Efe Sıvış
Hazal’ın Robert Kolej’den Yale Üniversitesi’ne uzanan aşkı Nişantaşı’nda hayat buldu
Başlığın merak uyandırdığının ben de farkındayım…
Bunu yapmak zorundayım… Çünkü biz Türklerin en meraklı olduğumuz konu aşk değil mi?
Peki velud sanatçı Hadise’nin dillere pelesenk olan sorusu ‘Aşk Kaç Beden Giyer’ değil mi?
Amerikalı Papaz Cyrus Hamlin, 1863’te İstanbul’da Protestanlığı yaymak için açtığı okulun…
Yani Robert Kolej’in böyle bir aşka vesile olacağını tahmin edebilir miydi?
Zannetmiyorum… Hamlin o dönemde daha çok İncil aşkıyla ilgiliydi…
Başlıktaki aşkın kim olduğunu öğrenmek için biraz daha beklemeniz gerecek…
1996 doğumlu Hazal Özkan… Robert Kolej’de okuduğu yıllarda bir öğretmenle tanışır…
Rick Hummel… Hummel aslında bir İngilizce öğretmeni…
Fakat sıradan bir İngilizce öğretmeni değil…
Sanat tarihi, film ve edebiyat gibi derslere de girebilecek bir entelektüel kapasiteye sahip…
İşte Hazal’ın aşkının ilk tohumlarını dersine giren Rick Hummel ekiyor… Varan 1…
Varan 2… Hazal’ın Robert Kolej’in ardından başladığı Yale Üniversitesi’nde…
Prof. Robert Nelson’dan aldığı ders…
Nelson dünya çapında bir sanat tarihi uzmanı…
Ayasofya üzerine referans niteliğinde bir kitabın yazarı…
Hazal bu dersten kararını veriyor ve bölümünü seçiyor:
Sanat tarihi okuyacağım!
Aklındaysa İstanbul’da bir galeri kurmak var…
***
İşte bu galeri, Nişantaşı’ndaki 10__12 Gallery…
İsmi, Hazal’ın Yale yıllarında kaldığı binanın kapı numarasından geliyor…
Hazal’la geçtiğimiz günlerde bu galeride buluştuk…
Odasında dikkatimi çekenler şunlar oldu…
Geçenlerde kaybettiğimiz Haluk Akakçe’nin iki eseri…
Duvarda Yale diploması ve New Haven şehrinden aldığı çizimler…
Osmanlı’nın saray ressamı Fausto Zonaro’ya ilişkin bir kitap…
Odadaki 3 obje şunu gösteriyor…
Hazal sanatın tarihsel perspektifine hâkim…
Bu perspektifi güncel sanat ve akademik bakışla harmanlıyor…
Genç sanatçılara yön vermek esas tutkusu…
Bu nedenle yolun başındaki sanatçılarla çalışıyor…
Onların solo sergilerini açıyor…
Bir mentor gibi davranıyor…
2000 doğumlu Zeynep Erkman ve Ali Duman… 1992 doğumlu Rajab Eryiğit bu sanatçılardan…
***
Bizim buluşmamızın sebebi ise Hollandalı Vincent De Boer…
1988 doğumlu sanatçının sergisinde toplam 12 eser var…
De Boer, Çin yapımı wenzhou kağıtlarının üzerine akrilik ve mürekkeple fırça darbeleri atıyor…
Eserlerdeki heyecan verici taraf şu…
Sanatçı, resme başlarken işin nereye gideceğini bilmiyor…
Fırçayı vuruyor… Elini kaldırmadan o fırçaya bir yön veriyor…
Kâğıdın üzerinde ilerleyen fırçadaki mürekkep tükendikçe fırçanın izi seyreliyor…
Eli rastlantısal bir seyir izliyor…
Simetrik desenleri dahi birbirinin yüzde 100 aynısı değil… Onlar da rastlantısal…
***
Bu… De Boer’ın Türkiye’deki ilk solo sergisi…
Eserler 600 Euro ile 3800 Euro arasında değişiyor…
Bizde şöyle bir söz vardır… Özellikle dış politikada kullanılır…
Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur…
Hazal’la De Boer eserleri üzerine sohbet ederken şunu gördüm…
Meğer Hollandalı’nın da Hollandalı’dan başka dostu yokmuş.
15 günde De Boer’un eserini satın alan tek kişi bir Hollandalı sanatsever olmuş!
***
Hazal’ın Gallery 10__12’ye dair kısa ve uzun vadeli 2 hedefi var…
Kısa vadeli hedefi 2024 yazına dair…
Yale mezunu yabancı bir sanatçıya İstanbul’da 6 haftalık bir misafir programı sunmak…
Galeriyi, yazın 6 hafta boyunca bu sanatçının atölyesine dönüştürmek…
Sanatçıya İstanbul gezileri yaptırmak, sektörden farklı kişilerle tanıştırmak…
Bir yandan da İstanbul’dan aldığı ilhamla eserler üretmesini sağlayıp bu eserlerin satışını yapmak…
Uzun vadeli hedefi ise…
Frieze, Art Basel, Berlin Art Week gibi fuarlarda beynelmilel galerilerle rekabet edebilmek…
Hazal’ın Yale’da hayal ettiği aşkı gerçek oldu...
Tabii her aşkın bir bedeli var…
Bu aşkın bedeliyse volatil Türk ekonomisinde gemiyi yüzdürmek…
Güzel bir atasözümüz var…
Baba himmet oğul hizmet…
Anlamı şu: Küçükler görevlerini yapınca büyükler yardım etmeli…
Burada ince bir rötuş yapıyor ve baba himmet kız hizmet modeli diyorum…
Bu nedenle iş adamı baba Tunç Özkan’ı…
Kızının hayallerine verdiği destek için hassaten tebrik ediyorum…