitesi kurma fikri savunulamaz.
Gelişmekte olan ülkeler
Dünyadaki kadın üniversitelerini iki grupta toplamak mümkün: 1) gelişmekte olan ülkeler, 2) Anglo-Sakson ülkeler. Dünyada en çok kadın üniversitesi bulunan ülkeler Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler. Bunların yanında, Suudi Arabistan gibi bazı Müslüman ülkelerin tüm üniversitelerinde cinsiyet ayrımı uygulanıyor. (Suudi Arabistan’da cinsiyet ayrımı uygulamayan tek üniversite olan KAUST’u ziyaretimde kampüsün girişindeki güvenlik önlemleri ve beton bariyerler dikkatimi çekmişti. Bunun amacını sorduğumda, şehir halkının karma eğitime olan tepkisinden çekindiklerini öğrenmiştim.)
Anglo-Sakson kadın üniversiteleri
İngiltere’de kadın üniversitesi olarak kurulmuş 19 yükseköğretim kurumunun 16’sı karma eğitime geçmiş ve kalan üçü ise Cambridge Üniversitesi’nin fakülteleri. Anglo-Sakson ülkeler arasında en çok kadın üniversitesine sahip olan ABD’de ise kadın üniversite sayısı 1960’larda 300’e yakın iken, bugün 30 civarında. 1950’lerde ABD Yüksek Mahkemesi devlet üniversitelerinde cinsiyet ayrımı yapılmasını anayasaya aykırı bulmuş ve bunun sonucu olarak birçok kadın üniversitesi ya başka üniversiteler ile birleşmiş (örneğin Radcliffe ve Harvard) ya da karma eğitime geçmiş (örneğin Vassar). Kadın üniversitesi olarak devam eden kurumların (örneğin Wellesley) hiç birisi devlet üniversitesi değil. Özetle, Anglo-Sakson dünyasında kadın üniversitelerinin modası geçmiş ve tarihi bir artefakta dönüşme yolundalar.
Örnek Japonya mı Suudi Arabistan mı?
Kadın üniversitesinin gündeme bir Japonya gezisi ile girdi ama bu girişimin gerçek nedeni ateist Japonya’ya değil Müslüman Suudi Arabistan’a özenme olabilir. Yıllardır ülkemizde karma eğitim yapılıyor olmasına rağmen toplumumuzda cinsiyet eşitliği olduğunu iddia etmek mümkün değil. Hatta Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinden birisi olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, örf ve adetlerimiz ile çeliştiği düşünülerek MEB’in müfredatından çıkarıldı. Kadına karşı şiddet ve çocuk evlilikleri toplumumuzun kanayan yaraları iken, çözüm yükseköğretimde cinsiyetleri ayırmak olamaz. Karma eğitim cumhuriyetin getirdiği değerlerden birisidir ve korunmalıdır.
Yükseköğretimde farklı sorunlar var
Üniversite sistemimizde birçok önemli sorun var; kaynaklar yetersiz, otonomi eksik, liyakat gözetilmiyor, araştırma çıktıları zayıf, sistem öğrencileri yaşama hazırlayamıyor, eğitimde teknoloji etkin kullanılamıyor, müfredat bazlı eğitimden beceri bazlı eğitime geçemiyoruz, akademisyen odaklı eğitimden öğrenci odaklı eğitime geçemiyoruz, girişimci yetiştiremiyoruz… Tarihin bir kalıntısı olan kadın üniversitesine enerji harcayacağımıza bu büyük sorunlar ile uğraşmamız gerek ki gençlerimizi 21. Yüzyıla daha iyi hazırlayabilelim.